O görünmez el yine sahnede…

Neler oluyor?

Düğmeye kim bastı?

Sorulacak o kadar çok soru var ki?

Kişisel olarak çözüm sürecine en başından beri inanamadım…

Ne özgürlükleri yok sayan, baskıcı bir rejimle 13 yıldır iktidar olan AKP…

Ne de barış için oturdukları masanın altında silahı “koz” olarak kullanan HDP…

Taraflar samimiyetsiz olunca çözüm süreci de çorap söküğü gibi çözüldü…

İşin aslında çözüm sürecinin mimarı, mihmandarı dönemim Başbakanı Erdoğan ve Selahattin Demirtaş bile inanmıyordu sürecin başarılı olacağına…

“Aylardır şehit cenazesi gelmiyor” diyen Erdoğan da, “Gerilla silah bıraktı. Analar artık ağlamayacak” diyen HDP eş başkanları da aslında halkın isteklerine, ön yargılarına ve korkularına dayalı bir  “demogoji siyaseti” yapıyordu…

Ne Demirtaş, gerçek niyetlerinin “Bağımsız Kürdistan” olduğunu söyleyebildi yüksek sesle…

Ne de Erdoğan, Amerika’nın Ortadoğu rüyasının başrol aktörü olarak eline tutuşturulan teksti oynadığını kabul etti…

Türkiye, “Aylardır şehit cenazesi gelmiyor” denilen çözüm sürecinde aslında küçük bir kıvılcımla patlayacak gaz sıkışmasıyla basınç altındaydı…

O bomba Suruç’ta patladı…

Ama ülkeyi bölen, ayrıştıran, ötekileştiren siyasi üslubun tesiri, menzili, Suruç’ta patlayan hain bombadan daha etkili oldu…

Daha fazla canı acıttı…

Siyasilerin ağzıyla konuşan, sosyal medyada birbirine savaş açıp küfredenler neredeyse kendisinden olmayan cenazelerin ardından teneke çaldı…

Ertesi gün Ceylanpınar’da gelen misilleme, yangına benzin dökmek isteyenlerin alçak bir hamlesi olarak tarihe not düşüldü…

Ve dün biri Zonguldaklı 2 polis memuru daha pusuya düşürüldü…

Yapılan tüm müdahalelere rağmen Zonguldaklı polis Tansu Aydın şehit düştü…

Nasıl bir oyundur bu?

Koca koca adamlar böyle bir oyuna nasıl gelir?

Neden hayatı sorgulamadan, olaylara ideolojik at gözlükleriyle bakıp hislerine yenilirler?

Niçin ölümlere “Kimliksiz” bakmayı beceremeyiz…

“İnsan” olmanın erdemi, “nefrete” nasıl yenilir?

Bizi birbirimize düşürecek kadar paylaşamadığız ne var?

Terörün her türlüsünü lanetlemek için sizin çocuklarınızın ölmesi mi gerekiyor?

Yetmedi mi ölenler…

Yeter!

                          ***  

Tuhaf bir memleket burası…

Gençlik ve Spor İl Müdürü Uğur Akdeniz’e “Burası Karadeniz” diyerek “yerli-yabancı” ayrımını tetikleyecek kadar haddini aşan gazeteciye kimse sesini çıkaramadı…

Akdeniz’i görevden aldırmak için milli mücadele veren malum işadamının kim olduğunu, işi gücü bırakıp bir bürokratla niçin uğraştığını biliyor herkes!

Gazeteciler ve işadamlarının atama yapıp görevden bürokrat almaya cüret gösterdiği bir kentte “devlet nerede?” diye sormak mı garip?

Başarı, liyakat aramaksızın sırf kentin sahipliğine soyunanlara “siz de kim oluyorsunuz?” diye sormak mı?

Dün AKP’nin etkin bir ismine Uğur Akdeniz’in görevden alınıp alınmayacağını sordum.

O da “Şuana kadar alınmadı ama alınacak” yanıtını verdi…

Çok değil 3-5 güne kadar bu kentin gerçek hakimi, hamisi kim hep birlikte göreceğiz…

Sahi burası Karadeniz mi, Zonguldak mı?