Yemek hazırlama işinden, sunumdan, süslemeden, lezzetten pek anlamam. Son 10 yıldır günde 1 ya da 2 defa bir şeyler yerim.
 
“Ara öğün olsun, sık sık ye, mutlaka kahvaltı yap” türü yapay önerilere kulak asmıyorum artık.
 
Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu’nun sıklıkla ifade ettiği “8 saatlik dilimde beslen, 16 saat sadece sıvı tüket” şeklindeki sistemi benimsedim diyebilirim. Yani öğlen 11-12’den akşam 19-20’ye kadar olan dilimde 1 ya da 2 öğün yemek tüketiyorum. Akşam 20’den ertesi gün 11-12’ye kadar ise yalnızca su, çay, kahve içiyorum. Buna aralıklı oruç da (IF - Intermittent fasting) diyorlar.   
 
Uzun süre bir şey yememek (yani bir tür oruç) bünyede hızlı değişimlere sebep oluyor. 1 ay bu şekilde devam edilirse şeker, tansiyon, nabız, kolesterol vb. değerler normale epey yakınlaşıyor.
 
Çoğu kişi tepki gösterebilir belki ama yine de söyleyeyim vejeteryan ya da vegan beslenme sağlıklı bir bünye için çok faydalı. Bu iki yöntem bazılarına garip, özenti, moda, saçmalık olarak gelebilir ama ağırlıklı olarak sebzeler, meyvelerle beslenmek çok dinç bir bünye sağlıyor.
 
Neyse, sözü fazla uzatmayayım. Sağlıklı yemekler hazırlama, bunları makul bedellerle sunma noktasında hizmet veren bir lokanta biliyorum. Burada uzun yıllardır hiçbir sorun çıkarmadan, beyefendi gibi çalışan Sayın Sadi Onbaşı Bey’i tanımanızı istedim. Kendisini 7 yıldır tanıyorum. Bir gün dahi yanlış bir tutumunu görmedim. Her gün işinin başına geçer. Görevini büyük bir titizlik içinde yapar. Akşam iş çıkışı mutlaka yürüyüşünü yapar. Sonra evinin yolunu tutar.
 
Sadi Onbaşı gibi değerli insanlardan artık çok az kaldı.