Yıllar önce hayatımda  ilk  kez  yurtdışına çıkmıştım.  2000 yılı Ağustos ayında doğan torunum için Hollanda’ya gitmiştik.   Bir gün yakın olan “çarşı”ya giderken, büyücek bir binanın önünden geçiyoruz. Sorduğumda “Peynir Müzesi” dediler. “Peynir’in de müzesi mi olurmuş yahu!” diyerek içeri girdim. Şaşırdım.  Kocaman peynir kazanlarının, kepçelerinin ve diğer araç gerecin 400 yıllık bir geçmişi olduğunu öğrendim.  Hepten şaşırdım. Kızım, konuşmalarımızda bize çevirmenlik yapıyordu. Bizimkilerin de yaşadığı 70 bin nüfuslu Gouda kentinde “Peynir Festivali” yapıldığını da ekleyelim.Yani  Hollanda insanı ve yöneticileri, “üretim kültürü”ne böyle sahip çıkıyordu.
Bir akşamdı, arkadaşları geldi bizimkilerin. Oturduk konuşuyoruz. Bir ara ben soru üzerine Zonguldak maden işçilerinin  yaşam biçimini, büyük grevlerini ve “Büyük Ankara Yürüyüşü” anlattım özetle. Dinleyenlerden biri etkilendiğini belirterek,  “Zonguldak’ta bir  ‘Maden Müzesi’ var mı?” diye sordu.    “ Ne yazık ki yok, henüz kurulmadı” diye yanıtladım. Oysa merkez ve bölgelerde kömür kökenli, kırsalda ise tarıma dayalı yaşayan bir kültür vardı o zamanlarda. Ama hiçbir yerel yönetim yöneticisi bu kültüre kaynak ayırıp sahip çıkmamıştı.
 
Bu müze ihtisas müzesidir
 Ekrem Murat Zaman,  şu anda emekli maden mühendisi.    Fener Lisesi’nde öğrencim olduğu yıllardan tanırım kendisini. Yirmi yaşındayken formasını giydiği Zonguldakspor oyuncusu olması nedeniyle “Sporcu kadrosu”ndan 1976 yılında EKİ’de başladığı çalışma yaşamını, 2016 yılında TTK’da sonlandırdı. Daha çalışabilirdi aslında. İş değil, ama gönül yorgunluğu, güç değil ama kafa yorgunluğu, kapı ve masalara yaslanmak değil de, ilkelerinden şaşmama da etkili olmuş muydu bu kopuşta.
Tabii ki 30 yıllık meslek yaşamının son deminde bir “büyük eser”e de imzasını koydu Ekrem Murat Zaman; Emekle, bilgiyle, büyük sabırla, araştırmayla, kapı kapı dolaşarak taşımayla, onun ellerinde şekillendi Zonguldak Maden Müzesi. Zonguldak kamuoyu, bu maden müzesini, kurucusunun adıyla anacaktır kuşkusuz.
  “Bu müze ihtisas müzesidir.”diyor Ekrem M.Zaman.   Bana göre de bu yapılan tematik bir çalışmadır. Burada 180 yıl kadar bir maden üretimi, sanayi kültürü var. Müzenin oluşması, bu maden kültürünü kitaplarıyla da ortaya koyan bir gelişkin bilinç ve bilgi yoğunluğu ile kentin özdamarı sayılan madencilik kültürü donanımı ve birikimi vardır. Sanırım Ekrem Murat Zaman, bu yapısının verdiği güvenle müze kurma işine başladı. Elbette, bu işi sıradan bir müze yöneticisi başaramazdı. Dışarıdan gelen ya da konu ile ilgisi ve kömür üretimi bilgisi ve madencilik kültürü bulunmayan kişiler de bu işi başaramazlardı.
Ekrem M.Zaman sorduğum soruya şu yanıtı verdi:   Bu müze bir “Eserler Müzesi değildir”.   Müzenin bir “Eğitim Ocağı” olduğu ve bu Ocak için TTK ile protokol yapıldığı göz önüne alındığında “müzenin işletmeciliğindeki farklılık” ortaya çıkar.   Bu müze bir “Arkeoloji Müzesi”nden farklıdır. İşletmeciliği de farklı olmalıdır. Bu müze madencilik bilgisi ve Zonguldak maden kültürü ışığında kurulmuştur. Kuruluşundaki farklılık işletmeciliğinde de doğaldır ki olmalıdır. Almanya’da kömür müzeleri “canlı müze” olarak işletiliyor. Bu tür müzeler, sosyal yaşamla ve o kent ile bütünleştirilerek işletiliyor.
Ben müzenin kuruluşunu tamamladım. TTK dan emekli olunca doğal olarak müze danışmanlığım da sona erdi. Müze, bir ihale kapsamında konusunun uzmanı sanatçılar birlikteliğinde, büyük bir ekip çalınmasıyla kuruldu. Tüm belge ve yazılımlar bana aittir. Yani müzeyi ben yazdım. Bundan sonra da yapılacaklar var. Müzenin tanıtımı ve envanteri yapılacak ilk işler olarak önümüzde beklemektedir. “Resmi açılış”ın yapılması için engel yoktur.  Eksiklikleri tamamlanmak kaydıyla müze bu haliyle de ziyarete hazırdır.”
 Zonguldak başlı başına bir müzedir
Ekrem Murat Zaman; “müzeci” değildi, ama başlangıcından itibaren madencilik ve maden kültürü konusunda yetkin bir isimdir Zonguldak’ta.  Bunu yazdığı kitaplarla da ortaya koyan, ayrıca “maden mühendisi” kimliğiyle de madenciliğin içinde yaşayan bir kişidir. Bu kimliği, bilgi ve kültür donanımı, çalıştığı süreye kadar  “üstlendiği görevi” başarmasında en büyük etken olmuştur. 
Bana verilen görevi laikiyle yapmaya çalıştım. Çok güzel bir kömür müzesi olduğunu bu işi bilen kişiler görünce söyledi.  Ne yazık ki ilgilileri Zonguldak'ta bir Maden Müzesi'nin kurulmakta olduğuna inandıramadım.  Oysa Zonguldak başlı başına bir müzedir. Kültürünü emek tarihinden alan Zonguldak, bu yönüyle turizme açılmalıdır. Kültürü tarih, turizmi kültür oluşturur. Terk edilen sosyal ve sanayi tesisleri bu destinasyona dahil edilmelidir.”
Ekrem Murat Zaman’la konuşurken, “Bakıp büyüttüğü, gece gündüz emek verdiği çocuğu elinden alınan” bir annenin, çok acı küskünlüğünü de duyumsadım. Sesini duyuyorlar mı bilmiyorum ama, hani anne çocuk için uyarır ya,  “sıkı giyindirin, üşütmeyin” diye alıp gidenleri. Ekrem Murat Zaman da öyle, önerilerini sıralıyor: “TTK çalışanları ile müze çalışanlarının uyumu sağlanmalıdır.  İki başlı yönetim olmaz. Müze tek bir uzman müdür tarafından yönetilmelidir. Müzenin içinden mahalle yolu geçiyor olması müzenin en önemli sorunudur. Müze girişi ve çıkışıyla bağımsız hale getirilmelidir”. 
            Değerli Ekrem Murat Zaman, bu “maden şehrinin bir ayıbını” ortadan kaldırdığın, büyük emeklerle kuruluşunu sağladığın,  “Maden Müzesi” için sana içten teşekkürler ederim. Seni ve müze kuruluşuna katkı sağlayan herkesi kutlarım. Bana anlattıklarının hepsini buraya almam mümkün olmadı. “Yardımcı olmadılar” dediklerin için bir daha düşün istersen. Sen aynı zamanda bu konuda çok kişiden bilgisi ve kültürü ile görgüsü yüksek olan bir maden mühendisisin. Senin işine sanırım bu yüzden karışmaya,  kafanı yormağa kalkmamışlardır.
Başına geçici bir müdür atanan Zonguldak Maden Müzesi için; Zonguldak Valisinin, TTK Genel Müdürünün, ayrım gözetmeden Zonguldak milletvekillerinin ve politikacıların, ayrıca demokratik kitle ve kültür örgütlerinin konuya sahip çıkacaklarına, yarım kalan işlerin tamamlanması için, işi ve ilişkileri iyi bilen Ekrem Murat Zaman’ın müze yönetimine atanmasını sağlayacaklarına inanıyorum.