Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı siyasal krizi çözmek için iş başa düştü, siyasal denklemi değiştirmek için yeniden sandık başına gidiyoruz…

Seçmenin bir bölümü beş ay içinde tercihini değiştirecek bir neden bulabilirse, meclisteki aritmetik de değişecek…Mümkün mü? Sanmıyorum…Üç aşağı beş yukarı aynı sonuç çıkacak yine…

Tüm kamuoyu analistleri tek başına iktidarda kalmak için ülkeyi bir acıdan bir başka acıya sürüklemek dahil, her türlü yolu deneyen AKP oylarında ciddi bir değişim olmadığını söylüyor…

Bende kendi çevremde AKP lehine bir rüzgar hissetmiyorum henüz…Sıradan yurttaşlarla çaktırmadan yaptığım sohbetlerde de böyle bir izlenim çıkmıyor ortaya…

En kaybeden MHP gibi görünüyor…En kazanansa CHP…Geçmişte kendilerine zaten karşı olanların karşıtlıkları daha da artsa da, HDP oylarını koruyor gibi sanki…

En kaybeden olsa da seçim sonrasında kilidi çözebilecek tek parti MHP gibi görünüyor…Şayet AKP ile koalisyon kurmama ısrarı devam ederse, ülkedeki siyasal kriz daha da derinleşeceğe benziyor…

Bir AKP – MHP koalisyonu tek başına AKP iktidarından daha mı iyi, yoksa bambaşka bir krizin tetikleyicisi mi olur,bundan şüphem var açıkçası…

Olası bir koalisyonla kapıldıkları iktidar sarhoşluğuyla güç zehirlenmesine uğrayan AKP elebaşlarının dizgini biraz gemlense de, özellikle ülkenin en esaslı meselelerinden biri olan Kürt sorununda daha gerilere düşeceğimiz kesin gibi görünüyor…

Korkum o ki, zaten yükselme trendinde olan çatışma ortamı ülkeyi 90’lara döndürebilir yeniden, dört bir yanı kan gölüne çeviren uygulamalar, acımasız katliamlar, faili meçhul cinayetler tam da bu oyunu tezgâhlayanların istediği gibi “vatan, millet” nidaları arasında sürüp gidebilir…

 

DÜŞMANLAŞTIRICI DİL NEYE HİZMET EDİYOR

Üzüntüyle izliyoruz, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin özellikle HDP’ye karşı kullandığı düşmanlaştırıcı dil, sözlerinin arasına gizlemeye bile gerek kalmadan yaydığı nefret söylemi, hiç kaçınmadan sıraladığı hakaretler ülkede pek çok şeyin önünü tıkadığı gibi, toplumsal gerilimin yükselmesine de neden oluyor…

Herkes gibi milliyetçiler de gayet iyi biliyor ki, MHP’nin Kürt sorununda yıllardır izlediğiinkâr politikası iflas etti artık…Bugün kendi dillerini özgürce konuşan, gazetelerini çıkarıp kültürlerini yaşayan bir halk, ulusalcı aymazlarca yok sayıldı yıllarca… Dillerini konuşması, türkülerini söylemesi yasaklandı…

Bedeli son derece ağır oldu bu politikaların. Binlerce insan yaşamını yitirirken PKK güçlendikçe güçlendi…

Yine çok iyi biliyoruz ki, farklılıkları yok sayan bir söylemin, tekçi yaklaşımların, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı kullanılan zehirli dilin günümüzün çoğulculukla taçlanmış demokrasilerinde yeri yok kesinlikle…

Dünyadaki MHP muadili partilerin yaydığı islamofobi nasıl tehlikeli, Almanya’da Türk düşmanlığı üzerinden geliştirilen ulusalcı dil nasıl can sıkıcıysa, MHP’nin Kürt sorununda önerdiği politikalar bir o kadar tehlikeli, yaşadığımız coğrafyada korkutucu hatta…

Ülkedeki etnik farklılığı, düşmanlık aracı, kriz kaynağı haline dönüştürmek isteyen karanlık güç odaklarının bizi birbirimize düşürerekLübnanlaştırmak, Iraklaştırmak, Suriyeleştirmekgibi emelleri var çünkü… Yok sayılan her ulus, üzerine baskı uygulanan her kültür, şiddetle törpülenmeye çalışılan her farklılık, şuursuzca yapılan her saldırı bu amaca hizmet ediyor…

Beştepe’deki saray mukimi milliyetçi oyları devşirmek için saldırganlığını artırırken de aynı amaç için çalışıyor…

Savaş çığlıkları atan Kandil elebaşlarının hedefi de bu belki de…

 

GALİP DEMİREL DE AYNI AMACA HİZMET ETTİ

Bizim gazete,haberi, “Efsane Vali vefat etti” başlığıyla gördü ama eski Zonguldak Valisi Galip Demirel de bu amaca hizmet etti yıllarca…

Bir dönem kente vali olarak atanan Özal’ın prenslerinden biriydi…Hakkını yememek lazım, karşıdan görünse korkudan yol değiştirilen 12 Eylül despotlarının ardından yüzü gülen, halkın içine giren bir bürokrattı…Özal’ın icracı dönemlerinde kimi işlerin altına imza da attı hatta…

Daha sonra İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, ANAP milletvekilliği, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı yaptı…Ülkenin yangın yerine döndüğü o yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere Fatih’in fermanıyla cevap veriyordu: “Nizamı alem için kardeş kanı caizdir…”

İktidarın bekası için kardeşkanı içilmesini mubah sayan bir insan uğurlanırken bıraktığı kötü mirasıanımsayan bile olmadı…

Günümüzde düşmanlık dili daha çok prim yapıyor çünkü…

Bana kalırsa yapılması gereken halklar arasında kin ve nefret tohumları yayan politikalara ısrarla karşı çıkmak, kardeşliği, barışı sonuna kadar savunmaktır…

Kardeş kanı üzerine kurulan nizamı alem varsın iktidar tutkusundan gözü dönmüş muhterislerin olsun…