Yaşamını Çaycuma’da sürdüren Yazar Mevlüt Kırnapçı’nın son kitabı “Meşede İnecek Var” Zonguldaklı okurlarla buluştu. Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın düzenlediği imza günü perşembe akşamı Maden Mühendisleri Odası lokalinde yapıldı. İlgili bir kalabalığın katıldığı imza gününün sunum konuşmasını gazetemizin yazarı Ahmet Öztürk yaptı. Kitabı yıllar önce basılmadan önce, şimdi de basıldıktan sonra okuduğunu söyleyen Öztürk, “Özenli bir dil kurulmuş olduğunu belirtmek isterim…  Su gibi akan bir Türkçe ile öykülenen roman bu yüzden çok rahat okunuyor… Küçük imla hataları olsa da gözden kaçtığı çok belli… İnsanı kesinlikle rahatsız etmiyor…” dedi.

KÜTÜPHANELERDE MUTLAKA BULUNMASI GEREKİYOR

Romanın bir önceki kitap “Yandım Ela Gözüne’ ile birbirini tamamladığını anlatan Öztürk, “Orada yazılanların uygulamalı anlatımı gibi olmuş. Bu yüzden yalnızca Çaycuma değil tüm kent kültürü açısından son derece değerli öğeler içeriyor. Tam da bu nedenle yerel kütüphanelerde, halk kültürü üzerine çalışan kuruluşlarda, yerel değerler peşinde koşan kültür insanlarında mutlaka bulunması gerekiyor…Ülkenin bir halden bir hale geçişinin, uzun süren bir dönemin bıçakla kesilir gibi bitirilişinin, kır toplumunun hiçbir kültürel altyapısı oluşturulmadan şalap şullap bir şekilde sanayi toplumuna dönüştürülmesinin sancıları çok iyi işlenmiş romanda… Yeni dönemin uyum sorunları parçalanmış ailelerin dramları üzerinden anlatılırken yaşanan duygusal kırılmalar güzel bir dille öykülenmiş” dedi ve böyle bir kitabı kentin kültür hazinesine kazandırdığı için Mevlüt Kırnapçı’ya teşekkür etti…

ÜZERİNDE ON BEŞ YIL ÇALIŞTIM

Öztürk’ün ardından konuşan Yazar Mevlüt Kırnapçı, “Bu roman 15 yılımı aldı. Konuyu derinlikli bir şekilde verebilmek için otuza yakın insanla görüştüm. Onların hayatlarının en küçük ayrıntısına kadar inmeye çalıştım. Bu romanın ilk nüvesi ‘Göç: Bir Gurbet Öyküsü’ adlı tiyatro oyunuyla atıldı. O oyunun üzerinde yıllarca çalıştım, geliştirdim ve bu romanı ortaya çıkardım. Ağlaya ağlaya yazdım, ağlaya ağlaya da okuyorum… Ülkemizde yaşanan göç olgunu anlatan bu kitabın içinde derin bir hüzün var çünkü… Kitap yayınevinden elime ulaştığımda, dostlarıma, ‘Artık ölebilirim’ dedim… Bu kitap yayımlandı ya, artık ölsem de gam yemem” dedi. Yaşar Kemal’in “Ne zaman bir roman yazmayı düşünsem yeniden yeniden Stendhal okurum” dediğini aktaran Kırnapçı, “Ben de ne zaman roman düşünmeye başlasam Yaşar Kemal’i ve Fakir Baykurt’u okurum. Baykurt Türk edebiyatının en büyük isimlerinden biridir bana göre… Yalnızca onlar değil Gabriel Garcia Marquez ve Stendhal da etkilendiğim yazarlardır. Bu dört yazarın bileşkesinde kendi dilimi yaratmaya çalışıyorum.” dedi.

UÇAĞIN ALT KATINDA GİTTİK, ÜST KATINDA DÖNECEĞİZ

Kitabın otobiyografik öğeler içerdiğini ancak tümüyle kendi hayatını anlatan bir roman olmadığını söyleyen Kırnapçı, “Ben yaşadığım yılları, çevremi köyümü anlattım. Dönemin siyasal çalkantalarına da yer verdim. Kitapta ‘En kısa zamanda döneceğim’ diyerek yurtdışına gidip, bir daha hiç dönemeyen insanların öyküsü var. Kendisi bir göçmen olarak Almanya’da yaşayan ağabeyim, ‘Biz uçağın üst katında gittik, alt katında döneceğiz’ derken, ölülerinin geri geleceğini anlatıyordu. Bu büyük bir insani dramdır. Kitabıma yayılan hüzün de buradan geliyor zaten. Göç olgusunun bize getirdiği kesif bir yalnızlıktır. Bugün köylerde ölenlerin mezarını kazacak, tabutunu taşıyacak bir insan bile bulunmamaktadır.” dedi. Salonda bulunanların sorularını da yanıtlayan Kırnapçı, son olarak okurlarına kitaplarını imzaladı.