Biliyorsunuz, ''Seçime Analitik Bakış'' başlıklı son yazımda; bir sonraki yazımın CHP ile ilgili eleştirel bir yazı olacağını söylemiştim.
   Ama esas konuma geçmeden önce bir hatırlatma yapmak istiyorum.
   Bazıları diyebilir ki; ''Yahu, ülkenin anlı şanlı gazetecileri ve politikacıları bu konuda her türlü ahkamı zaten kesiyorken; sen onlardan iyi mi bileceksin de yazıp duruyorsun?'' Megalomanlıktan nefret ediyorum ama gerçeği de söylemek zorundayım: Evet, naçizane bu halkı hepsinden iyi tanıdığımı da iddia ediyorum. Çünkü hiçbirinin benim kadar toplumun her kesiminin içinde yaşama fırsatı bulduğunu sanmıyorum. Çocukluğum köyde geçtiği için köylüyü; orta tahsilim esnasında 5 sene işçilik yaptığım için işçiyi; bürokrasinin genel müdürlükten Başbakanlık müşavirliğine kadar her kademesinde bulunduğum için memuru ve bürokrasiyi; bir ayağım hep politikada olduğu için politikacıyı yakından tanıyorum. Bu arada, sendikacılık; cami yaptırma derneğinden spor kulübü başkanlığına kadar birçok sivil toplum örgütünde başkanlık (halen Maden Mühendisleri ve Yüksek Maden Mühendisleri Derneği Başkanlığı) da yaptığım için her türlü sivil toplum örgütünü de yakından tanıma fırsatı buldum. Eh, iyi kötü bir kitap yazmışlığım var ve halen gördüğünüz gibi gazetede yazmaya devam ediyorum. 
   Görüyorsunuz, bu tecrübelerin hepsini birden yaşamış kaç gazeteci veya politikacı tanıyorsunuz? Nitekim bu tecrübelerime  dayanarak 7 Haziran 2015 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu'na verdiğim raporun önemli bir kısmını Kılıçdaroğlu uyguladı ve bende bir teşekkür mektubu var.
   Hiç sevmediğim halde kendimden biraz fazla bahsettim ama yazdıklarımın ve yazacaklarımın daha inandırıcı olması için bunları yazmaya gerek duydum. Çünkü bakıyorum da hiç kimse  CHP'nin iktidara gelmesine engel olan hastalığına doğru dürüst bir teşhis koyamıyor. Eğer koysa idi tedavisi de doğru yapılır ve şimdiye kadar iyileşirdi ve iktidar alternatifi olurdu. Ben hiç olmazsa halkı yakından tanıdığım düşünceme dayanarak bu hastalığa bir neşter vurayım dedim.
   Neyse, konumuza dönüyorum.
   CHP'nin hastalığı nedir? Önce doğru teşhisi koyalım. Çünkü doğru teşhis hastalığı tedavinin birinci şartıdır. Eğer yanlış teşhis konursa hasta ölebilir de..
   Hastalığın doğru teşhisini koyabilmek için belirtilerini ve tanılarını irdelemek gerekir tabii ki.. O zaman irdeleyelim.
   1 - Parti statükoculuktan bir türlü kurtulamadı. Değişen şartlara ve ortama ayak uyduramıyor. Bu yüzden parti yöneticiler halk adamı imajından ziyade burjuva kodamanı imajı veriyorlar.
   2 - Halk piramidinin tabanına inemiyor. Daha dar olan üst kısımlarda oyalanıyor. Bu yüzden tabandaki geniş kitleye ulaşamıyor. Halkın seviyesine inmiyor; halk onun seviyesine çıksın istiyor. Bunun kısa vadede mümkün olmadığını hesaba katmıyor.
   3 - Partide neredeyse herkes paşa. Savaşacak ve koşturacak er ve erbaş sayısı sınırlı.
   4 - Halkın yapısının homojen olduğunu sanıyor. Halbuki sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan çok farklılık gösteren bir halk yapısı var. Örneğin, Avrupalı gibi yaşayanı var Afganistanlı gibi yaşayanı var. CHP bunu unutup halkın sadece bir kısmına hitap eden bir politika izliyor.
   5 - Diğer partileri demokratik bulmadığını söylüyor ama kendisi de demokrasiyi tam uygulamıyor. Örneğin, milletvekilli ve belediye başkan adaylarını üyelere seçtirmeyip tepeden belirliyor. Halbuki bunların üyelere, daha doğrusu halka seçtirilmesi demokrasinin olmazsa olmazı. 
   Bu yüzden demokrasi konusunda inandırıcılığını yitiriyor.
   6 - Tutarlı bir çizgi izlemiyor. Sağdan veya soldan oy alacağım diye partinin önünden bile geçmeyenleri milletvekilli yapıyor. Bu yüzden tabanın motivasyonunu bozduğu gibi  partiden çıkan değişik sesler vatandaşın kafasını karıştırıyor. Ayrıca partinin birliği ve dokusu da bozuluyor. Disiplinsiz bir parti görünümü veriyor.
   7 - Bilimsel ve modern yöntemlerle çalışmıyor. Partide yeterli sayıda ve nitelikte danışman kadrosu olmadığı gibi olanlara da itibar edilmiyor. Halkı tanımak ve anlamak için doğru dürüst anketler ve saha araştırmaları yapılmıyor.
   8 - Parti teşkilatlarının motivasyonları düşük ve heyecanlı değiller. Seçim kazanmak için çok koşmak yerine rakiplerin tökezlemesine bel bağlamış durumdalar. Az sayıda üye kaydetmekle yetiniyorlar ve üye tabanını genişletmiyorlar. Bu yüzden halka soğuk ve yabancı kalıyorlar.
   9 - Hayata geçirilmesi mümkün olan radikal ve somut projeler üretemiyorlar. Bu yüzden halka umut verilemiyor.
   10 - Ve; sürekli birbirleri ile kavga ediyorlar. Vatandaşın bundan hoşlanmayacağını hiç hesap etmiyorlar. 
   Bu konuda birde anekdot var. Esprileri ile de tanınan Erdal İnönü, partili arkadaşları ile gittiği lokantada ne yemek istedikleri sorulunca; şu meşhur espriyi patlatıyor: ''Aslında bir şey yememize gerek yok. Çünkü biz birbirimizi yiyoruz!''
   Bu maddeler daha da çoğaltılabilir ama bu bile bize yeter.
   O halde şimdi teşhisi koyabiliriz.
   TEŞHİS: Bu parti halkı tanımıyor. Onlarla empati yapamıyor ve sempatik ilişkiler kuramıyor.  Onların sosyolojik ve ekonomik yapısını, beklentilerini, zaaflarını ve korkularını iyi analiz edemiyor. Bu yüzden de oylarının nasıl alınabileceğini bilmiyor. 
   TEDAVİ: Halkın oyunu alabilmesi için yukarıda 10 maddede saydığım olumsuzlukları olumlu hale getirmesi lazım.
   Hiç bir şey bilmiyorlarsa AKP ne yapıyor ona baksınlar ve ondan daha iyisini yapmaya çalışsınlar.
   
   Bu arada, aklıma bir anekdot geldi: Eski bakanlardan Tınaz Titiz daha önce aynı kurumda (TTK) beraber çalıştığımız için arkadaşımdı. Çok iyi bir teknokrat olduğu gibi ayrıca çok da iyi bir araştırmacıydı. Bakanlık döneminden sonra da bu araştırmalara devam etti. Bulduğu sonuçlardan ilginç olanlarını bana da gönderiyordu.                   
   Gönderdiklerinden biri şuydu: Amerikalılar Japonların ileri teknolojilerinin sırrını öğrenmek için Japonya'ya adamlar gönderiyorlar. Bir müddet sonra bu adamlar geri dönüp Japonların neler yaptıklarını anlatıyorlar. Bunun üzerine Amerikalılar da aynı şeyleri yapıyorlar ama yine başarılı olamıyorlar. Bunun üzerine, aynı adamları tekrar Japonya'ya gönderip bu sefer Japonların neleri yapmadıklarını öğrenmelerini istiyorlar. Ve ancak ondan sonra başarılı olabiliyorlar.
   İşte CHP'de AKP'lilerin neleri yaptıklarını; ve hatta neleri yapmadıklarını öğrenirlerse iyi olur!
   
   NOT-1: Son seçimde bir Muharrem İnce vakası yaşandı. Yıllardır iktidara susamış CHP'liler çok heyecanlandılar. Hatta CHP'li olmayan AKP karşıtları bile neredeyse umutlanmaya başlamışlardı. Ama seçim gecesinden itibaren Muharrem İnce yaptığı hatalarla bu heyecan ve umutları yerle bir etti. Klasik bir CHP'liden başka bir şey olmadığını açığa çıkardı. Ve söz verdiği halde, megalomanca bir tavırla hemen parti kavgalarının içine daldı. Tabii ki bu durum kendisine umut bağlayan milyonlarca insanı hayal kırıklığına uğrattı.
   Demek ki klasik CHP kültürü içinde yetişmiş politikacılar zorlama ile bir yere kadar değişmiş görünüyorlar ve bu bir yerden sonra aslına dönüyorlar.
   NOT-2: Bu notumda bu yazıyı yazdığım için bana kızabilecek CHP'lilere: Halen aidatını düzenli ödeyen CHP'nin kayıtlı üyesiyim. Yapıcı eleştirilerin faydasına inanırım. Ve birde, hatırlatırım; dost acı söyler!
   
   Şimdi diyeceksiniz ki, ''Yahu, o kadar karamsar bir tablo çizdin ki; hiç mi umut yok?''
   Var tabii, olmaz olur mu!
   Şöyle anlatayım: Eski Türk filmlerinde sık görülen bir sahne vardı. Bu sahnede esas oğlan veya kız kör olurdu. Tıp da buna çare bulamazdı. Ama bu oğlan veya kız merdivenden düşüp şok geçirince gözleri görmeye başlardı.
   Hikayenin sonunu beklemeyin. Anladınız siz onu!