Oğuz Tan’ın bisikletle Himalayalara kadar yaptığı yolculuğun hikayesinin sergisi Zonguldak’ta açıldı Sergi hakkında konuşan Oğuz Tan;

“Hayatın kendisi gibi bir yaşantı oldu”

Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) ile Zonguldak Fotoğraf Derneğinin (ZFD) birlikte organize ettiği, Oğuz Tan’ın bisikletle Himalayalara kadar yaptığı yolculuğun hikayesinden oluşan ‘Oğuz Gidiyor’ adlı fotoğraf sergisi, Tekel Güzel Sanatlar Galerisi’nde açıldı. Halkın Sesi Gazetesi olarak Oğuz Tan ile fotoğrafların serüveni hakkında konuştuk. Tan, “2013 yılında robot gibi yaşadığımı düşünmeye başladım. Sonra doğuya doğru alıp başımı gideyim dedim. İki senelik bir yolculuk yaptım. İstanbul’dan Tayland’a 16 bin km kabaca pedal çevirdim. Çöllerden, dağlardan geçtim. Çeşitli maceralar yaşadım. Ölüm tehlikesi geçirdiğim zamanlar oldu. Güzel şeyler, çirkin şeyler hayatın kendisi gibi bir yaşantı oldu” dedi.

“YENİ BİR YOLCULUK DÜŞÜNÜYORUM”

Sistem Mühendisliği mesleğinin yaptıktan sonra bunaldığını ve kendisini doğuya doğru attığını ve serüvenlerine devam edeceğini ifade eden Tan, “1984 İstanbul doğumluyum. İstanbul’da büyüdüm. Mesleki yaşantıma İstanbul’da devam ettim. Sistem Mühendisiyim. 4 sene mühendislik yaptım. Çocukluğumdan beri doğayı ve doğa sporlarını seviyordum. 2013 yılında robot gibi yaşadığımı düşünmeye başladım. Sonra doğuya doğru alıp başımı gideyim dedim. İki senelik bir yolculuk yaptım. İstanbul’dan Tayland’a 16 bin km kabaca pedal çevirdim. Çöllerden, dağlardan geçtim. Çeşitli maceralar yaşadım. Ölüm tehlikesi geçirdiğim zamanlar oldu. Güzel şeyler, çirkin şeyler hayatın kendisi gibi bir yaşantı oldu. İnişli-çıkışlı fotoğraflar çektim. İlk kişisel sergimi İstanbul’da Ağustos ayıda açmıştım. 2015 yılından beri Türkiye’deyim. 2014-2015 yılı arasında olmuştu yolculuk. Yollarda edindiğim tecrübeleri şimdi; sergilerde, söyleşilerde, dergilerde ya da online platformlarda yazılar şeklinde ortaya döküyorum. Şimdi, yeni bir yolculuk düşünüyorum. Latin Amerika bisiklet turu orada da Meksika’dan başlayıp Güney Amerika’nın ucuna kadar inip özellikle Orta ve Güney Amerika’da kahve üretim bölgelerini ziyaret edip kahve üretiminde emek veren insanların yaşantılarında kesitler vermeyi hedefliyorum” şeklinde konuştu.

“FOTOĞRAFLARDA İNSANLARDA KURDUĞUM SAMİMİYET HİSSEDİLİYOR DİYE DÜŞÜNÜYORUM

Fotoğrafçılık tutkusunun çocukluktan itibaren gelmediğini fakat gezerken bu merakının arttığını söyleyen Tan, “Fotoğraf konusunda çocukluğumdan beri gelen bir merak yoktu. Fakat mühendislik eğitimim sırasında üniversite son sınıfta aldığım seçmeli ders olan Fotoğrafçılığa Giriş dersinde fotoğrafçılık hakkında temel bilgiler öğretiliyordu. Fotoğrafta sadelik, simetri, denge vb. gibi konular dışında, fotoğrafla ilgili bir eğitim almadım. Kendim biraz araştırmalarım olmuştu. Bir süre fotoğraf çektim ama çok güzel de fotoğraf makinem yoktu. Sonra uzun bir süre fotoğraf çekmedim. Sanki fotoğrafçılığı bir kenara koydum gibi. Sonra bu yeni yolculukla birlikte elime yeni bir fotoğraf makinesi geçti. Bu yolculukta bol bol fotoğraf çektim ve yolculuğun ilerleyen etaplarında fotoğraf yeteneğim ilerledi. Fotoğraf çekmek için gözünüzün olması gerekir. Gözüm olduğunu söyleyebilirim ama en büyük sıkıntım ekipmanlarım yoktu. Teknik olarak süper fotoğraflarımda yok. Bunu da söyleyebilirim. Dünya da çok fazla fotoğrafçı ve milyarlar kadar çekilmiş fotoğraflar var. Burada aslan, kaplan kesilmeye gerek yok. Çektiğim fotoğraflarda insanlarda kurduğum samimiyet hissediliyor diye düşünüyorum. Bunun sebebi de; İnsanlarla iletişim. Zaten yaptığım yolculuk, bisiklet üzerinde gerçekleştiğinden insanlarla zaten iletişim kurmak zorunda kalıyorsun. İnsanlar bir yandan size acıyor, bir yandan saygı gösteriyor, bir yandan da anlamaya çalışıyor. Şaşkınlıkla birlikte, bir şekilde birilerinin evine misafir ediliyorsunuz. Köyüne gidiyorsunuz. Bu da fotoğraflara yansıyor” diye belirtti.

“BİZ BATI TOPLUMU DEĞİL, DOĞU TOPLUMUYUZ”

Doğuya yüzünü çevirmesini ise doğudaki bilinmezliğin ilgisini çektiğini ve oradaki mücadelenin, yaşamı hep merak ettiğini ayrıca toplumumuzun doğu toplumunu olduğunu gözlemlediğini belirten Tan, “Ben batıyı çok merak etmediğim için hem de batının ekonomisi pahalı oluşu benimde yola çıkarken birikimim yoktu. Bir de doğunun bilinmezliğinin olmayışı. Tüm şartlarım uygun olsaydı yine doğuyu tercih ederdim. Çünkü bilinmezlik var doğuda. Yola çıkarken mistik yaşantıların olduğunu düşünüyordum. Böyle bir durum yokmuş. İnsan her yerde insan. Mücadele her yerde aynı. Güzel bir deneyim oldu benim için. Dünyanın neresine giderseniz gidin yaşam aynı. Sadece kültürleriyle birlikte insanların coğrafyayla alakalı olarak genetik yapılarıyla birlikte; şekilleri, teninin rengi, bazı fizyolojik özellikleri değişiyor. Ama hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Yine de bilinmezlikleri var doğunun. Kuralları gelişmiş bir sistem yok. Özellikle Hindistan’da film iyice kopuyor. Tam bir kaos. Doğuda bunları gördüm ama şunu da eklemek istiyorum, batı ülkeleri doğu ülkeleri olarak ayırırsak Türkiye tam batıyla doğu arasında sıkışmış bir ülke aslında doğu kökenliyiz. Ben bunu doğuya yolculuk yaptığımda bariz bir şekilde gördüm. Biz batı toplumu değil, doğu toplumuyuz. Batılı olmaya çalışıyoruz. Batılıda olamıyoruz. Doğuyu da reddedemiyoruz. Bir sıkışmışlık halindeyiz. Doğuya gittiğinizde görüyorsunuz. Pakistan, Hindistan o insanlarla çok ortak noktamız var. Vücut dili espriler aynı. Şakalaşmalar aynı. Ama Güneydoğu Asya’ya gidince oralarda kültür değişiyor” ifadelerine yer verdi.

“MALZEME ÇOK FAZLA”

Sergiyi incelediğimizde ise Hindistan gezisinden ağırlıklı fotoğrafların olmasına da açıklık getiren Tan, “Hindistan’ı kime sorarsanız sorun, vereceği cevap “Orayı görmeden anlayamazsın” Böyle bir yer. Malzeme çok fazla. Doğa açısından, kültür açısından çok başka bir yer. Her duyunuzu fazlaca zorlayabileceğiniz bir yer. Ülkenin her bir bölgesi birbirinden çok farklı. Her şey var. Böyle olunca fotografik malzemede zengin oluyor. Benimkisi bisiklet üstündeki bir yolculuktu. Benim ilgimi çeken oranın coğrafyasıydı. Oraları fotoğrafları çektim. Eminim ki siz de doğuya doğru bir gezi yapsanız en çok ilginizi Hindistan çekecek. Bakıldığında Hindistan fakir bir ülke olarak biliniyor fakat benim gördüğüm öyle fakir bir ülke değil. Hatta Türkiye’den bile ekonomisi zengin olabilir. Hindistan’da hayat çok yavaş ilerliyor. Burada 2 günde yapacağınız bir işi orada 22 günde yapıyorsunuz. Sürekli bir kaos. Hindistan’a girince çıkmada zor oluyor. Hindistan’da o yüzden daha fazla kaldım” dedi.

“BENİM İLGİMİ ÇEKMİYOR”

Türkiye’yi fotoğraflamak gibi bir hayaliniz var mı? Sorusuna ise Tan, öyle bir hayalinin olmadığını söyleyerek, “Şimdi yeni bir yolculuk için Latin Amerika’ya gideceğim. Şu an aslında bakarsan fotoğraf makinem bozuk. Yolculuktan dönerken bozuldu. Çalışan makinem bile yok, ekonomik zorluklar yaşıyorum. Yeni bir yolculuğum var. Onun için ekonomik anlamda program oluşturuyorum. Türkiye’yi şimdi düşünmüyorum. Bir de Türkiye’de gizemli, bana değişik gelen bir şey yok. Türkiye’de bence politik fotoğraflar çekebilirsin. O yüzden benim ilgimi çekmiyor.  

 Zonguldak’a ilk defa geldiğini ve sakin bir yer olması hoşuna gittiğini dile getiren Tan, “Burası küçük bir kent. İstanbul’da gelen bir kişi olarak sakin bir yer. Sakin bir yer olması benim için çok güzel.  Sergiye ilgileri hoşuma gitti. İki gündür buradayım, karşılaştığım insanları çok sevdim. Kış ayında olduğumuz içinde Zonguldak’ı gezme fırsatım olmadı” dedi.

51 fotoğraftan oluşan sergi 4 Aralık’a kadar açık olacağı belirtildi.

Aycan KARADAĞ- Aykut KARA