Meclisten bazı maddeleri geçirmenin yolu, onu ambalajlayıp güler yüzlü hale getirmek... Bazen Torba… Bazen Paket…

Yeter ki gücün olsun. Bazen sayısal siyasal Bazen de Apolet

Sorun’un geçmişi var. Mazide de böyle Suptile (ince) taktik ve hileler yapılmış.

Cumhuriyetin ilânında, Meclis Üyelerinin(289 Milletvekili) bir bölümüne (130 kişi) haber verilmemiş.158 Milletvekili oy kullanmış. Yani, Cumhuriyet ittifakla kurulmamış.

Meselâ: Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı seçilmesi

Diğer aday Ali Fuat Başgil27 Mayıs darbecilerince tehdit edilip adaylıktan çektirilmesi sonrası, 1961'de TBMM tarafından seçilmiş.

1966 da Cevdet Sunay, 1973’te Fahri Korutürk yine ‘Demokratik Akrobasi’ ile ve Asker kimlikleriyle seçildiler.

1980’i düşünün… Yüzden fazla ‘nafile tur’ atılmadı mı mecliste? Yine de seçilemedi Cumhurbaşkanı.

1982 Anayasası dönemi… Kara Eylül’ün mimarı Kenan Evren, “Anayasa’nın referandumla kabulü” taktiği ile 7 yıllığına oturmadı mı koltuğa?

2007 Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Abdullah Gül’ü seçtirmemek için, Silahlı Kuvvetler ‘e muhtıra’ vermedi mi?

Anayasa Mahkemesi de ‘367 kararı’ ile TBMM’yi kilitlemedi mi?

Cumhurbaşkanı seçemez hale gelen Meclis nedeniyle, 2007’de yapılan Anayasa Değişikliği referandumu, halktan 2/3 oranında çoğunlukla kabul görmedi mi?

Dolayısı ile Cumhurbaşkanı’nı, TBMM’nin seçeceği modele dönmek şimdilik imkânsız.

Ve ‘Hükümet Sistemi’ arayışında: Cumhurbaşkanını Halk seçsin fikri ağırlık kazandı.

Şimdi, sistem arayışı var

HANGİ SİSTEM?

Ve Yeni Türkiye döneminde, hükümet üç sistemden birini tercih edecek.

AKP: Başkanlık sistemi diyor. CHP - MHP: Klasik Parlamenter Sistem…

HDP: Cumhurbaşkanı’nı Halk seçen Parlamenter Sistem.

Bahse konu Parlamenter Sistem de Hangisi? Uygulamada birçok çeşit Parlamenter Sistem var. Her ülke kendi meşrebine, tarihsel gelişimine göre sistem yaratmış.

İngiltereAlmanyaİrlanda Parlamenter sistem… ABDBrezilya, Şili, Başkanlık… Rusya, Fransa, G. Afrika Yarı Başkanlık

Örneğin İngiltere. Başında ‘Sembolik’te olsa Kral olan Parlamenter sistem…

Amerika ise buna karşı, içinde Kral, Kilise ve Aristokrasi’nin olmadığı bir ‘Başkanlık’ sistemi yaratmış

Türkiye’de hepsi elden ve gözden geçiriliyor şimdi… Tüm tekliflere muhalefet var.

İstenen, Demokratik bir düzen ve İstikrar!

NASIL İSTİKRAR?

Peki, ‘İstikrar’ nasıl olacak? Liderle mi, parti ve ya sistemle mi?

1950’den bu yana çok partili bir sistemimiz var değil mi?

10 yıl DPyıl APYıl Anap. ve 13 yıl AKP olmak üzere… Ülkenin kalkınmış yıllarını bu dönemlerde görebiliriz. Geri kalan yıllar koalisyon dönemleridir.

Geriye doğru baktığımızda, hükümetlerin ömrü 14 ay olarak görülüyor.

AKP dönemini çıkartırsanız, ortalama 8 ay’a düşüyor.

Menderes dönemi(1960 - 65) sonrası kazanımlar kaybedilmiş.

8 defa gidip defa gelen(!Demirel dönemi (1969-83) tam bir Kaos (kargaşa) dönemi.

Özal’dan sonrası (1991-2002)Devletin iflas dönemi.(on sente muhtaç zamanlar)

Peki: Bugünkü istikrarlı tablonun sebebi ne?

Bana göre parti veya sistem değil. Güçlü Liderden kaynaklanan iktidar sürekliliği

UZLAŞMA KÜLTÜRÜ

Şimdi, sistem arayışı yapılırken, ülke insanının ve kurumların yapısı ortaya konmalı.

İstikrar denen olgu’nun alt yapısını Uzlaşma Kültürü oluşturur.

Var mı bizde Uzlaşma Kültürü? Ne toplumsal ne de kurumsal mutabakatımız söz konusu!

Siyaset, spor, müzik yüzünden birbirimizi yemiyor muyuz?

Yargı, İçişleri, Milli Eğitim ve Belediyeler arası tartışmaların odağına bakın!

Efendim; İstikrar ‘parti ve Lidere bağlıdır’ diyen de ‘koalisyonsuz başkanlık sisteminde ’ diyen de bizim insanımız…

Peki, bu gün bir lider kimin parlamenter olacağına karar veriyorsa, partisinin % 15 Vekillerini kontenjanla belirliyorsa!

Bu CHP için, oturmuş tabanının karşılığı olan 85 Milletvekili ediyor.

MHP’de de ön seçimsiz belirleme hâkim… Yani merkezi atama

Yani, AKP dahil, tüm partilerimiz kendine özgü bir ‘Başkanlık(!)’ sistemi kurmuşlar…

Artık, Sistemi tartışmanın anlamı var mı?

Bir lider, kimin Milletvekili olacağına karar veriyorsa, seçildikten sonra Başbakan da olsa Başkan da olsa, Meclis’i tahakkümü altına alır.

Var mı itirazı olan?

ADEM-İ MERKEZİYET

Olaya Tayyip Erdoğan açısından bakalım. Erdoğan ilk seçildiğinde ‘eşitler’ arasında bir numaraydı. Şimdi ise birçok tecrübeli ve tabanı güçlü isimler ekarte edildi. 3. Dönem taktiği ile ortada ‘eşit’ kalmadı. Sadece Number One (Bir Numara) var.

Şimdi seçilecek Meclis, ABD’de olduğu gibi Başkanı denetleyebilir mi?

Tayyip Erdoğan’ı destekleyecek bir Meclis olacak…

Peki: Ne oldu Kuvvetler Ayrılığı İlkesi? (‘Sandıktan çıkan, ülke’yi yönetme yetkisi alan siyasetçi / Yürütme yetkilerini Yargı ve Yasama ile paylaşır’ prensibi)

İlginç’i, bu üç kuvvetin (YasamaYürütme- Yargı) yanında Basın, 4. güç olarak, denetleyici görevi üstlenir.

Okyanus - Havuz- Holding Medyası diye üçe bölünmüş Basın mı denetleyici rolü üstlenecek?

Ya, Amerika da nasıl oluyor bu işler?

Amerika da Meclis’in(Kongre) güçlü olmasının nedeni Sistem değil.

Siyasetin Adem -i Merkeziyetçi olması.(merkezin yokluğu sistemi)

Yani, Devlet merkezi gücünün azalarak, yerel yönetim yetkilerinin artması…

Yani, Milletvekilleri(Senato ve Temsilciler Meclisi) adaylarının belirlenmesinde, Başkanın hiçbir rolü olmaz. Adayları yerel partililer ve doğrudan seçmen seçer.

Peki: Başkanlık Sistemindeki Meclis çoğunluğu ile Parlamenter rejimdeki ‘Koalisyon Meclisi’ aynı mıdır? Vekilleri taban seçerse evet, lider seçerse hayır

Bir soru daha Türkiye’nin Başkanlık Sistemi’nde Vilâyet mi olacak, Eyalet mi?

El cevap: Vekilleri Lider’in seçtiği yerde, bence Vilâyet değil, Eyalet olur elbet

KALİTELİ VEKİL

Önemli olan Siyasi İstikrar

Liderin seçtiği, çok partili rejimlerdeki, hasbelkader Siyasi İstikrar değil.

Halkın; beğenmediği Siyasetçiyi(!) değiştirebileceği bir Siyasi İstikrar…

Sistem mi? Bir futbol maçındaki taktik varyasyon gibi…

Oyun içinde nasıl 3-5-2 sisteminden 4-4-2’ye geçilebiliyorsa…

Ki; akıllı teknik direktör ve çok yönlü futbolcu ile olur.

Ülkeler, rejim tıkanıklıklarını, ülke lehine taktik değişikliğiyle aşabilir…

Örnek: Fransa1958 tarihli Anayasasında klasik Parlamenter rejimi benimsemişti.

1962’de yapılan referandumla, ‘Yarı Başkanlık’ sistemine geçti.

Demek ki neymiş? Demokratik yollarla İktidar da, Sistem de değişebilirmiş.

Bizdeki sorun, evvelemir de Sistem değil, Kaliteli Vekil sorunudur.

Yani: Siyaset Bilimcilerin işaret ettiği gibi ‘Demokrasi Kültürü’nü hazmetmiş, siyasi şahsiyet…’ Yani: Amerika da olduğu gibi; yerel partililerce belirlenip, doğrudan seçmen tarafındanseçilen Milletvekili

SONUÇ:

Bizdeki eleştirilere bakın. Değil Hükümeti, Devleti(!) yıpratıp-yıkmak için saldırılıyor adeta. Bu: Ülkemizde; Uzlaşı Kültürü’nün olmadığını, iktidarın demokratik yollarla değişimi geleneğinin, yerleşmediğinin bir göstergesidir.

Hedef: İstikrar ise, Demokrasi amaç olmalıSaltanat için araç değil.

Demokrasi; önüne konanı seçmek hiç değil. ([email protected])