Mustafa Kademoğlu
Tanıdığımda yıl 1992’ydi. Aydın Bozkurt dostum tanıştırdı. İyi ki de tanımıştım. Şair ruhlu, naif yapılı, rakı-Zonguldak- İrfan Yalçın tutkulusuydu. Mektup gibi şiirler yazmamıştı, dergi çıkarmıştı.
*
Ölümünden 11 yıl sonra “ Kitapsız şair olmaktan nihayet kurtuldu” diyen İrfan Yalçın dost çok haklıydı. Ne zaman, nasıl bunca zaman bu kadar az şiir yazmıştı? Bu değerbilirliği Ahmet Öztürk- Kürşat Coşgun ikilisi yaptı, kitabı yayıma hazırladı; ZOKEV yayımladı. Bu değerbilirlik için emeği geçen herkese teşekkür borçluyuz. Kendi yalnızlığında yaşayan şair, ancak bu kadar az, öz, anlam yoğunluğu olan şiirleri yazabilirdi…
*
Düşündüm de, 11 yıl sürmüştü dostluğumuz. Devrek’ten Ankara’da İbn-i Sina hastanesindeki odası ve bahçesindeki son görüşmemize kadar… Yakalandığı hastalıktan sonra ikinci kez ameliyatında sonsuzluğa göçmüştü. Kitabı edindiren Ahmet Öztürk’e teşekkür ediyorum. Her Dünya Barış Günü’nden bir de onu anıyoruz artık. Onu yokluğunu anmak şiirlerine sıkça konu olan bir güz gününe rastlamıştı. Çok sevdiğim EZİNÇ şiiriyle buluşturarak hüzün dolu bir adamın dünyasına götürmek istiyorum sizleri:
***
E Z İ N Ç
1.
Şimdi bir ip beyazıdır yüzü
Nereye baksa o sabah güneşi
Saklı hüzün penceresinden
2.
Artık kim anlatır
Yazın kuru geçtiğini
Ağlarken her sabah
Masallara çocuk
3
Ve eskir
ikindilerde güz
Güz ölür
Büyür ölüler (*)
(*) Çevresinde beş doktor olan Doğan Abi’nin teşhisinin nasıl geciktiğini düşünüyorum, bu gerçeği öğrendikten sonra. Ruhu şad olsun !!!!!!!