KISA KISA ANIMSAMA-1

 

            ATATÜRK’ü BİLMEMEK..

Hamit Kalyoncu

Geçtiğimiz yıl bir fotoğraf yayınlandı basında ve  face’de hatırlıyacaksınız. Dalaman Belediyesinin çöp konteynırlarına yakındaki bir okuldan çerçeveli-camlı Atatürk fotoğrafı, Gençliğe Hitabe, İstiklal Marşı tabloları atılmıştı.

Yakın tarihte de İstanbul’da bir Lisenin çöp konteynırlarında aynı işlem bu kez, Atatürk fotoğrafı ve diğer tablolar camları kırılarak, çerçeveleri ayrılarak uygulanmıştı.

 İnanıyorum ki binlerce kişinin yüreğini sızlatmıştı bu görüntüler.

Daha yakın bir tarihte ise İstanbul’da Avcılar’da sakallı-takkeli  kişiler pitbul köpekleriyle bir müzik grubuna saldırmak istemişti. Gerekçeleri ise kendi dinsel inancına uygun olmayan müziklerin çalınmasını istenmemesi imiş.

İlkokullarda okurken gururla söylediğimiz “Andımız”, yasal bir gerekçesi olmadığı halde, korku belasına artık okullarda okutulmuyor. Çeşitli resmi ve özel kurumların tabelalarındaki T.C. yazısının da “milliyetçiliği ayaklar altına almak” adına kaldırıldığını unutmayalım.

Bunlar basına ve sanal ortama yansıyanlar.

Yine aynı kanallardan öğrendiğimiz, bazı ilahiyatçı(!) etketi taşıyan kafaların,  8-9 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğini açıklamaları, İslam dini adına yapılabilecek saçmalıkların boyutlarını göstermesi açısından ibret vericidir. Anaokulu çağındaki kız çocuklarının başlarına “türban” taktıran bu yobaz kafaların, çocukların düşünce dünyasını din ve ahlak kültürü adına nelerle bulandırdıklarını anlamak pek de zor değildir. 

Başta Atatürk’e saldırmaları, adını karalama, din düşmanı gösterme tutkuları “ölen bir kişinin ardından kötü konuşulmamalı” din öğretisine rağmen hiç bir zaman sona ermeyecek. Çünkü Atatürk, “laik demokratik bir yaşama düzeni” getirmiştir. Bu düzende dinsel hurafelere yer yoktur. Onun için ellerine geçen bu dönemsel fırsatı uluorta kullanıyorlar.Genç beyinleri   bu şekilde karartıyorlar.

Özellikle yaşadığımız bu  süreçte; ülkemizi kurtaran, devletimizi kuran, toplumu millet yapan ve ilkeleriyle ayakta tutan Atatürk’e, bayrağımıza, Cumhuriyet değerlerine yoğun saldırılar yapıldığı görülüyor. Buna karşı durmanın yolu ise, önce doğru biçimde bilgilenmek ve bunu güncel örneklerle  somutlaştırarak  halka anlatmaktır. Özveriyle, sabırla halkı aydınlatmaktır.

 Bu yurt hainlerine, aymazlara, Atatürk’ün aydınlık yolundan sapanlara  karşı, genç-yaşlı kadın erkek tüm halkımıza büyük görevler düştüğü ortadadır.

Aşağıda basından ve face ortamından yapılan paylaşım örnekleri de halkın tepkilerini ortaya koyan örneklerdir.

      *****.

            ATATÜRK’ü BİLMEMEK..

            Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Nabuaki Tanaka, Yozgat Valisi’nin kendisine Atatürk’ü tanıyıp tanımadığını sorması üzerine “Atatürk’ü tanımayan Japon Büyükelçiliği yapamaz, hatta Japon olarak da kabul edilmez. Atatürk’ü tüm Japonlar biliyor”, der.

            *****

            BEN, ÇİN’İN ATATÜRK’ÜYÜM ..”

            Bu arada 1935’de Şankay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinli’ye, başlayacakları ünlü  Uzun Yürüyüş öncesinde bir konuşma yapan Mao Ze Tung’un ilk sözleri: “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm…”  olmuştur. 1948’den bu güne dek, 1,5 milyar nüfuslu Çin Halk Cumhuriyeti’nin okullarında 8 ve 9. sınıflarda okutulan “Yakınçağ Tarihi” ders kitaplarının kapağında Atatürk Fotoğrafı ve içinde ise   Cumhuriyet Devrimleri’nin  okutulduğu görülebilir. 

            *****
            ÖĞRETMENLE UĞRAŞAN VALİYLE…

            Yıl 1927 Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla balo veriliyor. Kastamonu Valisi salona giriyor.Herkes ayakta, ancak genç bir öğretmen valinin geldiğini geç fark ederek en son ayağa kalkar. Vali Bey bu olayı görür ve balo bittiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırır. Milli Eğitim Müdürü öğretmenin iyi niyetli olduğunu söylese de Sayın Vali olayın peşini bırakmaz. Olay bakanlığa yansır.

            Milli Eğitim Bakanlığı da valinin bu olaya fazla alınganlık gösterdiği kanısına varır.Bu durum görüşülürken Atatürk de bakanlıktadır. Yetkililer kendi aralarında konuşurlarken Atatürk: Neler oluyor? diye sorar? Olayı anlatırlar. Atatürk’ün  dediği şudur.

            -Hemen valiyi  görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan valiyle bir yere gelinmez...(Kaynak: M.Rauf İnan, Mustafa Necati, syf:29)

            *****

            CUMHURREİSİ NASIL SEÇİLMELİ?

            1924 Anayasası hazırlanırken Meclis’te müzakereler sırasında milletvekillerinin ve cumhurbaşkanının nasıl seçileceği maddeler konuşuluyor. Vekillerin çoğu Cumhurbaşkanını da vekiller gibi halk tarafından seçilmesi ağırlıkla dile getirilir.

            Atatürk söz alıyor, kürsüye çıkıyor. “Efendiler, cumhurreisinin halk tarafından seçilmesi mahsurludur. Vekillerin seçmesi en iyisidir. Nedenine gelince yarın birisi çıkar “Beni halk seçti” diyerek kırallığını ya da diktatörlüğünü ilan ederse demokrasi tehlikeye girer. Tarihte örnekleri çoktur.” diye konuyu sonuca bağlar.

      *****

      DİN DÜŞMANLIĞI..

            Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu gibi yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu  ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık.

            Çok değil, yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.

            Ayrıca unutmayın ki, o gün geldiğinde, her  bir taraf diğerini dinsizlikle ve vatan hainliği ile  suçlamaktan geri kalmayacaktır.  (7.Aralık 1927-Ankara)

            *****

            GAZİ’nin BEKLENTİSİ

            Genç bir doktor şöyle dedi:

             "Türk rönesansını ve reformunu başlattınız efendim."

            Gazi, "Avrupa ile aramızdaki büyük farkı bir neslin çabası kapatamaz."dedi.

            "Daha yapacak çok iş, çözülmesi gereken çok sorun var. Bu yıl basılan kitap sayısı bine yaklaşmış bile değil. Biz burada konuşurken Batı'da kim bilir kaç bin sanat ve bilim kitabı basılmıştır. Kısacası bizim başlattığımız çabayı sizler sürdüreceksiniz. Sizi çocuklarınız, onları da torunlarınız izleyecek.

            Bu kesintisiz çabalar sayesinde Türkiye her konuda çağdaş, uygar, zengin, çalışkan barışçı, demokrat, Avrupa ile aynı düzeyde güzel bir ülke olacak. Eliyle yemek yiyen, yere tüküren, kadın döven, kızlarını satan, gülmekten utanan, resmi, heykeli günah sayan, cinci hocalardan yardım bekleyen, okuma yazma bilmez nesiller tarihe karışacak." TURGUT ÖZAKMAN.CUMHURİYET.(ikinci cilt,sayfa 186)

            *****