Koltuk denilen nesne, insanoğlu için bir ihtiyaç, rahat bir oturma aparatı, evde ofiste kullanılan bir eşya.
Koltuk savaşları ise insanoğlunun hırsıyla ilintili ve kazanmak için sınır tanımayanlarla ilgili bir kavram, malum adı üstünde savaşarak kazanılan bir konum.
Bu kadar çok isteniyor olması, isteyen kişiler için itibar ve saygınlık kazanabilmek açısından önemli herhalde!  Elbette o koltuklara oturmak pahasına saygınlığını yitirmeyi göze alanları da bu bağlamda es geçmemek önemli.
Her zaman dile getirmeye çalıştığım, özen gösterdiğim gibi, dünyaya genel ve doğru bir bakış açısıyla bakabilmek için kendi coğrafyana çok iyi hâkim olman gerekiyor. Kendi merkezindeki var olan sorunları içselleştirmen gerekiyor ki adım adım kıyaslama mukayese edebilmek için daha geniş ve engin düşünmeye cesaret edebilesin!!!
Mevki koltuklarını saltanat sürme yeri olarak görenler ve ezici güç olarak kullananlar yüzünden, hiçbir zaman, hiçbir şey olması gerektiği gibi işlemiyor bizim ülkemizde, belki de dünya genelinde. O koltuklara oturabilmek için bin bir takla atanlar, kırıcı olanlar ve yaşanmışlıkları bir paçavra gibi yok sayanlar, adam olduklarını sananlar bir başkasına devrettiklerinde ayıyorlar aslında ama iş işten geçmiş oluyor.
Herhangi bir konumda başı çekebilmenin yolu, sizi taşıyan insanlarla mümkün oluyor. Oturulan koltuğu tam manasıyla hak edebilmek, adil savaşarak ya da biraz yumuşatarak söyleyelim adilane rekabet ederek olursa oluyor. Tez elde edilenin kıymeti mi olmuyor, tat mı vermiyor, bir mevki ve makam sahibi olamadığım için bilemiyorum.
İnsanlara baskı kurarak, hiç de şık olmayan üslupla taraf olmanızı isteyen ve bekleyen koltuk meraklılarına şaşıp kalıyorsunuz zaman içinde. Saygın olabilmek adına, saygınlığını yitirenler ve artık ne yazık ki eskide kalan ve bir daha asla samimiyetle bir selam alışverişinde bulunamayacak olmanın yokluğunu önemsemeyenleri gördükçe, ne kadar büyük savaşlar verildiğini daha iyi anlayabiliyorsunuz.
Koltuk savaşları ne kadar şiddetli olursa, getirisi de o denli büyük oluyor demek ki. Kazanabilmek için yandaşları için yoldaşlarını kaybetmeyi göze almalarından dolayı bu farkı az çok anlayabiliyorsunuz. Hoş yoldaşlarının niye yoldaş olmadıklarının sorgulamasına da gerek duymuyor yandaş toplayabilenler.
Bir babanın oğluna söylediği sözü ve hikâyesini birçoğumuz biliriz. “Senden adam olmaz” diyen babasını mevki sahibi olduktan sonra oturduğu koltuğun önüne çağıran evladın “baba bak ben koltuk sahibi oldum, sen bana olamazsın” dediğini ve babanın verdiği cevabı bir kez daha anımsatmak isterim.
“Ben sana koltuk sahibi olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim”
Bir yere baş olmak önemlidir elbette, görevlendirilen yerin hakkını verebilmek de önemlidir. Vatanına, vatandaşına dostuna ve dahi düşmanına hizmet etmek, kendinden önce ihtiyaç sahiplerini düşünmek de önemlidir.
Koltuklar önemlidir, ister centilmence mücadeleyle, ister savaşla erişilsin, ulaşılsın, önemlidir. Fakat benim nazarımda da adam olabilmek de önemlidir, hele sözünün eri olabilmek çok daha önemlidir.
Buyursun üstüne alınan alsın bir zahmet…