ADD Zonguldak Şube Başkanı Dr.Kemal Yurtbay Atatürk’ün ölümünün 77. Yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Yurtbay Şube merkezinden yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlerine yer verdi: Yarın ulu önder Mustafa Kemal’in sonsuzluğa uğurlanışının 77. yıldönümüdür. Ama o Türk milletine, insanlığa, çağdaşlığa yaptığı eşsiz hizmetleri nedeniyle yalnız Türk insanının değil tüm uygar dünyanın kalbinde sonsuza kadar yaşayacaktır. Çağdaşı olan tüm diktatörler dünya sahnesinden birer birer silinirken ve kendi halkları tarafından bile nefretle anılırken, en geri kalmış ülkelerden en ileri ülkelere kadar Atatürk’e olan ilgi ve hayranlık her geçen yıl daha da artmakta, ismi ülkelerin bulvarlarına verilmekte, büstleri ve heykelleri dikilmektedir. Birleşmiş milletlerin kültür kolu olan UNESCO’nun 1978 yılında Paris’te yaptığı toplantıda Ata’mızın doğumunun yüzüncü yılı olan 1981 yılının, “Bütün dünyada Atatürk yılı” olarak kutlanması kararının alınması onun büyüklüğünün en önemli kanıtıdır. Böyle bir karar dünyada Atatürk’ten başka bir lidere de nasip olmamıştır. Üstelik bu kararın, başta Yunanistan ve Sovyetler birliği gibi eski düşman ülke delegeleri olmak üzere tüm delegelerin oybirliğiyle alınmış olması da UNESCO tarihinde bir ilktir. UNESCO bu kararı alırken Atatürk’ü çağının tüm liderlerinden üstün olan özelliklerini de gerekçesinde bir bir sıralamıştır. Şöyle ki:

         - Atatürk yirminci yüzyılın başında emperyalizme karşı verilmiş mücadeleyi zafere dönüştüren ilk komutandır.

         -O, bir devlet kurucudur ve devletini kuruş koşulları hiçbir ülkenin kuruluş koşullarına benzemez.

         -Kurulan bu devletin laik temel üzerine oturmuş olması diğer önemli noktaydı. Hatta en önemli noktaydı. Çünkü laiklik demokrasinin ön koşuluydu.

         -Atatürk, tarihin kaydettiği en önemli devrimcidir. Muhafazakar bir toplumda, o koşullarda yaptığı yenilikler ve devrimler olağanüstüdür.

         -Atatürk tüm ömrü boyunca, tam da UNESCO’nun hedefleri arasında olan pek çok ideali gerçekleştirmek için büyük çaba göstermiştir.

         -Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti diğer cumhuriyetlere benzemiyordu. Zira o halk egemenliğine dayanan, demokratik ve laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğinde olan bir cumhuriyetti.         

         -O, büyük bir barış adamıydı. Bir asker olmasına rağmen “Savaş mutlak bir zaruret olmadıkça cinayettir” diyen tek asker Atatürk’tür.

Çanakkale’deki şehitler anıtının temel atma töreninde içişleri bakanına okuması için verdiği metin, dost düşman herkesin yüreğine kazınmıştır.

Çanakkale’deki Anzak askerlerini şimdi bir kahraman olarak selamlıyor, onların “Dost bir ülkenin topraklarında Mehmetçikle koyun koyuna huzur içinde yatmakta olduklarını, bu nedenle artık bizim de evlatlarımız olduklarını dile getiriyordu. “Uzak diyarlardan evlatlarını gönderen anneler, gözyaşlarınızı dindirin. Evlatlarının bizim bağrımızda, rahat ve huzur içinde yatmaktadırlar.” diyerek anneleri de büyük bir şefkatle teselli ediyordu. Barışa yaptığı katkı bununla da sınırlı kalmıyordu. “Yurtta sulh cihanda sulh” söylemini eyleme dönüştürmüş, kısacık ömrüne iki barış paktı sığdırmasını bilmiştir.

1934 de Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan’la birlikte Balkan Paktı’nı; 1937de de Irak, İran ve Afganistan’la da Sadabad Paktını kurmuştur. Hepsi de birbirine sınırdaş olan bu ülke topraklarında o dönemde ne bir gözyaşı nede kan vardı.

Aynı ülkelere şimdi şöyle bir bakmak, Atatürk’ün tüm insanlık için ne denli önemli bir lider olduğunu bir kez daha anlamaya yeterlidir. Atatürk’ten sonra Romanya işgallere uğradı, Yugoslavya diye bir devlet kalmadı, parçalandı. Yunanistan iç savaşa sürüklendi. İran’da rejim değişti. Irak diye bir ülke kalmadı, işgale uğradı, bölündü. Afganistan kaçıncı kez işgale uğradı; iç savaş bütün hızıyla sürüyor. Oysa Romanya’nın batı ucu olan Avrupa’nın ortasından Afganistan’ın doğusundaki Çin’e kadarki coğrafyada Atatürk zamanında barış ve huzur hakimdi. Bugün ise kan ve gözyaşı…

Yunan başbakanı Venizelos, bir zamanlar baş düşmanı olarak gördüğü Mustafa Kemal’e “Nobel barış ödülü” verilmelidir diyerek 1930 yılında İsveç Nobel akademisine resmen başvurmuştur. Bu amaçla gönderdiği mektupta açıkladığı gerekçe bir tarihi belge niteliğindedir.

Selanik belediyesi, 1937 yılında Atatürk’ün doğduğu evi yeni sahibinden satın alarak bir jest olarak Atatürk’e armağan etmiştir.

İşte dünyanın gözündeki Atatürk budur.

Ulu önderimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Barış DOĞAN