Mağara hikâyesi olarak anlatılan rivayette Muhammed Peygamber’i, okuma bilmeyen bir kişi olarak nitelendiren hadisin uydurma olduğunu,  “Mağara hikâyesi “ başlıklı yazımızda izah etmiştik. Bu yazımızın da başlığı  “Muhammed çok akıllı bir kişiydi, Kuran’ı kendisi yazdı.” şeklinde.

Aslında ilk bakışta burada dile getirilen görüşlerin 180 derece bir birine zıt olduğu fikri insanın aklına geliyor. Ancak biraz incelediğindeyse bu kadar zıt olmadığı,  birbirine son derece yakın olduğu anlaşılıyor.  Birincisi delil olarak gösterilen bir uydurma hadisken, bir diğeri ise hiçbir kanıtı olmayan hatta akla, Kuran’a, ilme ters bir durumdur.

“Okuma bilmiyor” diyen mantık Muhammed Peygamber’i azımsayarak küçültmekte, aşağılamaktayken diğeriyse sözde yüceltmektedir.  “Çok akıllı” olduğunu söyleyerek onu Kuran’dan uzaklaştırmakta, Kuran’ın bir insan sözü olduğunu iddia etmektedir. Hâlbuki Muhammed Peygamberi tanımak için Kuran’ı anlamak gerekiyor. Kuran’ı anlamak da Muhammed’i tanımak anlamına geliyor.  Çünkü bu ikisi ayrılmayacak kadar iç içedir. 23 yılda hem kendisine hem de yaşadığı toplumun hayatına hitap etmiştir.

“Kur'ân'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.”(Hicr,9)“ Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: ‘Eğer onu ben uydurduysam, o zaman benim suçum bana ait. Ve ben, sizlerin işlediği suçlardan uzağım.” (Hud 35)

Kuran, kendisine sorulan sorulara ve iftiralar aklan ve ilmen tatmin edici cevaplar getirmektedir. Bir grubun, cemaatin, milletin tekelinde olmadığını ve evrensel bir kitap olduğunun vurgusunu yapmaktadır.

 “Kuran, sadece Araplara değil, tüm dünya insanlarına bir çağrıdır.”  “Ve Kuran haberlerinin doğruluğunu, zamanla herkes görecektir”(Sad 87-88)

Bugün bilimin ve teknolojinin vardığı sonuçların Kuran ile örtüşmesi, Kuran’ın birçok ayetindeki işaretleri bu gün daha net anlayabilmemize yardımcı olmaktadır Gelecek çağlarda,o çağların insanlarının ortaya koyacakları bilimsel gerçekler sayesinde, Kuran haberlerinin doğruluğu,tüm dünya insanları tarafından çok daha iyi anlaşılacaktır.

Allah, ayetleri ile göklerin, yerin ve her ikisi arasındakileri nasıl var ettiğini şu ayette açıklamaktadır:“Allah, gökleri, yeri ve arasındakileri altı günde /evrede yaratan ve sonra üzerlerine tam otoritesini kurandır. (Secde 4)

Ayette geçen “Yevm” kelimesinin Arapçada en yaygın anlamı “gün”dür. Fakat belirtmemiz gerekir ki, Kuran’da geçen “gün” ya da “günler” kelimeleri, güneşin batışı ile ertesi batışı arasındaki zaman süresinden ziyade aydınlığın ifade ettiği gibi, “yevm” sözcüğünün çoğulu olan “eyyam” sözcüğü de “günler” manasına gelmekle birlikte, ayrıca “uzun süre” “uzun bir zaman devresi” anlamına da gelmektedir. Kelimenin “ zaman devresi”, ”uzunca geçen bir evre” gibi anlamları da vardır. (Tebyin)

 Kuran’ın başka ayetlerinde bir günün uzunca bir zaman olduğu da vurgulanırken dile getirilen bir günün, bizim saydığımız bin yıla eşit olduğu bilgisini de verilmektedir. Evrenin yaradılışı konusunda güneşin batışıyla ertesi batışı arasındaki zamanın gün olmadığı, zaten evren yaratılırken bizim bildiğimiz haftanın günleri gibi bir kavramın bulunmadığı,  bu günlerin 6 gün / uzun zamanlar, evreler olduğu belirtilmektedir.

Gökten yere kadar bütün işleri düzenleyip yöneten Allah’tır. Sonra sizin saydığınızdan bin yıla eşit bir gün içinde, işler kendisine yükselir.(Secde 5)

Kuran’ın evrenin var oluşu konusunda söyledikleri, bugünkü bilimin vermiş olduğu bilgilerle açıkça örtüşmektedir.

Ayetlerimizi inkâr edenler, gökler ve yer bitişikken büyük bir patlama ile onları birbirinden kopardığımızı ve her şeyin su ile canlı kılındığını görmüyorlar mı? Hala inanmayacaklar mı?” (Enbiya 30)

Ey Muhammed! Ortak koşuculara de ki:  ‘Siz yeri iki evrede/günde yaratanı mı inkâr ediyorsunuz ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, Âlemlerin Rab’bı olan Allah’tır.” “Sonra duman/gaz halindeki göğe yönelerek ve yere,’İsteyerek veya istemeyerek gelin’ dedi.” Onlar da  ‘isteyerek geldik’ dediler. Böylece onları iki günde /evrede, yedi gök olarak tamamladı ve her göğe özel yasaları bildirdi. Ve biz en aşağıdaki göğü ise lambalar/gezegenlerle ve koruma sistemiyle donattık. Bu, üstün ve her şeyi bilen Allah’ın planıdır.” (Fussilet,11-12)

Uzaya ilk uyduların 1900’lü yılların ortalarından sonra gönderildiğini biliyoruz. Yine “bin-bang” (Evrendeki büyük patlama) teorisinin bu uydulardan gelen veriler ışığında ortaya atıldığı da bilgilerimiz arasında.

Şimdi sormak gerekmez mi?  Muhammed Peygamber bundan tam 1400 yıl önce, evrenin bitişik olduğunu ve bir büyük patlama ile ayrılarak göklerin, yerin ve içerisindekilerin var olduğunu nasıl bile bilir ki? Bunu bilmesi için bugün ki uzaya gönderilen uydular kadar teknolojiye sahip olması gerekmez mi? Yoksa Muhammed’in kendine ait teleskopu varda kimseye göstermeden gökyüzünü inceleyerek mi bu bilgilere vakıf oluyordu? Muhammed Peygamber,  1400 önce bu çağın bilgilerinden nasıl olur da haberdar olur insan hiç düşünmez mi? Bu ayrıntılı bilgilerden sonra Muhammed akıllı bir kişiydi Kuranı kendi yazdı” demek hangi akla, ilme bilme uyar ki?

“Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; sen Kur’ân’ı kendiliğinden yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı, bâtıla inananlar kesinlikle kuşku duyacaklardı.(Ankebut,4)