Fener Lisesi yılları.. 1971-72 olmalı. Okulumuzun Tiyatro Kolu “Sultan Gelin” oyununu oynuyor.  Kadroda, çok sonraki yıllarda sanatsal etkinliklerde ve emek mücadelesinde adını çok çok duyacağımız bir kimlik ve kişilik taşıyacak olan tiyatroya hevesli bir ortaokul öğrencisi de var. Açık, aydınlık yüzlü, sevecen, her yükü üstlenmeye hazır bir genç çocuk. Yıllar sonra bu çocuk; bir yazar, pandomim ve tiyatro sanatçısı, yönetmeni, şimdilerde;  yaşadığı kentin acısını, hüznünü, sevincini,  emeğini dillendiren, çeşitli şairlerden seçtikleri dizelerle emek, demokrasi ve özgürlük şarkıları söyleyen bir kimlikle çıkıyor karşımıza.  

 Fahri Bozbaş diyor ki: “Victor Jara, ‘Şarkılarım yıldızlara uzanan bir merdivendir’ demiş. Shakespeare de,  ‘Eğer müzik aşkın gıdasıysa durmadan çalınız’ diye güzel bir söz söylemiş. Ben henüz müziğe ilişkin böylesine güzel sözler yaratamıyorum. Ama bu sözlerde kendimi buluyorum.”

Bir duyguyu, düşünceyi, eylemi, bir anı, yazmak önce. Sonra bir ezgi, bir ses, bir tını-dan yola çıkarak, yazıyı sesle birlikte anlatma. Bazan de tam tersi. Bir ezgi parçası, bir tını-nın kafanızdaki gizli odaları dolaşması.. Kendini tanımlayacak sözcükleri arayıp, bulması.. Yıldızlara uzanan yüksek merdivende bir şarkı haline gelmesi. Aslında tam bir yaratım ve üretim süreci. Sonra insanlara sunumu, sahnelerde paylaşımı..

                Bozbaş, içindeki müzik tutkusuyla, 1977 yılından bu yana içindeki kıpırtıları, hep müzikle ifade etme eğiliminde olduğunun nice yıl sonra farkına varır. Yaşamın akışı içinde her birinin kendine özgü hikayesi olan; yaşamın hep içinde yaratılan, bazen gecenin sabahla vedalaştığı bir saatten, bir mücadele/eylem sırasından, coşkulu denizin dalgalarının sesinden, doğanın kucağından, toprağın derinliklerinde yankılanan kazma seslerinden, şairlerin hüzünlü sözcüklerinden üretilen 50’ye yakın şarkı besteler. Çoğu tiyatro sahnelerinde okuduğu bu şarkılar, Udi Levent Özger ile 2012 yazında başlayan ciddi çalışmalar sonrası zengin bir repertuvara evrilir.

                Emekli maden işçisi, emekli memur, öğretim görevlisi, memur, esnaf ve öğrencilerden oluşan bir grup oluşturulur ve adını Orhan Veli’nin “Siyah akar Zonguldak’ın deresi / Yüz karası değil kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası” dizelerinden alır: “KÖMÜR KARASI”. Adları kimlikleri de olur aynı zamanda.  Bu adla değişik yerlerde konserler verirler.

                İlk konserleri 2014/9 Eylül’de GMİS Şemsi Denizer Salonu’nda  gerçekleşir. Repertuvarlarında 17 şarkı vardır. iki saat süren konser için dekor, ışık ve değişik efektlerle sahneyi maden galerisi olarak betimleyerek başarılı ve geniş ilgi çeken bir sunum yaparlar..

                17 Şubat 2016’da Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM)’ın üyesi olan Bozbaş’ın notaya alınmış “Kömür Karası Müzik Gurubu” olarak şimdilik repertuvarlarında yer alan 27 şarkı kendisinin ve yerli-yabancı şairlerin dizelerinden besteledikleridir.

                  Sahnede söylediklerinin dışında bir de ezgisini yarattığı, ancak henüz notaya alınacaklar var sırada. Shakespeare, Bertold Brecht, Jacques Prevert, Pablo Neruda, Nazım Hikmet yanında, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Sennur Sezer, Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Behçet Kalaycı, Arif Damar, Yaşar Miraç, Kamil Küpeli, Hamit Kalyoncu, Mehmet Yılmaz, Hasan Kalyoncu, Levent Özger, Fahri Bozbaş şiirlerinden oluşan besteler, notaya alınmayı ve toplumla kucaklaşmayı bekliyor. Notaya almada Muzaffer Akyol ve Levent Özger yoğun emek sarf ediyor. Her şarkı, grubun ortak kararı ile  biçimleniyor ve repertuvara ekleniyor.

Kömür Karası grubunun müzik şefliğini Levent Özger yapıyor. Sahnede düzeni ise: Levent Özger (ud-vokal), Fahri Bozbaş (vokal), Leyla Cevahir (vokal), Okan Atagül (basm gitar), İhsan Kartal (ritim saz-Kanun), Öznur Öncel (bağlama), Çağdaş Ertek (akordion), Onur Kan (elektrikli  gitar), Acar Çakmakçılar (elektrikli davul). 

                Çalışmalarına 2012 yazında Zonguldak Sergi Odası’nda başlayan grup, Karaelmas Halk Oyunları Derneği’nde ve bazen de Zonguldak Çevre Derneği’nde devam eder. 2014 / Haziran ayı başlarından bu yana ZOKEV bünyesinde çalışmalarını sürdürüyor.

Topluluk şimdiye kadar 20’nin üstünde konser vermiş. Bunlar genellikle Zonguldak ve diğer il ve ilçelerde; çeşitli anma günleri, üniversite ve okul konserleri, gençlik yaz kampı konserleri, özel günler için verilen destek-dayanışma konserleridir.

                *****

Birçok şapka taşıyor başında Fahri Bozbaş. Gazetecilik Yüksek Okulu’nda okudu.  Sonra, TTK Üzülmez-Asma Dilaver İşletmesi’nde “maden işçisi” olarak çalıştı (ve emekli oldu). Maden ocaklarındaki tanık olduğu olaylar, gördükleri, duydukları, işçi arkadaşlarının anlattıkları,  yaşamına yeni bir pencere açtı. Tüm bu gözlemlerini mizahi bir üslupla, yerel ağız da kullanarak, Evrensel gazetesinde “Bacaağzı Sohbetleri” başlığıyla  yayınladı.   Genellikle kendi yaşamından çıkardığı ve ülke gerçeklerini, emek ve emekçi ekseninde ele alarak irdeleyip, işlediği gazete yazılarını; Göçük Mehmet’le Bacaağzı Sohbetleri (Gerçek Sanat Yay., 1999) ve Madenkeş Aileler (Gerçek Sanat Yay., 2000) adlarıyla yayımladı.

Fahri Bozbaş, yazınsal çalışmalarının yanısıra, “Arın Tiyatrosu”  adıyla amatör olarak yürüttüğü tiyatro çalışmalarında daha önce hiç denenmemiş bir yol denedi. Büyük ilgi toplayan “madenci pandomimi” gösterileri ve dillere destan “Göçük Mehmet” tiplemesi ile Türkiye’de birçok kentte, yurt dışında Avrupa ülkelerinde düzenlenen çeşitli etkinliklerde sahneye çıktı. Türk ve değişik uluslardan emekçilerle buluşarak, oyunlar oynadı, söyleşiler yaptı.

 *****

Bu gün kentimizin önemli müzisyenleriyle sahnede “Kömür Karası” adıyla şarkılar  söyleyen ve grubun baş vokalistliğini yapan kişinin “müzik mayası”; ilkokuldan başlar, gelişerek, sonraki yıllarda yaşadığı, tanık olduğu toplumsal olaylarda atılır ve gitarla, bağlamayla hamuru da  alanlarda binlerce insanla karılır.

Fahri Bozbaş derken, Zonguldak’ın sanatsal anlamda yaratıcı ve üretici bir çocuğundan bahsediyoruz. Bozbaş, Zonguldak’ı her sözcüğünde, her notasında duyuyor, duyuruyor da, Zonguldak Fahri Bozbaş’ı duyuyor mu acaba? Çeşitli kurumlar, kuruluşlar, özellikle belediyeler, dışarıdan milyarlar dökerek “sanatçı” getirirken, “Kömür Karası Ekibi”ni “Bu da bizim sesimiz yahu!” diye hiç akıllarına getiriyorlar mı? Ah Zonguldak,  sen sahip olmazsan, sen elinden tutmazsan, sen desteklemezsen, nasıl duyulacak sesimiz ülke çapında?..