Zonguldak Nostalji, Merhum Gazeteci Çetin Sezgin'in yıllar önce sinema makinisti Özkan Gürel'le yaptığı röportaja yer verdi.

Bu vesileyle merhum gazeteci büyüğümüz Çetin Sezgin'i rahmetle anarken, Halkın Sesi Gazetesi'nde 3 Kasım 2013'te yayınlanan mülakatının tam metnini istifadenize sunuyoruz:

Zonguldak'ın yaşayan en eski Sinema makinisti anlatıyor.
Sinemaya gitmek, film seyretmek yıllar öncesinin en önemli eğlencelerinden biriydi. Zonguldak 18 açık-kapalı sinemasıyla Anadolu’nun alanında önde gelen illeri anasındaydı.

Sinema deyince açık ya da kapalı salon, izlenecek film önce akla gelir. Konforu da katmak gerekebilir. Bunun bir de hizmet sektörü vardır. Emek verenlerin içinde film makinistleri önemli yer tutar.

Bu yazıda küçük yaşta mesleğe atılmış, usta olmuş, diploma vermiş bir isimle; ÖZKAN GÜREL’le yaptığım söyleşi yer alacak.

GÜREL ANLATIYOR:

“Bartın’lıyım, ama doğma büyüme Zonguldaklıyım.1946’da Zonguldak’ta doğdum.

On yaşımda iken elektrik işlerinde çalışmaya başladım. Tesisatçılık yapıyorduk.

Babam Fevzi Erses (Üvey babam) ustaydı. Bütün Sinemaların arızalarını gideren tek ustaydı. Bende zaman zaman O’nunla giderdim..

KONAK SİNEMASI

1960 Senesinde Konak Sineması’nda makinist olarak çalışmaya başladım. O yıllarda sinema makinisti ehliyetini aldım. Oradan sonra muhtelif sinemalarda geçici olarak çalıştım.

ZEVK AÇIK SİNEMASI

1971 Yılında kendi adıma Zevk Açık Hava Sinemasını çalıştırmaya başladım. Şimdiki Emral Çarşısı’nın bulunduğu yerdeydi. Hemen yanında kapalı ( Zevk Sineması ) sinema vardı. Kapalı Sinemayı Yaşar Oğuz çalıştırıyordu.

LALE SİNEMASI

Sinemaya hep ilgim olmuştur. İlk seyrettiğim film” Köroğlu” idi. Gülistan Güzey oynuyordu.

Film Lale Sinemasında oynuyordu. Lale Sineması şimdiki Metro alış-veriş merkezinin ordaydı.

Lale Sineması bizim sinemamızdı. Babam çalıştırıyordu. Bir film kapanmamıza nerden oldu.

Sebebi: 1955 yılıydı, filmde dağa kaldırılan bir kadın var. Dağda dans ediyor. Şimdiki gibi değil bayağı kapalı bir vaziyette. Bizi örf ve adetlere uymayan film oynatıyor diye şikâyet ettiler. Davalık olduk. Oradan ayrıldık.

YENİ LALE SİNEMASI

Lale Sinemasını bırakınca, şimdi Genel Maden İşçileri Sendikası’nın bulunduğu yerde “ Yeni Lale Sineması” nı açtık. İşletmeciliğini babam aldı. Orada yer sahibi yerini GMİS’e satıncaya kadar çalıştık. Yani oradan çıkmamız da zorunlu oldu.

Ben gündüzleri elektrik tesisatçılığı geceleri sinemacılık yapmaya devam ettim.

ORDUEVİ MAKİNİSTİ

Nisan 1967’de bana askerlik celbi geldi. Apar topar askere gittim. Askerde de makinistlik yaptım. Acemilikten sonra 241. Piyade Alayına Lüleburgaz’a gittim. Elektrikçi olduğum için beni telsizci olarak 4. kademeye verdiler.

Bir gün çarşı iznine çıktım. Orduevi’nin harika bir sineması vardı. 1967 yılının sonları. Sinema makinisti ile görüştüm. Teskeresine az bir zaman vardı. Orada makinist olarak çalışmak istediğimi söyledim ve kendimi istettim. Ama birliğim vermedi.

Bir çarşı izninde bu kez 5. Kolorduda Kurmay Albay vardı, Nazım Özveri diye. O’na gittim, kendimi anlattım. Mesleğimin makinistlik olduğunu, Orduevi’ndeki makinistin de teskeresine az zaman kaldığını söyledim. Cesaretim hoşuna gitti. Beni yanağımdan öptü. Beni Orduevi Sinemasına makinist olarak aldırdı, oradan testere aldım.

Asker sonrası Zonguldak’ta, gündüz elektrik-radyoculuk, geceleri sinemacılık yapmaya başladım.

1978 Senesine kadar Açıkhava sinemalarında çalışmaya başladım.

FERAH SİNEMASI

Ferah Sineması Avukat Fuat Arkan’ındı. Soğuksu’da (Terakki Mahallesi) açık hava sinemasıydı. Orada geceleri makinist olarak çalışmaya başladım. Sinema satıldı, kapantı sonra postane oldu. Kapanana kadar çalıştım.

SİNEMALAR

O yıllarda Soğuksu’da ( Terakki Mahallesi) Melek Sineması, daha sonra adı değişti Yeni Melek Sineması oldu. Yeni Sinema daha sonra kapandı Yıldız Pavyon oldu, Lale Sineması, Ferah ve Güney açık hava sinemaları vardı.

Acılık’ta Genelev ile Cezaevi arasında ( O yıllarda Acılık’ta Cezaevi vardı ) Yıldız Sineması vardı. Kapalı sinemaydı. Sahibi Fevzi Erses’di.

Fevkani Köprü altında Büyük Sinema vardı.

HAVUZLU - ŞELALELİ SİNEMA

Şimdi GMİS’in bulunduğu binanın arkasında Hilal Sineması vardı. Şahane bir sinemaydı. Türkiye’de içinde havuz olan tek sinemaydı. Şelaleler akardı. Sahibi; İsmail Hilalcı idi. Açık hava sineması. Yazın büyük rağbet görürdü. Hemen arkasında Akay Sineması vardı. O da açık hava sinemasıydı. Hatta filmlerin sesini fazla açıyorsun sesler bir birine karışıyor diye işletmeciler arasında kavgalar olurdu. İkisi sırt sırta durumdaydı..

HAMSİ İSMAİL

Sonraki yıllarda ünlü makinistler çıktı. Mesela Hamsi İsmail vardı (İsmail Kırlangıç) iyi makinistti.

Site’de Mehmet Çağan’ın çalıştırdığı açık hava “ Site Sineması “ vardı. Şu anki Şanal Ekmek fırının arkasındaydı.

KOZLU KİLİSESİ SİNEMAYDI

Babam anlatırdı. “ 1940–1941 senesinde Kozlu’nun o eski, tarihi Kilisesinde film oynatmış. Kilise’yi sinema salonu olarak bir müddet çalıştırmış. Tabi o yıllar sessiz sinema dönemi. Sahnenin önünde piyano olur, film başlayınca piyanist filmim akışına göre müzik çalarmış. Işığını karpit lambası ile yaparmış.”

HALKEVİ SİNEMASI

Ali Teber’den önce Belediye Sineması’nda part time çalıştım. Halkevi zamanında babam Belediye sinemasında makinistti. O yıllarda adı Halkevi Sineması idi.

1938’den önce Almanlar Türkiye’ye altı tane sinema makinesi hediye etmişler. AEG marka. Kömürlü makine. Bunlardan biri Atatürk’ün talimatı ile Zonguldak Halkevi’ne hediye ediliyor. Ancak Zonguldak’ta film makinisti yok. Babam da Ereğli Kömürleri İşletmesinde (E.K.İ.) de çalışıyor. Makinist arandığını duyunca “ Ben çalıştırırım “ diyor. Bunun üzerine Halkevi Sineması’nda ( Şimdi Belediye Sineması) görevlendiriliyor.

MAKİNE SATILDI

Demokrat Parti iktidar olunca Halkevi’nin bazı malları gibi sinema makinesi de yok pahasına satılıyor. Avukat Fuat Arkan’ a bu makineyi satıyorlar. O’da “ Konak Sineması “na makineyi alıp film göstermeye başlıyor, Makinede kartal arması vardı. Ben o kartal armasını bir süre yakamda kolye gibi taşıdım. Sonra kayboldu.

Babamın anlattığı sessiz sinema döneminde piyano çalınmasını bende gördüm. Zevk Sineması’nda sahnenin önünde piyano verdi. Film oynarken filmine göre biri piyano çalınırdı. Yani müzik yapardı. Galiba 1950–1951 yıllarıydı.

EMEL SAYIN KONSERİ

Ferah Açıkhava sinemasında konserler verilirdi. 1965 senesi. Emel Sayın konsere geldi. Şükrün Ay ast solist. Başka ünlülerde vardı. Emel sayının menajeri zile kavgam oldu.

Şöyle ki; Sahnenin ses düzenini ben yaptım. Zaten koca şehirde konser için ses düzeni bir tek bende var. Düzeni kurdum. 50.- Tl. İstedim. “ Paramı peşin alırım “ dedim. Peşim vermek istemediler. Sinemada 1000 ( Bin ) kişi var. Ayakta yer yok. Mikrofonu sakladım. Paramı verin dedim. Beni duvara yapıştırıp gırtlağımı sıktılar. Emel Sayın annesi ile gelmişti. Gencecik kız. Olay çıkmasını istemedi. Sahneye çıkma sırası ondaydı. Paramı verdirdi. Bende mikrofonu verdim.

ZATİ SUNGUR

Türkiye’nin en ünlü sihirbazı o yıllarda Zati Sungur’du. Yine Ferah Sineması. Zati Sungur gösteri için hazırlık yaparken binde biraz ileriden izliyorum. Çok meraklıyım. Nasıl yapıyor diye bakıyorum. O bir ara sahne arkasından gidince aletlerini inceledim. Suyu bitmeyen kovasını çözdüm. Bir torbası vardı para koyup çiçek çıkarıyordu. Onu çözdüm. İki gözlü bir torbaydı..Fal kutusunun nasıl çalıştığını öğrendim.. Birden arkamda belirdi. Malzemelerini karıştırdığımı, işin özelliğini öğrenmeye başladığımı anladı. Kızı dahil bir çok adamı vardı. Beni yakalattı. Beni adamların elinden zor kurtardılar.

ZEKİ ÇAKAN VE DİPLOMA ALMA

Zeki Çakan elektrik mühendisiydi. Zonguldak Belediyesinin etkili ismiydi. O yıllarda ( 1970–1971) sinema makinisti diploması olan yok. Diplomayı da şart koşmuşlar. Belediye diploma almak isteyenler için Zeki Çakan’ı sınav başkanı yapmış. Çakan, beni sınava aldı ve başarılı olunca da Makinist Ehliyeti verdi. Zaten ondan sonra ehliyeti olmayan makinist olamadı.

Babam da Zonguldak Belediye Sinemasında birlikte sinemada sınava girdik. O da ehliyet aldı.

ÇOK KÜFÜR YEDİM

Zonguldak 67 plaka ya. Ülkenin son ili ya. Hani derler ya zurnanın son deliği. En eski, yıpranmış filmler Zonguldak’a gönderiliyor. Haliyle sık sık film kopuyordu. O kadar protesto yedim ki. O kadar küfür yedim ki haddi hesabı yok. Ama yapacak bir şey yok ki, filmler eski ve hırpalanmış vaziyetteydi.

TURNİKE

Şehirde sinema salonu çok. Nüfus da selli zaten. Sinema zor para kazanıyor. Kirası, işçisi, film ücreti, belediye rüsumu, vergisi falan çok para tutuyor. Çalıştıranın eline çok bir şey kalmıyor. Gişeci ile kapıcı anlaşırdı. Gişeden alınan bileti kapıdaki kontrol yırtmaz belli etmeden yeniden gişeye verir o bite ikinci kez sattırırdı. Biz buna turnike derdik. Şimdi öyle bir şey asla olmaz.

Makinistler iyi ücret alırdı. Ben Avukat Fuat Arkan’la çalışırken 250.- Tl. aylık alıyordum. Çok iyi paraydı.

Para alamadığım sinema sahipleri de oldu. Mesela Akay Sineması. Yazlıktı ya. Havaya göre seyirci gelirdi. 50.- Tl. bile vermekte zorlanırdı.

AVARE

Raj Kapor’un Türkiye’de yankılar uyandıran meşhur filmi vardı. “ AVARE “ Bütün illerde hâsılat rekorları kırdı. Galiba 1955 yılıydı. Benim ilk seyrettiğim yabancı filimdi.Üç saat sürüyordu. 15 gün kapalı gişe oynadı.

İLK RENKLİ TÜRK FİLMİ

Türk sinemasının ilk renkli filmi Zeki Müren’in “ Hayat Bazen Tatlıdır “ filmidir. Kısmen renkli filmdir. Şarkı söylediği sahneler renkliydi. Zonguldak’ta Onu bir tek ben oynattı. O kadar ilgi gördü ki anlatamam.

Zeki Müren’in ilk siyah-beyaz filmi “ Berduş”u da Zonguldak’ta ilk ben oynattım.

Makinistlik yaptığım yıllar içinde binin üzerinde (1000) film oynattım.

HERKÜL’DE KAPILARI KIRDILAR

Bazı filmler müthiş tutardı. Ferah Sineması’nda çalışırken meşhur “ BENHUR “ filmi geldi. Sinemaya Bin iki yüz kişi ( 1200) alındı. Ayakta izleniyor. Ama dışarıda daha çok insan kalmıştı. Bir seferde 1200 kişinin izlediği ender filmlerden biri. Sinema salonuna giremeyenler kapıları kırdılar.

Son oynattığım film “ Roma İmparatorluğunun Çöküşü “ filmidir. Elizabeth Taylor ile Richard Burton oynamıştı. Üç saat sürüyordu. Ferah Sineması o filmle de seyirci rekoru kırdı.

1980’de artık sona gelinmişti ve ben film oynatmayı, sinemacılığı bıraktım.

Alıntı: Çetin Sezgin
03 Kasım 2013(Halkın Sesi)

Zonguldak Nostalji.