Gazetemizin de yazarlarından Zonguldaklı Araştırmacı Yazar Ekrem Murat Zaman, önceki akşam ‘Kömürün Çocukları’ adlı ikinci kitabını imzaladı. Zaman, ‘Kömürün Çocukları’ adlı kitabında; İlk Maden Mektebi’nin Zonguldak’ta kurulduğunu, okuldan mezun olan değerlerin Zonguldak’a kazanımları hakkında yaklaşık 10 yıllık araştırmalar olduğunu ifade etti.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Şube Lokali’nde yapılan imza gününe Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, ZOKEV Yönetim Kurulu Başkanı Kürşat Coşgun, Mimarlar Odası İl Temsilcisi Turan Demirtaş,BEÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vedat Didari, Zonguldaklı yazarlar ve çok sayıda sanat severler katıldı.

ÖZTÜRK; “ZONGULDAKLILARIN BU ÇALIŞMALARA CİDDİ ANLAMDA SAHİP ÇIKMASI LAZIM”

İmza Günü’nün moderatörlüğünü üstlenen ZOKEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Öztürk’ün yaptığı konuşmada; “Aslında bu kitabın adı ‘Kömürün okumuş çocukları’ olacakmış. İlk Maden Mektebi’nin Zonguldak’ta kurulduğunu ve onların hangi meşakkatle kurulduğunu, hangi çilelerin içinden geçtiğini ve ya hangi nedenlerle kapandığını hiç birimiz bilmiyoruz. Ekrem Murat Zaman bu kitabın üzerinde yaklaşık 10 yıldır çalışıyor. Bu kitabı yayınlamak için çok çaba verdi. Zonguldak Türkiye’nin sosyal tarihi açısından son derece önemli bir kent, ne yazık ki bu anlamdaki çalışmalar çok yetersiz, bu çalışmaları kentin kendi içinden yetişen insanlar bu çalışmaları yapıyorlar. Geçmişimize bu çalışmalar sayesinde bakabiliyoruz, nerden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi görebiliyoruz, fikir sahibi olabiliyoruz. Zonguldaklılar olarak bizlerin bu çalışmalara ciddi anlamda sahip çıkması lazım, eğer bu arkadaşlarımızın çabaları ve çalışmaları da olmasa uzaydan ışınlanmış, hiç geçmişi olmayan insanlar gibi olacağız. Kent sanki köksüz bir kentmiş gibi ortaya çıkacak. Oysa Zonguldak Türkiye’nin en kimlikli kentlerinden biridir. Yarınımızı kavrayabilmemiz için bugünümüze ve dünümüze bakmamız gerekir. Ekrem Murat Zaman’a Zonguldak halkı adına tüm çabaları için teşekkür ediyorum” dedi.

Zaman, imza gününe katılım gösteren herkese teşekkür ederek şöyle konuştu;

ZAMAN; “KÜÇÜK KÜÇÜK KAĞIT PARÇALARI TOPLAYIP ONLARI BİRLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUM”

“Kitap yayınlamak, yazmaktan daha çok önem kazanmış. Kitap yazarken destek aldığınız gibi yayınlarken de destek almanız gerekiyor. Kitabım Karina Yayıncılık tarafından basıldı. Benim yazarlık gibi bir iddiam yok, ben yazar olduğumu da iddia etmiyorum. Hatta araştırmacı yazar laflarından da sıkılıyorum. Aslında ben bir düşünürüm, düşünüyorum. Zonguldak üzerine araştırma yapıyorum. Küçük küçük kağıt parçaları toplayıp onları birleştirmeye çalışıyorum. Onlardan tablo yaratmaya çalışıyorum. Bunu yaparken de gerçekten bu kitaplar ‘Ben de yarın bir kitap yazmak istiyorum’ diye yazılacak kitaplar değildir. Bunlar o toplanan parçaların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu kitabı yazarken Erol Çatma’nın arşivinden faydalandım. Kendisine teşekkür ediyorum. Ben bu kitapta dünyada madencilik eğitiminin nasıl başladığını, teknik okulların nasıl açıldığını kısa ve öz olarak anlatmaya çalıştım. Bunlar bana ait sözcükler değildir. Benim araştırmam değildir. Bunlar hep kaynaklarla yaptığım çalışmalardır. Türkiye’de madencilik nasıl eğitim sürecine başlamıştır? Bunları anlatmaya çalıştım. 1924 yılında Zonguldak’ta bir maden okulu anlamında ciddi anlamda eğitim kurulu yoktu. İlk kez Cumhuriyetin lider kadrosu Zonguldak’ta bir maden okulunun açılmasını planlamış ve örgütlemişti ve okulun açılmasını sağlamıştı. Eğitim çok önemli biliyorsunuz, eğitim olmaksızın iş kazalarının önlenmesi, kaliteli üretim yapmak mümkün değildir.”

ZAMAN; “İŞ KAZALARININ ÖNLENMESİNE DAİR BU EĞİTİMİN BİR FAYDASIYDI”

“Burada okuyan ilk mühendisleriyle, teknikerleriyle, nezaretçileriyle, teknik okul mezunlarıyla hatta bu kadroların gelişerek Zonguldak’ta insan gücü eğitim müdürlüğünün hocalarının olduğunu anlatıyorum. Çünkü “Türkiye’de maden mühendisi okulu açılması mümkün değildir, maden mühendisi Avrupa’da yetişir, bizde ancak olursa çavuş olur. Biz bu üniversite ve ya teknik okul gibi şeyleri pek beceremeyiz. Onlar bizi aşar” güvensizliğini yıkan, yokluktan bir ulus yaratmış bir lider kadro ancak bunu yapabilirdi ve bunu yapmışlar. 1924 yılından 1931 yılına kadar 70 tane mühendis yetiştirmiştir. Bu sayılar size küçük gelmesin. Bu insanların her biri kendi branşlarında Türkiye’nin büyük isimleri oldular. Türkiye’nin en önemli kadrolarının genel müdürleri oldular. Etibank, EKİ gibi örnekler verebilirim. Eğitimler aşıldıktan sonra ve eğitimler yapıldıktan sonra iş kazalarında şu kadar bir azalma olmuştur demek için çok çaba sarf ettim. Ama eğitime rağmen iş kazalarındaki azalmayla maalesef karşılaşamadım. Ama şu sonucu kesinlikle biliyorum ki; eğer bu okullar olmasaydı şimdiye kadar Zonguldak’ın her tarafına çoktan kilit vurulmuş olacaktı. Çünkü burada yaşayan yerin altındaki o ikinci katta ki insanlar ölümüne çalıştı. Onlar için ölüm çok önemli bir şey değildi, onlar için önemli olan hizmet etmek ve ülkelerini kalkındırmaktı. Onların ellerindeki nasırlar, bir yerlerine bir şey çakmış olmaları çok önemli değildi. Bugün atölyede çalışan işçiler kesinlikle eldivensiz demiri tutmuyorlar. Ama o zaman ki işçiler demire eldivenle yapışmak biraz lüks kalıyordu. Bunların hepsi eğitimle oldu. Bu da iş kazalarının önlenmesine dair bu eğitimin bir faydasıydı. Bu insanlar burada yaşadıysa, Zonguldak’a can verdiyse, kan verdiyse, ben de bu insanların isimlerini, okullarını, yaşamlarını benden sonra gelecek nesillere aktarmak için çaba sarf ettim.”

Zaman, kitabını tanıtan sözcüklerini tamamladıktan sonra ‘Kömürün Çocukları’ adlı ikinci kitabını sevenlerine imzaladı.

(Öznur GÜNEŞ)