NEREDE VE NASIL MİSAFİR EDİLDİ?

Eğitimci-yazar, şair Hamit Kalyoncu bir makalesinde şair Nazım Hikmet’in Zonguldak ziyaretini kaleme almıştı…

Yazar Ahmet Vâlâ Nurettin’nin arkadaşı Nâzım Hikmet'i anlattığı ilk baskısı 1965’de yapılan “Bu Dünyadan Nâzım Geçti kitabı, anı sıcaklığı, içtenliği ve belgesel niteliğiyle büyük ilgi görür.

1921 yılının ilk günü Sirkeci rıhtımından kalkan çok eski ve çok küçük “Yeni Dünya” vapuruna dört arkadaşın Zonguldak’ın da durak olduğu seyahatten bahseder…

 

Bekir Ahıskalı, 02 Aralık 2008 tarihinde kendi bloğunda yazdığı “Törelere İsyan Eden Adam Nazım-2” başlıklı yazısında ise şu bilgileri verir:

 

Nazım Hikmet, İstanbul için “Başkasının olursa yıkılmalı bu İstanbul” der. İstanbul’da yaşamak onur kırıcı bir hal almaya başlayınca Mustafa Kemal Harekatı’na katılmaya karar vermiş, 1920’de habersizce Anadolu’ya, önce Zonguldak sonra İnebolu’ya geçeceklerdir. Sahte belgelerle kaçan dört genç şair vardır. Nazım Hikmet, Vala Nureddin, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel… (Vâ-Nû tarihi 1921 olarak vermektedir)

 

Aralarında Nazım Hikmet’tin de olduğu bu dört kafadar önce Zonguldak’a geldiler. Orada alkışlarla karşılandılar. Nazım Hikmet’in kalabalıklar karşısında ilk söyleşisi ve şiir okuması bu ilde olmuştur. Zonguldak’ta alkışlanmak tanınıyor olmak bu dört edebiyatçımızı çok mutlu etmiştir. Şaşkınlık ve mutluluk karışmıştır.

Mustafa Kemal Harekatına katılmak için işgal altında olan İstanbul’dan kaçmayı göze alan yüzlerce idealist genç vardır ve kaçmışlardır. Hatta kaçıp Mustafa Kemal Harekatı’na katılanlar arasında kadınlar da vardır. Kurtuluş Mücadelesi Harekatı’nın başlangıç yeri İstanbul’dur. Samsun ilk somut ve gözle görülür ilk adımın atıldığı yerdir.

Kurtuluş Mücadelesi Harekatı’nda öyle bir ağ sağlanmıştır ki Anadolu’da bir ilden diğer bir ile izinsiz geçmek mümkün değildir. Bir ile veya ilçeye o ilçeden olmayanların girmeleri izne tabidir ki bu izin derin bir soruşturma neticesinde verilmektedir.

 

1921 yılının Zonguldak’ı Vala Nureddin’nin kitabımdaki tarifine uygun yer Fransız Mahallesi olmalı (şimdiki Fener Mah.). Konuk edildikleri yer, bu mahallede oturan bir “rafine Grek”in “muhteşem villası”. Rafine sözcüğü Fransızca’dan dilimize geçer ve ikincil anlamı olarak “Hassas, duygulu, nazik, ince, seçkin, entelektüel, duygululuk sahibi” anlamında kullanılır.

Nazım Hikmet ve arkadaşı Vala Nureddin’i bu zengin konağına “Zonguldaklı aydınlar” davet ettirirler. Şimdi, düşünelim, soruşturalım bakalım, “1921 yılının Zonguldaklı aydınları” kimler olabilir?

21.Haziran.1921’de Fransız askeri güçleri, kurdukları kuşatmayı kaldırarak şehirden ayrılmak zorunda kalırlar. Ancak kömür madeni ocakları Fransızlar’ın kontrolündedir. Yeni Cumhuriyet maden işletmesinin tümünü 1937 yılında parası karşılığında Fransızlar’dan alacaktır.

Vala Nureddin’in anlatımında “villardaki lüküs hayat”a karşın, “maden işçileri Taşdevri insanlarının hayatını yaşamaktadırlar” cümlesi var. Paşa torunu Nazım Hikmet, “çalışan emekçi kesim” olarak İstanbul’da küçük meslek insanlarını ve çıraklarını görmüştür. Maden işçileri ise, Nazım Hikmet’in gördüğü ilk işçiler olmalı.

Nazım Hikmet Zonguldak’ta bir topluluk önünde ilk kez şiir okuyor, alkışlanıyor. Dönemin genç aydınları ise akşamında onları muhteşem bir villada ağırlıyorlar. Acaba bu villa ve içindeki “Zonguldaklı aydınlardan geriye bir anlatı, bir iz, mektup, yazılı veya sözlü bir anı kalmış mıdır?

 

Alıntı: Yüksel Yıldırım

Zonguldak Nostalji