Liderler itibar kaybetmeye başladığında, gözden düşmek de kaçınılmaz olur.
Her şeyi ama her şeyi bir tek biz biliriz, ben bilirim dediğiniz her alanda, deneme yanılma payının kantarını kaçırdığınız da başarısızlık adam akıllı fatura keser muhatabına.
“Kişisel egolar kişiler kurban eder”
İşte o faturanın ödenmesi noktasında hazımsızlık baş gösterir ve çarpışmalar, egolar ve hatta zırvalamalar düşer gündeme. Zihinlerde kol gezen bütün kötücül düşünceler, döner dolaşır nihayetinde de hangi bünyeden çıkmış ve hangi güruhta yer bulmuşsa, oraya, yani adresine sığınır.
Bir başkasına pas atmak isteseniz de nafile, kurtulamazsınız çünkü doku tutmaz, bu yüzden de kabul görmez.
Başarı denilen olgu, liderler üzerinden kitlelerin çoğunluğunda ve hatta tamamında kendine yer bulmuşsa anlamlanır. Seçmece insanlar üzerinden, kendine saf tutan hiçbir eylem başarı olarak kabul edilmez, bu olsa olsa, kendini kandırmanın, işin kolayına kaçmanın yavanlığı olur.
Gündemin ana maddelerine şöyle göz ucuyla bir baksanız dahi, seçim sonuçlarından başka bir gerçekle göz göze gelemeyeceğinizi göreceksiniz. Çünkü var olan ve bir çığ gibi büyüyen sorunları zafere kilitlenmiş egolar görmez böyle anlarda.
“Suç kürk olsa kimse üstüne giymez” der Anadolu filozofları. Belli ki ortada bir suç, ortada kabul edilemeyen bir gerçek var beraberinde.
Yazılı ve görsel basında, kamuoyunu bilgilendirmek adı altında, kinci bir dille seslendirilen ve yine kinci bir üslupla yorumlanan, halkı ayrıştıran, mücadeleyi emeği tek taraflı bir meziyetten ibaret sayan şovmenleri göreceksiniz bolca.
Karşıda olanı boğazlamak istercesine köpük köpük öfke kusanların, hizmet anlayışından ne kadar uzaklaştığını da göreceksiniz beraberinde. Aslolan kazanmak, üstelik her ne şekilde olursa olsun bunu çıkartıyor gündemin sıcak yüzü ortaya. Kazanmak için türetilen ve insanlarda korku algısı yaratan söylemlerin bakın son günlerde esamesi okunmuyor. Ülkede beka sorunu var diyenlerin söylemleri tedavülden kalktı bir çırpıda, yerine bir başka dil hâsıl oldu “biz olmazsak başkası hiç olmaz”
Liderlik adı altında, ötekileştirme dilinde zehir kusmanın ne şimdiki zamana, nede gelecek on yıllara bir faydası olmayacak. Kutuplaşmanın hanidir tohumlarını saçanlar ve o tohumları kin ve öfke ile sulayanlar, bunun vebalini nasıl öderler bilinmez ama liderlik makamında sınıfta kaldıkları gerçeği kendilerine kesilen ilk ağır fatura. İşin vahim kısmı ise ödemeyi yine vatandaştan tahsil etme yüzsüzlükleri.
Körlerle sağırlar birbirini her zaman ağırlar, bu ağırlamanın da ötesine gidemez zaten. Medet umulmayacak kadar vahim bir eşleşmenin, karşılıklı oyalanmadan bir adım dahi ileriye gidememiş olmasının, değişmeyen acı yüzü gündemin ortasına düşenler ne yazık ki. Kaybetmek korkusuyla, kaybetmiş olmanın adını değiştirme çabaları, kaos ortamı yaratmaktan başka bir şey değildir.
Kendilerine ihanet ettiklerini er geç anlayacaklar ve bir başka yanlışa doğru kıvrılacaklar. Yani yavuz hırsız ev sahibini bastırır pişkinliğiyle var olmaya devam edecekler.
“Namuslularda namussuzlar kadar cesaretli olabildiğinde” işte işin püf noktası bu sözde gizli.
Toplumların üzerine, dahası yüreğine kasvet ekmek, yarınına ipotek koymak, birbirini düğümleyen başarısızlığın ta kendisidir. Adil, adalet, hak ediş gibi insanlığın menfaatini kollayan kavramları, kendi kişisel çıkarları doğrultusunda kendilerince güncelleyenler, başarısızlıklarına kılıf uydurmaya çabalayanlardır.
Gördüğünüze, bildiğinize, deneyimlediğinize sarılın sımsıkı, gözünüzün içine sokulmaya çalışılanlar körlük yaratıyor ve yaşatıyor zamanla. Biraz cesaret belki de ihtiyacımız olan güzel günlerin yolunu aralayacak.
İSTANBUL BELEDİYE SEÇİMLERİ TEKRAR EDİLECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR
Kepazeliğin, iş bilmezliğin, rezil olmanın bütün cümlelerini kurdurdu şu son günler.
Seçim sonrası tıkanan İstanbul bu gidişle neticeye bağlanamayacak. Kanımca seçim yenilenecek ve ondan sonrasın da ortaya çıkan sonuç her ne olursa olsun gündemi ve beraberinde ülkeyi yoracak.
Ego savaşlarıyla hak edişin bu denli örselendiği bir mücadeleye gölge düşürmek olsa olsa üçüncü dünya ülkelerinde olurdu ancak. Mızıkçılık yapma geleneğini kuşaklar sonrasına aktaran DNA larımız söz dinlememeye devam ediyor. Böyle giderse bu bahardan sonra, yaz da bizi bir hayli yoracak. Ekonomiden, komşuluk ilişkilerimize kadar çok zor ve yorucu günlere doğru yol almaktayız.
Taraf olup olmamakla da hiçbir alakası yok zorlayıcı anlara doğru gidişatımızın, zira hepimiz nasipleniyoruz paşa paşa.
 Bu, ülke olarak hepimizin etkileneceği ve ortak yaşayacağı günlerin çok yakınımızda olduğunu hissettiren acımasız zamandayız. Felaket tellalısın gibi algılansa da sosyal medyada nakış nakış işlenen ironi içeren tespitlerin çok ötesinde bir gerçekliği deneyimleyeceğiz ne yazık ki.
Umut ektiğimiz her yeni gün, birilerince talan edilmeye devam edecek, çok kolay verdiğimizi çok zor geri alacağız gibi görünüyor. Neler mi onlar (?) umutlarımız yarınlarımız. Ötekiler, berikiler, onlar bunlar şunlar ne kadar çok dillendiriliyorsa bir coğrafyada birlik beraberlik adı altında bütünleşebilme olasılığı da imkânsız oluyor. Buyurun durum ortada, kazanan kim, kaybeden kim bilen varsa açıklasın bi zahmet. Anlayışımız kıt belli ki anlayamadık hala daha.