Başlığa seçtiğim “Yanıltıcı söz” anlamındaki Arapça kelimenin Türkçede tam karşılığı yok ne yazık ki… Onun yerine, daha çok, Fransızca kökenli “demagoji” kullanılıyor. Erdoğan ve avanesinin sıkça yaptığı laf cambazlığını hem söylemesi, hem de telaffuzu zor olan “demagoji” yerine “mugalata” ile anlatmayı uygun buldum. Bağlamına da çok uygun ayrıca… Türkiye’yi 14 yılda, Ortadoğu’nun cehennemi yaşayan ülkelerinden biri haline dönüştüren Erdoğan, ülkeyi, o coğrafyayla,  kültürel olarak da aynı iklimde buluşturmak istiyor… Bunun nedenleri var elbette… O kültürel iklimde demokrasi yerine tek adam diktasına dayalı otokrasiyi; bilim yerine hurafeyi; evrensel normlar ve insanlık değerleri yerine gündelik çıkarları yeşertmek çok daha kolay çünkü…
Şark kurnazlığını da elden bırakmayan Erdoğan mugalata yapmayı çok seviyor. Seviyor, olayların gerçek yüzüyle anlatıldığında, kendisi için hayırlı sonuçlar doğurmayacağını iyi biliyor... Büyük kalabalıkları mobilize edebilmenin en kolay yolu, laf cambazlığını iyi yapmaktan geçiyor ayrıca…  Onun için olguları çarpıtıyor, gerçeği ters yüz edip, büyük bir belagat ustalığıyla sunuyor topluma… Bunu “kahvehane lakırdısı” bile sayılmayacak maço bir dille yapmasının nedeni de, toplumun en geri duygularına seslenme isteği elbette…  Sahip olduğu kültürel formasyon kadar, bir toplum mühendisliğinin ürünü olarak kullandığı eril dilin, “erkek egemen” değer yargılarının “sapına kadar” hüküm sürdüğü bu topraklarda en geçer akçe olduğu da malum ayrıca…
ATEİZM İÇİN TERÖR EYLEMİ YAPAN BİR TANE ÖRGÜT YOK
 “Siz hiç Hristiyan terör örgütü, Yahudi terör örgütü, ateist terör örgütü diyeni duydunuz mu, duyamazsınız”  diyerek, âleme nizam verirken sözcüğün tam anlamıyla mugalata yapıyor örneğin… “Ateist terör örgütü” diyeni duyamayız elbette. Kimi terör örgütlerinin içinde ateistler bulunsa da, dünyaya ateizmi egemen kılmak için terör eylemi yapan bir tane bile örgüt yok çünkü… Resmi devletlerin yayılmacı politikaları dışında, dünyaya Hristiyanlığı egemen kılmak için teröre başvuran örgüt ismi de duyulmadı bugüne kadar… Başka pek çok din için de geçerli bu… Ama İslam için değil ne yazık ki… Hizbullah’ından, IŞİD’ine; El Kaide’sinden El Nusra’sına; Hamas’tan Boko Haram’ına kadar, dünyanın en güçlü terör örgütlerinin tek amacı İslam’ı dünyaya egemen kılmak çünkü…
Ortaya çıktığı ülkeler, liderleri, mezhepleri birbirinden farklı olsa da, bu örgütlerin tamamının, tüm propagandaları bunun üzerine kurulu zaten... Tümünün yayınları, insanları, Allah için cihada çağırıyor… İslam’ı yalnızca kendi bulundukları coğrafyaya değil, aleme egemen kılmak için, dudak uçuklatan cinayetler işleyip, katliamlar yapan bu örgütlere, pek çok ülkeden insan da, salt bu nedenle katılıyor hatta… Erdoğan’ın bu gerçekle yüzleşip, şiddet yaratan kültürün eleştirisini yapmak yerine, mugalata yapıp hedef şaşırtması, bilinçli bir tercihin ürünü kesinlikle… Cerbezeli bir retorikle, insanların inancı üzerinden beslediği iktidarını koruyabilmek için buna gereksinim duyuyor çünkü… Bastığı zeminin sarsılması durumunda, iktidarının da sona ereceğini, herkes gibi, o da biliyor…
ERDOĞAN 15 TEMMUZ’LA HESAPLAŞMAYACAK
Fettullah Gülen denen zatı, “Hocaefendi” namıyla el üstünde tutup, “Allah ondan razı olsun” nidalarıyla devlet içinde örgütlenmesini sağlayan AKP elebaşlarının, allem kallem cambazlıkla mağduru oynaması da bu zemini sarsmamak için zaten… Yurt dışındaki okulların daha da yaygınlaşması için, cemaate, büyük maddi ve diplomatik destek veren, akıl almaz bütçelerle yapılan “Türkçe Olimpiyatları” adlı müsamere için özel paralar bastıracak kadar abartan bir siyasal çizgi, 15 Temmuz’la asla hesaplaşmayacak. Mış gibi görünüp mugalata yapacak... Sanki haçlı ordusu darbeye kalkışmış gibi, sabahlara kadar sala okunması, bu zemini muhkem tutma çabasının ürünüydü kesinlikle… 
Başta devletin kendi kurumları olmak üzere, pek çok muhalif kurumun, tüm uyarılarını, “Sizden öğrenecek değiliz” kibriyle bastırdıktan sonra, “Aldatıldık, Allah affetsin” diyerek temize çıkmak –şimdilik- çok kolay bizim ülkede. Ülkeyi bir darbe iklimine sokup iç savaşın eşiğine getirdikten sonra, sınır dışında bir maceradan diğerine sürüklemenin de siyasi bedeli yokmuş gibi görünüyor.  Ellerinde tuttukları medya gücü ve devlet olanaklarıyla, gözün gözü görmediği bir karanlığı yaratıp suçtan arınmak çocuk oyuncağı onlar için şu günlerde... Ama bu devran böyle gitmeyecek elbet… Mugalatanın, demagojinin, gözbağcılığın, herkese ayar vermeye kalkan büyük kibrin para etmediği zamanlar da gelecek. Kim görecek bilmiyorum ama 15 Temmuz’un gerçek suçluları esas o zaman hesap verecek halka… Yaşayan görecek… Emin olun bundan…