Demir'den, Bodrum TSO'ya ziyaret Demir'den, Bodrum TSO'ya ziyaret

Yurtbay Seramik’in, Pelin Olgun moderatörlüğünde gerçekleştirdiği, ‘Mimarın Yolculuğu’ programının son konukları AUTOBAN Mimarlık Kurucu Ortakları Seyhan Özdemir Sarper ve Sefer Çağlar oldu. İkili, mesleki yolculuklarını Galataport Yeraltı Terminali’nde anlattı.
Yurtbay Seramik’in YouTube kanalında yayınlanan, ‘Mimarın Yolculuğu’ söyleşi serisinin yeni konukları, AUTOBAN Mimarlık Kurucu Ortakları Seyhan Özdemir Sarper ve Sefer Çağlar oldu. Pelin Olgun moderatörlüğünde Galataport Yeraltı Terminali’nde gerçekleştirilen söyleşide Seyhan Özdemir Sarper ve Sefer Çağlar öğrencilik yıllarından başlayarak mesleki yolculuklarını, AUTOBAN Mimarlık’ı, mimariye bakışlarını ve Galataport Yeraltı Terminali projesini anlattılar.
Mimar olmaya çok erken yaşlarda, ortaokul yıllarındayken karar verdiğini belirten Seyhan Özdemir Sarper, “Bir şeyler yaratmayı istiyordum, daha sonra bu yolculukta ilerledikçe daha çok sevmeye başladım. Bizimki sadece bir meslek değil aslında bir hayat biçimi. Her anınızda sizi sarmalayan, çevreleyen bir bakış açısı. Sadece işi yapmakla kalmıyorsunuz, gerçekten mimar oluyorsunuz. Öyle yaşıyor, öyle hissediyorsunuz” diyor.
Lise yıllarında ne yapması gerektiği ile ilgili çok kaygılı olduğunu ve çok araştırdığını söyleyen Sefer Çağlar ise “Babam mobilyacı, mobilyayı çok iyi biliyordum. Onunla ilgili bir şey yapmak istiyordum. Bu arayışlar sonunda beni iç mimarlığa götürdü” şeklinde konuşuyor.
Öğrencilik yıllarında Seyhan Özdemir’le Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde aynı dönemde okuduklarını belirten Çağlar, “Mimar Sinan’ın mimarlık ve iç mimarlık bölümleri aynı kattadır. O dönem beraber birçok proje yaptık. Ortam çok güzeldi, güzel sanatların birçok dalı bir aradaydı ve etkileşim içerisindeydi. Kreatif endüstride iş yapan, çalışan, üreten bizler için bulunmaz bir fırsat tabii” diyor.
Seyhan Ö. Sarper ise; “Ben mimarlık bölümündeydim, Sefer de iç mimarlık. Mimar Sinan, yaratıcı birçok disiplinin iç içe olduğu, birbirinden beslendiği bir atmosfer. Birbirimizin derslerine girebiliyorduk, ya da resim ve heykel atölyelerine girebiliyorduk. Bu açıdan çok besleyici bir ortamdı. Mimar Sinan başlı başına bir kültür zaten” ifadelerini kullanıyor.
AUTOBAN Mimarlık’ın kuruluş sürecinin de o yıllarda başladığını aktaran Seyhan Özdemir, “Temel değerlerde bulduğumuz ortaklıklardan dolayı, biz üniversiteden beri birlikte çalışmaya, üretmeye başladık. Bu birden bire ‘hadi birlikte bir şey yapalım’ demekle olmuyor. Paralel bakış açıları, ortak hedefler, vizyonlar keşfediyorsun. Küçük bir şeyden başlayıp sonra devam ediyor. Bizim yolculuğumuz, kişisel bir yolculuk ama ortaklı bir yolculuk. Üniversiteden sonraki yıllarda da, belli bir süre sonra bunu bir isimle, bir marka olarak ve bir çatı olarak belirledik” diyor.
Sefer Çağlar ise “Giriş gelişme sonuç gibi; bu 20 yıllık süreçte, ilk çok iyi başlamıştık; ortalarda çok kavga ettik, şimdi ise çok iyi bir uyum tutturduk. Çünkü yıllar içerisinde beraber bir yolculuk oluyor ve bu yolculukta biz de gelişiyoruz, değişiyoruz; hayatlarımız değişiyor; kendimizi buluyoruz” şeklinde konuşuyor.
“İKİMİZİN DE BAKIŞ AÇISININ GETİRDİĞİ DEĞERLER VAR. ONLARIN BİRLEŞİMİ AUTOBAN”
Seyhan Özdemir ise şunları ekliyor: “Tabii, kariyerimiz ilerliyor, işlerimiz değişiyor. Bir yandan sürekli tasarlayan, üreten bir ekibiz; bir yandan da bir iş yönetiyoruz. Bizim mesleğin kendi ofisin olunca o tip bir konusu da var. Bir ofis yönetimin oluyor; personelin oluyor; gelirlerin, giderlerin, projeler, proje hedefleri oluyor. İşler büyürken bazen sen aynı anda büyüyemiyorsun. Sefer’in söylediği gibi iyi başladık, ortalarda kaos oldu, bocaladık. Çünkü biz de deneyimleyerek öğrendiğimiz için beklediğimizden de hızlı büyüyen işimizin karın ağrılarıydı diyebilirim. Zamanla hem yaş ilerliyor, hem tecrübe oturuyor. Şu an çok uyumlu bir ekibiz. Aslında hep öyleydik. Biz takım oyuncusuyuz. Doğru bir enerji içerisinde takım oyuncusu olmayı tercih ediyoruz.”
Mimari anlayışlarını anlatırken Sefer Çağlar, “İkimizin de kendine has düşünceleri ve projelere bakış açıları var. Benimkisi her zaman insan ölçeğinde, insana katma değer sağlayan çözümler tasarılar, öneriler” diyor.
Seyhan Özdemir de şöyle devam ediyor: “Kişisel mimari anlayışlarımız, tasarım anlayışlarımız paralel olmasaydı zaten bu ortaklığı buraya getiremezdik. İkimiz de her zaman AUTOBAN olarak konuşuyoruz. Tabii ki arkasında kurucular olarak ve yol gösteren kişiler olarak biz varız. Ama sonuçta biz birlikte AUTOBAN’ın bir stilini yarattık ve bunu sürekli geliştiriyoruz. Sefer, farklı bir açıdan bakıyor, ben daha başka bir açıdan bakıyorum ve ortaya daha bütünsel bir şey çıkıyor. Bunun da bir formülü yok. Ortaya çıkan işte ikimizin de bakış açısının getirdiği değerler var. Onların birleşimi AUTOBAN.”
Söyleşinin gerçekleştirildiği Galataport Yeraltı Terminali’nde yaptıkları çalışmaları da anlatan ikiliden Sefer Çağlar, “Projeye başladığımızda önce burayı anlamaya çalıştık. Bütün projenin aslında yerin altındaki parçasıyız. Hiç ışık almayan bir yerde nasıl ‘İstanbul’a hoş geldiniz’ diyeceksiniz? Bu çok kolay değil” derken, Seyhan Özdemir şöyle devam ediyor:
“Burası yukarıda Galataport’un deniz üstünde yer alan bütün yapılarının strüktürleri, kolonları. Biz onların içindeyiz. Başlarken aslında bu terminal yerin üstündeydi ve gümrüksüz alana geçiş olamadığı için de kapalıydı. Yatırımcının büyük bir cesaretle terminali yerin altına alma kararı, projenin ruhunu pozitif yönde değiştiren bir karar oldu. Bütün sahili halkla buluşturdu, herkesin kullanımına açtı.
Bütün terminaller, havalimanları, ülkelerin ya da şehirlerin giriş kapısı gibidir. İlk etki, ilk izlenim… Bu ilk etkiyi, çok fantastik yapmamız gerekiyordu. Yerin altında büyük ve kuvvetli bir hikâye yaratmamız gerekiyordu. İstanbul, binlerce yıldır sarnıçlarıyla meşhur şehirlerden biri. Dolayısıyla biz de yerin altındaki yapımızı İstanbul’un meşhur sarnıçlarından ilham alarak tasarladık. İstanbul’la ilgili böyle bir hikâye yarattık kullanıcılar için. Buradaki yolcular sorup böyle bir cevabı aldığında çok etkileniyorlar ve çok akılda kalıcı bir hikâye oluyor. Hikâyesi bu ama tabii ki sonuç da inanılmaz olmalıydı. Bunun için çok çalıştık. Genelde mekan tasarlarken kolonlar bizim hiç sevmediğimiz şeylerdir. Burada bize kendi yer altı sarnıcımızı, buna uygun bir tipolojiyi yaratma fırsatı verdi.”
Galataport Yeraltı Terminali’nin suyun altında olduğunu ve tavanının su seviyesi ile neredeyse aynı hizada olduğunu belirten Sefer Çağlar, “Bu tavanı da su hareketlerinden yola çıkarak tasarladık. Çok aydınlık ve ferah bir yer yapmak istedik. Bunun için de çok iyi bir aydınlatma tasarımcımızla çalıştık. O yüzden hiç göz almıyor, insanı sakinleştiriyor. Çünkü buraya gelen insanlar aslında tatile geliyor” diyor.
Seyhan Özdemir de projenin aydınlatma tasarımcısı Planlux’e teşekkür ederek, şunları söylüyor: “İyi projeler iyi işbirlikleriyle oluyor. Biz mimar olarak tasarım ve projeyi ilerletiyoruz ama bütün disiplinlerin katkılarıyla çok daha iyi seviyeye geçiyor. Bizim ilk baştaki beklentimiz buydu; yer altında olduğumuzu hissetmeyeceğiz, yolculara hissettirmeyeceğiz. Bunu da Planlux ile gerçekleştirdik.”
Seramik çok lazım, çok kullanışlı bir malzeme”
Öğrenci yarışmaları ve Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri ile ilgili görüşlerini de paylaşan ikili, yarışmaların öğrencilerin gelişimi ve tecrübe kazanması açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.
Seyhan Özdemir, “Bir kere yarışma standartlarını almak, okumak, anlamak bile bir tecrübe ve o doğrultuda çalışmak çok güzel bir egzersiz. Hem kreatif anlamda, yaratıcılık anlamında hem de aslında hayatta da biz bir yarıştayız; sektöre girdiğimizde de bir yarıştayız” derken; Sefer Özdemir, “Yarışma kültürü çok önemli. Biz uluslararası projelerde de yer alsak Türk tasarım sektöründe birileriyiz. Dolayısıyla bu çıtayı hep yukarıya götürmemiz çok önemli. O yüzden de yarışmak çok önemli. Öğrencilerin projelere girip ben bunu daha iyi yaparım demesi çok hoş” ifadelerini kullanıyor.
AUTOBAN Mimarlık kurucu ortakları, seramik ve projelerinde seramik kullanımı ile ilgili görülerini de paylaşıyor. Sefer Çağlar, “Seramik çok lazım, çok kullanışlı bir malzeme. Son dönemde çok da gelişti; sertlik dereceleri, printer teknolojileri… Projelerimizde kullanıyoruz. Hatta, mermeri daha çok kullanıyorduk, şu an seramik oranı artmaya başladı” diyor.
Seyhan Özdemir ise şöyle devam ediyor: “Seramik teknolojisi çok gelişti. Bundan 20 sene önce biz tasarımlarımızda mecbur kalmıyorsak seramik kullanmayı çok düşünmezdik. Fakat biz giderek büyük ölçekli projelere geçtik. Tabii ki orada çoklu kullanım bizim için çok büyük avantaj. Bütçe, sosyal sorumluluk/sürdürülebilirlik; bunları değerlendirmemiz gerekiyor. Doku olarak, texture olarak çok gelişti. Dolayısıyla gittikçe daha çok girmeye başladı projelerimize. Hatta şimdi Malta’da bir otel projesi yapıyoruz; bu tip çoklu kullanım alanlarında bizim için müthiş elverişli bir şey. Aslında biz yine mermer kullanmak istiyoruz ama artık bunu seramikle de yapabiliyoruz.” (Cevdet AKGÜN)