AKP yandaşları anayasa oylamasında “evet” çıkarabilmek için akla zarar teoriler üretiyor… Havuz medyasının da vaveylasıyla etkin bir kampanya yürüttüklerini de söylemem yanlış olmaz kesinlikle… AKP şanslı bir parti ayrıca, hem konjonktürel gelişmeler, hem de ülkenin siyasi aktörleri dar zamanlarında imdada yetişmek için, adeta, birbirileriyle yarışıyor… Hiç kuşku yok ki, ülke sosyolojisine son derece hâkim bir kurmay kadrosu var AKP’nin... Ortalama insanının, hangi durumda nasıl davranacağını, neye tepki vereceğini, algı kapasitesini, beklentilerini iyi tahlil eden edip yaklaşım biçimiyle politikaları belirledikten sonra, işi reklamcılara bırakıyor… Onlara da milletin kalbine giden yolu söz, müzik ve diğer görsellerle döşeyerek, sonuca ulaşıyor…
 
Okuyanlar anımsar belki, daha önce yazdığım, “Cumhurbaşkanı yargılanabilecek mavrası” başlıklı yazıda bunun bir palavra olduğunu, var olandan bile daha geri bir uygulamanın getirilmek istendiğini anlatmıştım… Bu yazıdaysa, “Yeni sistemin istikrar getireceği, koalisyonları engelleyeceği” cayırtısı üzerine düşündüklerimi anlatmaya çalışacağım… Şunu öncelikle belirtmek isterim ki, AKP elebaşlarının istikrar avazeleriyle oy arayışı içine girmesi başlı başına komedidir… Eksikliği hiç duyulmayan şey siyasi istikrardır çünkü… Girdiği her seçimden zaferle çıkan AKP, 15 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor… Ağızlarından çıkan her sözcük hukuka uysa da, uymasa da kanun olan bu paşaların, istikrarsızlıktan söz ederek toplumu yanıltmaya çalışması, rahmetli Demirel’in muhteşem deyimiyle abesle iştigaldir…
 
KOALİSYON, ÖZÜNDE İYİ BİR ŞEYDİR
Koalisyonla milleti korkutmaları da demokrasiden bihaber olduklarını anlatmaktadır, koalisyon, özünde iyi bir şeydir çünkü… Farklı siyasal çevrelerin asgari müştereklerde bile bir araya gelmesi, içinde uzlaşma kültürü taşır ki, bu da, bizim gibi toplumsal gerilimi sürekli hep tavan yapan ülkeler için çok değerlidir… Koalisyonlar bu yönüyle ülkedeki kamplaşmaları bitirerek, toplumsal gerilimi azaltır. Oluşturacağı atmosferle ulusal bütünlük duygusunu güçlendirir… Dahası büyük mutabakatlarla alınan kararlar daha geniş bir tabana yayılacağı için ülkenin kronikleşen sorunlarının çözümünü de kolaylaşır… Tek partili iktidarların ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar Kıbrıs meselesi, Kürt sorunu, Alevilik inancı gibi önemli sorunların çözümü için ürkek davranmasının en önemli nedenlerinden biri de bu uzlaşının sağlanamamış olmasındadır…
 
Kaldı ki koalisyonlar zamanında ülkede işlerin kötüye gittiği yönündeki propaganda da doğru değildir.
AKP iktidarının çok övündüğü ekonomideki başarısı 1923’ten bu yana ülke ortalamasının üzerine hiç çıkamamış örneğin… 1923 ile 2002 yılları arasındaki ortalama yıllık büyüme hızı % 4,90’ken, AKP’nin kesintisiz iktidar olduğu 2003 ile 2012 yılları arasında bu rakam 4.92 ile hemen hemen aynı rakamı gösteriyor… TUİK rakamlarından yola çıkan ekonomi uzmanları, AKP döneminde, enflasyon dışında hiçbir ekonomik göstergenin, 80 yılın ortalamasından daha iyi olmadığını ısrarla belirtiyor… Bütçe görüşmeleri sırasında meclise seslenen CHP’nin ekonomi kurmayı İlhan Kesici de bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu zaten…
 
17 NİSAN SABAHINDA BAMBAŞKA BİR GÜNE UYANACAK TÜRKİYE
AKP’yi kurtaran ülke ekonomisi için kayıp yıllar diye ifade edilen 1990’ların ardından iktidara gelmiş olması kesinlikle… Kaldı ki, ülke, can güvenliğinin sağlanması, terör sorununun çözümü, eğitimin iyileştirilmesi, şehirleşme gibi konularda 1990’lardan bile kötü durumda bulunuyor… İç ve dış güvenliğin bu derece ağır tehditler altında olduğu bir dönemde, milleti koalisyonla korkutanlara, “Siz 15 yıldır iktidardasınız da, hangi konuda ne yaptınız?” diye sormak gerekiyor. Emin olun bu kez halkı aldatmayı başaramayacaklar… 17 Nisan sabahında bambaşka bir güne uyanacak Türkiye… İnisiyatif artık bizlerde olacak… Kendine güvenini tazeleyen toplumsal muhalefet, büyük moralle atılacak yarını kurmaya…
 
Ülkenin aklı başında, vicdan sahibi insanlarının görevi esas 16 Nisan’dan sonra başlıyor… Kazanımlarımızı korumak zorundayız mutlaka… 7 Haziran sonrasındaki bir basiretsizliğe ülkenin de bizim de tahammülü olmadığını aklımızın bir kenarına yazmalıyız mutlaka… Onun için yüreklerimiz, ellerimiz kadar fikirlerimizi de birleştirmeye ihtiyacımız var… Her birimize ayrı ayrı görev düştüğünün, kimsenin “Bana ne” deme lüksünün bulunmadığının farkında olarak hareket etmemiz ve şimdiden bunları konuşmamız gerekiyor… Bu referandum çok hayır’lı olacak çookkk…