Siyaset erbabıyla devlet erkânının sıkça sergilediği ikiyüzlülüklere ne diyeceğimi şaşırıyorum çok zaman. Aklım dumura uğruyor. Öfkeden kudurmuş gözlerle bakıyorum etrafa. “Le havle” çekmek de kesmiyor, sokak çocuklarına özenip sunturlu bir küfür paylatıyorum içimden… Öfkem onlar kadar bu zilleti olağan gören, oyla, alkışla destek veren kalabalıklara da yöneliyor… Kendi takımına itiraz etmiyor hiç kimse… Fanatik bir taraftar olup tribünden yer kapmayı tercih ediyor… Sonra da gözlerini dikiyor amigolara… İradesini onlara teslim edip, huşu içinde koroya katılıyor… Doğruya, eğriyiyse esrik düşler peşindeki amigolar karar veriyor…

 

Malum, insanların doğaya düşman uygulamaları, azgın kâr hırsı nedeniyle havalar değişti iyice… Mevsimler birbirine karıştı. Çocuk dünyamızın üç beş yılda bir görülen korkulu düşü hortumlar, sıradan bir doğa olayı haline geldi… Kısa süreli yağmurların oluşturduğu seller vukuat-ı adiyeden artık… Bu durumdan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş da şikâyet etmiş… Hazret yaptığı bir konuşmada, “Birçok yerde bu tufanları şehirlerde görüyorsak, dünya bir takım sinyaller veriyor demektir.”  buyurmuş… Hadi bakalım, becerip yalnızca “le havle” çekerek yorumlayın bu sözleri…

 

DÜNYADAN SİNYAL GELMİŞ TOPBAŞ’A

Bu şahıs ağacına, parkına, kuşuna sahip çıkıp İstanbul’un en ortalık yerindeki son doğa parçasını korumak için direnen yüz binleri gaza boğan, dünyanın en haklı direnişini şiddetle bastırmaya çalışan, çocukları katleden tiranın en yakın adamı değil mi? Üçüncü köprü, üçüncü havaalanı inadıyla İstanbul’un kuzey ormanlarını imara açan rant çetesinin elebaşlarından birinin böyle konuşmaya ne hakkı var? Kanal İstanbul gibi bir ekosistemi toptan yok edecek akla zarar projenin mucitlerinden birinin dünyanın verdiği sinyallerden söz etmesi hangi aklın ürünü sizce? Soruların yanıtları basit aslında… Ne derse desin, hiç sorgulamadan elleri patlayıncaya kadar alkışlayacak büyük kalabalıklar her dem emrine amade zat-ı muhteremin… Onun rahatlığıyla konuşuyor…

 

Siz de görmüşsünüzdür mutlaka, Tarım Bakanlığı bir kamu spotu yayımlıyor televizyonlarda… Tarım arazilerine konut, sanayi tesisi ve yapıların inşa edilmesiyle milyonlarca hektar alanını heba edildiğinden bahsediliyor. Söylenenler doğru mu? Evet. Peki, kim izin veriyor buna? Aynı bakanlık… Bir gecede çıkarılan acele kamulaştırma kararları ve torba yasalara gizlenen maddelerle birinci sınıf tarım arazilerinin, zeytinliklerin, sit alanlarının yandaş sanayicilere peşkeş çekilmesi onların eseri… AKP iktidarları zamanında tarım alanları %11,3 azalarak 23 milyon hektara düştü örneğin… Öyleyse, kim kimi kandırıyor? Ne “le havle”si en yüksek sesimle “yuh” çekiyorum…

 

KÜRT HAREKETİ HAYAL GÜCÜ YOKSUN MU

Malum cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’a verdim oyumu… “Yeni yaşam çağrısı” epey de karşılık buldu halktan, oylar neredeyse ikiye katlandı… Tam da “Bir şeyler kırılıyor” derken birileri düğmeye bastı, tümüyle militer bakışın ürünü, estetik yoksunu bir heykelle kışkırtıcılığa başladı hemen… Atatürk heykellerine yapılan saldırılarla provokasyon daha da derinleştirildi… Halkları birbirine düşmanlaştırıp, önyargıları körüklemekten başka kime faydası var bunun? Barışı en çok konuştuğumuz, kendimize en yakın hissettiğimiz bir zamanda silah tutan Mahsun Korkmaz heykeliyle kime mesaj veriliyor?  Güvercin ya da gül tutan bir tasarımı olsaydı herkes sahip çıkmaz mıydı yıkılan heykele? Koskoca Kürt hareketi bunca hayal fakiri mi?  

 

Zonguldak Belediyesi zemini son derece bozuk olan İncivez Mahallesi’nde arazi kullanım katsayısını artıran bir karar aldı geçtiğimiz aylarda. İnşaat sahipleri önceden yüzde kırkına inşaat yapabildikleri arazilerinin yüzde seksen beşini kullanabilecek artık… Daha az yeşil alan, daha çok beton ve hiç bitmeyen rant olarak özetlenebilecek haberi, Halkın Sesi, “Kıyak değil ayıp” başlığıyla verdi. Bizim aslan sosyal demokratlar rantçılıkta AKP’yi aratmıyor maşallah… Gezi’de bayrak sallayarak en çevreci kesilenler, ne hikmetse, buna ses çıkarmıyor… Bunun adı da siyaset oluyor… Sevsinler bu ikiyüzlü siyaseti…  Kozlu Belediyesi’nin yeni başkanı, yeşil alanları imara açmanın uğraşı içinde yine… Karşı çıkanlaraysa Bektaş’ı şikâyet ediyor… Çok borç bırakmış ona, belediye batıkmış, başka çaresi yokmuş onun da… Siz söyleyin şimdi, geçmişte ustasının suç ortağı olarak her kararın altına imza atan çırağın sözleri bir “le havle” ile geçiştirilebilir mi sizce?