Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği ile hazırladığı 77’inci eğitim seminerinin son oturumunda Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, gazetecilerin, sendikalaşmaya karşı uzak durmasının nedenlerine dikkat çekerken, aslında her gazetecinin sendikaya üye olması gerektiğini belirtti. Durmuş, “TÜİK verilerine göre en çok işsizlik bu meslekte. Ancak herkes kendisini Star zannediyor. Öte yandan patron korkusu yaşanıyor” dedi. Kültür ve Sanat sayfasının yerel ya da ulusal fark etmeksizin bir gazetenin vazgeçilmezi olduğunu belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ahmet Özdemir, Zonguldak Belediyesi’ne ait BKM yanındaki eski Belediye Sineması’nın şuan ki terkedilmiş haline atıfta bulunmadan edemedi. “Kültüre önem vermeyen bir toplum kendi devrimini yaratamaz” diyen Gazeteci, Ressam ve Sanat Tarihçisi Gürol Sözen, insanlığın güzelliği artık betonlarda aradığını belirtti. Ülkenin yaşadığı sorunlara değinen Sözen, “Gördüğümüz toplumda öylesine günler yaşıyoruz ki bu bir yangın yeri. Böyle bir yerde de kültürden söz etmek oldukça zor. Üstelik bu yangın yeri sürekli alttan ısıtılıyor. Bana kalırsa sonradan bile isteye tezgâhlanmış bir oyunun içerisindeyiz ve oynamaya çalışıyoruz…” şeklinde konuştu. Seminer ile ilgili değerlendirmede bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, “İktidarın en az 10 yıllık döneminde zaten var olan 12 Eylül uygulamaları giderek artırılmış, basının üzerindeki baskı alabildiğine serbest kalmıştır" dedi.

“SENDİKALI OLDUĞUM DUYULURSA KOVULURUM”

Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, Zonguldak’ın, sendikayla iç içe bir il olmasına rağmen gazetecilerin neden sendikalaşmadığına anlam veremediğini belirtti. Gazetecilerin, sendikalara sadece eylem ve haberleri yapılacak bir kurum gözüyle baktığını belirten Durmuş, bunun nedeninin gazetecilerin, kendilerini sendikacılardan daha üstte görmelerinden kaynaklandığını ifade etti. Durmuş, “Aslında baktığımızda asgari bir hayatı var. Ancak Bir Belediye Başkanıyla yediği yemek daha cazip geliyor.  Gazeteciler içerisinde kimse kendini aşağı bir yere koymuyor. ‘Starız yani’ ‘Herkes Star’ Ancak baktığınızda TÜİK verilerine göre en çok işsizlik bu meslekte. 7000 civarında işsiz gazeteci var. Öte yandan patron korkusu yaşanıyor. Sendikalı olduğunuz duyulursa işten atılırım korkusu yaşıyorsunuz. Sendika patronla masaya oturup bir anlaşma imzaladıktan sonra bu üyelerimden aidat kes bana gönder diyene kadar patron kimin üye olduğunu bilmez. Yersiz bir korkudur” dedi.

NEDEN SENDİKALI OLMALIYIZ?

Bir gazetecinin sendikalı olması gerektiğini savunan Durmuş, tarafsızlığın sağlanmasında sendikacılığın büyük etkisi olacağını belirtti. Durmuş, “Hayatımızdaki belirsizliği hayatımızdan kaldırmak için, hayat standartlarımızı yukarıya çekmek için, gelecek kaygımızı ortadan kaldırmak için, sendikalı olmamız gerekiyor. 2-3 yıl sonra nasıl bir hayat süreceğinizi o sözleşmelere koyuyor ve hayat standartlarınızı ona göre koruyorsunuz. Sendikalı olduğunuz zaman bu işe daha da sahip çıkıyorsunuz. Bir düzeniniz oluyor. Böylelikle tarafsızlığı sağlamış oluyorsunuz. Birisi size 200 TL teklif ettiğinde oraya gitme gibi bir durumunuz olmuyor” ifadelerini kullandı.

PATRONLAR SENDİKADAN NEDEN KORKAR?

Sendikacılığın geçmişten gelen etiketlerden arınamadığını belirten Durmuş, patronların geçmişten kalma ön yargıları olduğunu ifade etti. Durmuş, “Türkiye’de, ‘Sendika girerse bir iş yerine o iş yeri batar’ denir. 70’lerdeki örnekleri genelde ortaya koyarlar. Tüm sendikalar, kendilerini yeniledi. Hiçbir sendika bir patronu batırma kaygısıyla hareket etmez. Çünkü üyesi kalmaz. Bir iş yerinin karlılık oranını, çalışan ortalamasının ne kadar olması gerektiğini, hesaplayarak ilerliyorlar. Kimse kafasına göre hareket etmiyor” dedi.

“SİNEMANIN CENAZESİ”

“Sürekli kültür-sanat etkinliklerini takip ederek, kendini geliştiren bir gazeteci yaşadığı toplumdaki bireyleri kültür ve dil noktasında yönlendirmeye ve yetiştirmeye çalışmalıdır” diyen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ahmet Özdemir, gerek televizyonlarda gerekse basında bu bağlamda Türkiye’de bir ilerleme söz konusu olsa da Dünya standartlarında geride kalındığının altını çizdi. Yerel ya da ulusal birçok gazetede kültür-sanat sayfasının olmadığına dikkat çeken Özdemir, “Gazeteye ilan geldiğinde feda edilecek ilk sayfa kültür-sanat sayfasıdır. Ya da gazetede bir küçülme olacaksa ilk kültür-sanat sayfasından başlanır. Hâlbuki kültür-sanat sayfaları bir gazetenin olmazsa olmazı olmalıdır” ifadelerini kullandı. Özdemir, Basın İlan Kurumunun, teşvik amacıyla bünyesinde kültür-sanat sayfası bulunduran gazetelere %15 oranında kontenjan verdiğini belirtti.

Zonguldak Belediyesi’ne de atıfta bulunan Özdemir, Merkezin göbeğinde bulunan ve birçok başarılı iş yapan Belediye Kültür Merkezi’nin (BKM) bitişiğinde sırasıyla kullanılmayan eski Belediye Sinemasının ve cenaze işlerinin bulunuyor olmasını yakıştıramamış olacak ki oluşan tablo için ‘Sinemanın cenazesi’ tabirini kullandı. 

Kent, Sanat ve Medya /Gürol Sözen,

SÖZEN, “Kültüre önem vermeyen bir toplum kendi devrimini yaratamaz”

“İLERLEMENİN ÖLÇÜSÜ YOL OLDU”

Kent, Sanat ve Medya Başlıkları altında konuşmasını yapan Gazeteci, Ressam ve Sanat Tarihçisi Gürol Sözen, hemen hemen herkesin sürekli kültürden söz ettiğini hatta durumu biraz abartarak ‘Hayatımı yazsam roman olur’ ifadesini kullandığını belirtti. Durumun aslına bakıldığında ise kültürden uzak bir toplumda yaşadığımızı belirten Sözen, “Gördüğümüz toplumda öylesine günler yaşıyoruz ki bu bir yangın yeri. Böyle bir yerde de kültürden söz etmek oldukça zor. Üstelik bu yangın yeri sürekli alttan ısıtılıyor. Bana kalırsa sonradan bile isteye, tezgâhlanmış bir oyunun içerisindeyiz ve oynamaya çalışıyoruz… İlk çağlarda da taşa, ağaca çizilen resimlerin amacı neydi? Sanatı sevmeleri miydi? Hayır. Kendi yaşadıkları güzelliklerin farkına varmalarıydı” şeklinde konuştu.

Sözen, “Öylesine kendimizi kaptırdık ki geleceği ve güzelliği sanki betonda arar olduk. Her yer vinç, buldozer… İlerlemenin ölçüsü yol oldu! Heyelan oldu kimsenin sesi çıkmıyor. Yollar parçalandı. Biz hala teknolojiden bahsediyoruz. Kültüre önem vermeyen bir toplumun geleceği olamaz” dedi.

“GAZETECİ DOĞULUR, OLUNMAZ”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun değerlendirmesi ve sertifika töreni ile sona erdi. Olcayto, İktidarın en az 10 yıllık döneminde zaten var olan 12 Eylül uygulamaları giderek artırılmış, basının üzerindeki baskı alabildiğine serbest kalmıştır" dedi. Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki gazetecileri bir standarda sokmak istediğini belirten Olcayto, Türkiye'de de iktidarın buna dört elle sarıldığını belirtti. “Gazetecilik yetenek ister, yürek ister, heyecan ister. Sizde bu koşullar yoksa zaten

Gazeteci olamazsınız. Gazeteci her yerde gazetecidir." Diyen Olcayto, “yerel basındaki bir takım örgütlenmelerin kullanılarak öncelikle gazeteciliğin ‘oda’ olmasını istediler. Gazeteciliğin odası olur mu? Yani bu oda yönetimi devlete bağlı olacak ve devletin güdümünde size diyecekler ki 'Yok arkadaş sen gazetecilik yapamazsın. Çünkü bizim oda koşullarına uymuyorsun.' Böyle bir şey olabilir mi?” ifadelerini kullandı.

“İĞNEYİ HİÇBİR ZAMAN KENDİMİZE BATIRMADIK”

“İktidarın en az 10 yıllık döneminde zaten var olan 12 Eylül uygulamaları giderek artırılmış, basının üzerindeki baskı alabildiğine serbest kalmıştır.” Diyen Olcayto, bu baskı sonucunda birçok basın mensubu bireyin cezaevine girdiğini ve birçoğunun da işinden edildiğini belirtti. Durmuş gibi Olcayto’da sendikalaşmanın şart olduğunun altını çizdi. Olcayto, “Sendikaya üye olmadık. Çünkü biz hiçbir zaman iğneyi kendimize batırmadık. Hep çuvaldızı başkalarına batırdık. Ama asıl suçlu bizdik. Patronlar sendikadan çıkıp, 'Bakın beni zorluyorlar. Size daha fazla vereceğim' dediği zaman aralarında ünlü köşe yazarlarının da olduğu arkadaşlarımız tıpış tıpış notere gidip istifa ettiler. O günden beri de sendika kendisini doğrultamadı. Birlik olmalıyız. Sendikalaşmalıyız. Örgütlerimizi birleştirmeliyiz. Gerçek gazetecilerle bir arada olmalıyız. Yalancı gazetecilerle değil; sahte, çıkar peşinde koşan, siyasi çıkarlarla gazeteciliği araçlaştıranlarla birlikte olmamalıyız" diye konuştu.

DERYA AKTAŞ