Başkalarını bilmem ama olan biten hiç de sürpriz olmadı benim için… Zaten ülkede ya da dünyada olup bitenleri bir parça izleyip konunun uzmanlarını dinleyen herkes için, her şey, olması gerektiği gibi gerçekleşiyor… Şayet bu akılsız politikalar devam ederse ülkenin freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı sürükleneceğini söylemekten dilinde tüy biten onlarca akademisyen, yüzlerce uzman var ortada… Hiçbir uzman sözü, hiçbir sağduyulu açıklama kimseyi ikna edemedi, ülke bir kez daha aynı kadroya teslim edilerek, olacaklara zemin hazırlandı…
 
Gerçi 24 Haziran’da sandıktan başka türlü bir sonuç çıksaydı, bu kriz yaşanmaz mıydı, bilmiyorum… Belki ülkede iyice çivisi çıkan devlet sisteminin yeniden rayına oturacağına, hukukun yeniden tesis edilerek mahkemelerce adil kararlar verileceğini, ekonominin kendi kurallarına göre çalıştırılacağını, dış politikada külhanbeyi naraları yerine daha sağduyulu bir yol izleneceğini ümit eden piyasalar bu umudu satın alır, belki de biraz sakinlerdi… Sonuç böyle olunca kur patladı, enflasyon yükseldi, faizler zirve yaptı… Ticaret, bir ekonomik faaliyet olmaktan çıkıp, resmen kumara döndü ülkede…
 
ÜLKE MUZ CUMHURİYETİNE, İLKESİ OLMAYAN BİR KABİLE DEVLETİNE DÖNÜŞTÜ
Söylemeye gerek var mı bilmiyorum, Türkiye, “çivisi çıktı” bile denemeyecek kadar kötü yönetilmeye başladı artık… Sıradan bir işyerinde, kendi yakınını işe almanın, ona ayrıcalık tanımanın ayıp sayıldığı bir etik duruştan, kayınpederin damadıyla birlikte ülke yönetmesinin olağanlaştığı bir ilkesizliğe varırken kat edilen yolda, toplumun tüm değerleri ayaklar altına alındı… Yerleşik devlet gelenekleri, yüzlerce yılda oluşan etik değerler, hukuki teamüller, siyasi kurallar yer ile yeksan oldu… Koskoca ülke, nevzuhur bir muz cumhuriyetine, hiçbir ilkesi olmayan kabile devletine dönüştü…
 
Kim tarafından aldatılmış olursa olsun, kimin iğvasına uyup hangi yanlışı yaparsa yapsın, hangi suç örgütü ile işbirliği içinde olursa olsun, suçunu gizlese ya da aleni olarak itiraf etse de, hem hukuk, hem de millet nezdinde layüsel sayılan bir Reis’i var artık Türkiye’nin… Ülkede epey bir ekseriyet oluşturan bir kitle her türlü suçtan münezzeh sayıyor onu… Kahir bir ekseriyet geçmişte onun yaptığının binde birini yapanları nefretle anıp, tozlu raflarda kalmış 70-80 yıllık dosyaları yeniden yeniden açıp suç hanelerine yazarken, ona prim üstüne prim veriyor…
 
DEMİRELLERİN, ECEVİTLERİN KABAHATİ NEYDİ
Gerçekten çok trajik, bir o kadar da absürt bir durum var… Dövizdeki yangını dış güçlere havale edip, şer odaklarının yürüttüğü ekonomik savaşla açıklamaya çalışan zatlara, hiç de azımsanmayacak bir kitle hararetle destek veriyor… Hadi havuz medyasını, ekonomi dünyasını, AKP çevrelerini anlıyorum… Onlar, böyle davranmak zorunda, çıkarları var çünkü… Ama krizin tüm yükü sırtına bindirilecek orta ve az gelirli halka ne oluyor? Hiç sormuyorlar mı kendilerine, şayet bu yangında ülkeyi idare eden beceriksizlerin payı yoksa, geçmişte, Demirellerin, Ecevitlerin kabahati neydi o halde…
 
Bir de “Birer maaşlarımızı devlete bağışlayalım” çağrısı yapanlar var ki, okuyunca aklım başımdan gidiyor… Bu ülkenin bir kuruşuna halel getirmediğim gibi, çalıştığım her kuruma aldığımdan çok fazlasına verdim şimdiye kadar… Hep en çalışkanlar arasında yer aldım… 31 yıl madencilik yaptım, bunun 18 yıldan fazlası yerin altındaki kör karanlıklarda geçti… Krizi ben çıkarmadım… Maaşımdaki erimeyle zaten haddinden fazla bedel ödüyorum… Ekstra ödenecek tek kuruşum olmadığı gibi, kriz çıkaran beceriksizlerden sorulacak hesabım var… Krizi çıkaran kimse, bedelini de o ödeyecek…