Eminim; Cumhurbaşkanı, AKP ve MHP'nin PKK ile bir konuda aynı görüşte birleşebileceğini ve hatta bu konuda yoğun çaba göstereceklerini rüyanızda görseniz inanmazdınız. Ama gerçek! Hepsi de  1 Kasım milletvekili seçiminde HDP'nin baraj altında kalmasını istiyor. Peki bu nasıl oluyor da oluyor? HDP'nin baraj altında kalmasından ne çıkarları var;  irdeleyelim bakalım.,

   Herkesin bildiği gibi, HDP barajı geçemezse AKP'nin tek başına iktidar olma olasılığı kuvvetli görünüyor. Bu nedenle,iktidarı hiç bir parti ile paylaşmak istemeyen AKP; ve kaderini ve başkanlık hayalini AKP'nin tek başına iktidar olmasına bağlamış olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP'nin barajı geçmesini kesinlikle istemiyor. Bunu anlayabiliriz. Milliyetçilikten başka ciddi bir söylemi ve projesi olmayan; varlığını PKK ve HDP düşmanlığı üzerinden sürdüren MHP ise, garip bir şekilde, PKK ile aynı görüşü paylaşarak HDP düşmanlığı yapıyor.  HDP barajı geçemezse, kendisinin de iktidar ortağı olma olasılığının  sıfırlanacağını bile dikkate almıyor! İşte bunu anlamakta zorlanıyoruz.

   Bu arada, CHP'nin, iktidara ortak olabilme şansının  HDP'nin barajı geçmesine bağlı olduğu gerçeğini görebildiğini de belirtelim. Bu yüzden, 7 Haziran seçimlerinde bu gerçeği gören bazı CHP'li seçmenlerin, barajı geçmesi için oylarını taktiksel olarak HDP'ye verdiklerini de biliyoruz.

   PKK'ya gelince; güya Türkler'in Kürtlere demokratik haklarını vermediğini ileri sürerek bu hakların demokrasi yoluyla değil; silahlı eylemlerle alınabileceğine inanıyor. Eğer HDP meclise girerse; bu sözde hakların demokratik mücadelelerle kazanılabilme olasılığı ortaya çıkıyor. Bu ise, aslında  Kürt haklarının kazanılması konusunda samimi olmayan; demokratik yollardan çözüm arayışlarından rahatsız olan ve silahlı mücadeleden çıkar sağlayan PKK ile; yine bu kirli savaştan çıkarı olan PKK destekçilerinin işine gelmiyor. Zira, demokrasi kanalları devreye girdiği takdirde; PKK'nın ''Türkler bizi eziyor. Haklarımızı vermiyor. Bizi ötekileştiriyor'' gibi tüm söylemleri ve argümanları çökecektir. Ama HDP meclise sokulmadığı takdirde; PKK bu argümanları dünya kamuoyunda daha güçlü bir şekilde seslendirecektir. Kısacası, HDP'nin baraj altında kalması PKK'nın politikalarını güçlendirmeye hizmet edecektir. Tabiri caizse ekmeğine yağ sürecektir!

   Görüldüğü gibi, burada HDP bir kıskacın içinde, iki cami arasındaki beynamaz gibidir. Hani derler ya; aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık; tıpkı o durumdadır. Bir tarafta Cumhurbaşkanı, AKP ve MHP üçlüsü; diğer tarafta PKK!  Üçlü ittifak bu partiyi PKK'nın temsilcisi gibi görüp PKK'nın eylemlerinden sorumlu tutarken; PKK'da bu partinin öne çıkarak  kendilerini geri planda bırakacağını düşünüyor. Bu nedenle ikide bir bu partiyi azarlıyor; hatta tehdit ediyor. HDP tabii ki devletin bile baş edemediği bu azılı terör örgütünden,doğal olarak, çekiniyor. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar PKK ile ters düşmemeye çalışıyor. ''Tavşana kaç, tazıya tut!'' politikaları ile vaziyeti idare ediyor.

   Kısacası, HDP bir yandan Türkiye partisi olmaya çalışırken bir yandan da PKK'yı kızdırmamaya çalışıyor. İşi gerçekten zor!

   Buraya kadar yazdıklarım görünen ve bir çoğunuzun bildiği gerçekler. Ama halkımızın henüz farkına varamadığı gerçekler nelerdir? Bu gün yaşananların senaryosunu kimler yazmıştır; kimlere ne roller verilmiştir; ve tüm bunlardan ne amaçlanmaktadır? Şimdi de bunları irdeleyelim.

   Daha önce ''Dünyayı Kim İdare Ediyor'' başlıklı yazımda bir ''Derin Dünya Devleti'' olduğunu; ve bu devletin ne olduğunu ve niçin kurulduğunu yazmıştım. Bu devletin dünyayı tek bir devlet gibi gördüğünü; bu nedenle dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmeye çalıştığını; hatta bu konuda ABD'yi bile tetikçi olarak kullandığını da belirtmiştim.

   Büyük Orta doğu Projesini (BOP) artık herkes biliyor. İşte bu projeyi de yapan perde arkasındaki Büyük Güç; bu bahsettiğim Derin Dünya Devletidir. Peki bu projenin içinde ne vardır? Türkiye, Irak, Suriye ve İran'daki Kürtleri birleştirip içine alan Büyük Kürdistan Devletinin kurulması da vardır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakan iken ne demişti? ''Ben BOP'un eş başkanıyım'' dememiş miydi? O zaman neyi tartışıyoruz?

   Değerli okuyucular buradan ne anlaşılıyor? Bana göre şu anlaşılıyor:: BOP'da öngörülen Kürdistanın kurulacağını aslında bizim liderlerimiz de biliyor. Buna karşı koyacak güçleri olmadığı için senaryonun uygulanmasına göz yumuyor. Aslında onlar da iki arada bir derede. Zira bir tarafta Büyük Güç var; bir tarafta da ''vatan bölünmez'' diyen halk! O nedenle, zaman zaman müdahale etseler de olayları akışında izliyorlar. AKP önce açılım sonra silahlı müdahale derken aslında, bilerek veya bilmeyerek, senaryonun gerçekleştirilmesine katkı sağlıyor. MHP bile neden koalisyona girmek veya herhangi bir azınlık hükumetini desteklemek istemedi acaba? Zira BOP'u planlayan Derin Dünya Devletine gücü yetmeyeceğini biliyordu. Bu nedenle,Kürdistan'ın kurulması aşamasında sorumlu mevkilerde bulunmaktan kaçınıyordu. Seyirci durumunda bulunup hükumetleri eleştirmeyi politikalarına daha uygun buluyordu.

   Cumhurbaşkanı, AKP ve MHP üçlüsünün mevcut politikaları, yani daha önce ''düz ovada politika yapın'' dedikleri HDP'yi meclis dışı bırakmaya çalışmaları ve ona oy veren 6 milyon vatandaşı terörist ilan etmeleri aslında PKK'ya uluslararası meşruiyet kazandırıyor. Ayrıca,başka partilere oy veren mutedil Kürtleri de HDP ve PKK'ya iterek onları konsolide ediyor; ve bu durum bölünme senaryolarının hayata geçmesini kolaylaştırıyor. Bunu acaba bilerek mi yapıyorlar diye şüphelenmiyorum değil!

   Bu arada, bir görüşümü de paylaşmak istiyorum; belki size ilginç gelebilir. 

   Birkaç sene önce İspanya'nın Katalonya bölgesindeki Barselona'ya gitmiştim. Biliyorsunuz Katalonya İspanya'nın zengin bölgesidir. Siz de, özellikle bu günlerde gazetelerden okuyorsunuzdur; ama ben tam yerinde gördüm ki Katalanlar bağımsızlıklarını kazanmak için yoğun mücadele veriyorlar. Etnik ayrılıklarını öne sürüyorlardı ama esas argümanları şuydu: ''Biz üretken ve zenginiz; neden kazandığımızı diğerleri ile paylaşalım ki!''

   Bunları anlatarak varmak istediğim nokta şu: Bizde bunun tersi oluyor. Yani zengin bölgeler değil de geri kalmış bölgeler ayrılmak (tam bağımsız veya özerk; farketmez!) istiyor. Daha doğrusu; onlar adına hareket ettiğini ileri süren başta PKK'lılar ve HDP olmak üzere bir takım mihraklar söylüyor. Biraz tuhaf değil mi?

   Ya bir gün Batı bölgelerimizden birileri çıkıp da; ''Yahu, biz batıda kazandığımızı neden doğudaki Kürtlerle paylaşalım? Bizim ekonomimizi, kişi başı milli gelirimizi ve kültür seviyemizi aşağı çeken onlar; asayişimizi bozan onlar; üstelik bizden ayrılmak da istiyorlar. O zaman biz neden ille de onlardan ayrılmamak için mücadele ediyoruz. Bizi istemeyeni biz de istemiyoruz. Hem Türkler bir iki çocuk yaparken bunlar on çocuk yapıyor. Bu gidişle ileride biz azınlığa düşeceğiz. Bu nedenle biz Kürtlerden ayrılmak istiyoruz.'' demeye başlarsa; ve bu söylem tutarsa; o zaman ne olacak? Olmaz olmaz demeyin; bu ülkede her şey olur.

   Kısacası, herkes iyi düşünüp aklını başına almalıdır. Güzel güzel beraber yaşarken bu kavgayı başlatanları ve sürdürenleri iyi tanımalı, ve huzurlu bir Türkiye için çaba göstermeli; ve çok dikkatli olmalıyız!