Bilindiği gibi, bizde mülakatlar istenen kişiyi işe almak, istenmeyeni de elemek için yapılır. İş başvurusu yapıp da mülakatta kaybedenler bu konuyu iyi bilirler. Eğer torpilleri yoksa,  bir umuttur diye kaybedeceklerini bile bile yine de mülakatlara girerler. Bazen soruların saçmalığına; bazen de bütün soruları bildikleri halde neden kaybettiklerine şaşarlar.

   Dün akşam Maden Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Ayhan Yüksel ile yaptığımız bir sohbet esnasında, biraz da espri olsun diye,  bana anlattığı bir anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum. 

   Kendisi ile birlikte mezun olan bir arkadaşı yıllarca bir işe girememiş. Neden giremediğini sorduğunda da, ''Bütün soruları bildiğim halde yine de mülakatları kazanamıyorum'' demiş. Peki sorular neydi diye sorunca da şöyle diyor; ''Sadece annemin adını, babamın adını, yaşımı ve nereli olduğumu soruyorlar. Tabii ki ben hepsine de doğru cevaplar verdiğimi sanıyorum; ama şimdi  acaba benim cevaplarım yanlış mı diye şüphelenmeye de başlamadım değil!''

   Şimdi bu mülakat konusu nereden çıktı derseniz; koalisyon kurma(ma) çalışmalarını mülakata benzettim de ondan! Tüm milletin gözü önünde sonucu en aptallar tarafından bile tahmin edilebilen bir tiyatro sahnelendi. Bu tiyatroda, AKP mülakat komisyonu rolünü oynadı ve koskoca CHP'yi iş başvurusu yapan bir eleman gibi adeta mülakata tabi tuttu. Sonuçta, yukarıda bahsettiğim arkadaş gibi, CHP'ye sadece ananın adı ne, babanın adı ne diye sorulup  mülakatı kazanamadıkları söylendi.

   Mülakat komisyonunu kuran büyük patronun komisyona CHP elemanının işe alınmaması talimatını verdiğini  zaten herkes biliyordu. Bunu elbetteki CHP de biliyordu. O zaman kaybedeceğini bile bile CHP neden sonuna kadar masada kaldı? Bence doğrusunu yaptı. Eğer masadan kalksa idi AKP millete, ''bakın biz iyi niyetle koalisyon kurmak istiyorduk ama CHP mızıkçılık yapıp masadan kaçtı.'' diyeceklerdi. CHP bu kozu onlara vermemekle puan topladı. Bunun semeresini de ilk seçimde alacağına inanıyorum. Tersine; AKP'de bu yüzden kaybedecektir; zira etik davranmamıştır. Oyalama taktiği ile görüşmeleri olabildiğince ağırdan almış; ve bu suretle koalisyon kurmak için verilen 45 günlük yasal surenin 32 gününü hovardaca harcayarak ayıp etmiştir. Eğer baştan CHP ile koalisyon kurmayacağını direkt söyleseydi daha dürüst davranmış olurdu.

   Peki AKP bunu neden yaptı? Daha doğrusu, Cumhurbaş(ba)kanı Recep Tayyip Erdoğan bunu neden yaptırttı? Tabii ki cevabı biliyorsunuz; CHP iktidar ortağı olursa hem devlet pastasını istedikleri gibi yiyemeyecekler; hem de birtakım defterler açılacak ve başları çok ağrıyacaktı. O yüzden seçimi tekrarlayıp şanslarını bir kez daha denemek istediler. 

   Eğer seçim olursa herkes şunun bilincinde olmalıdır: Mademki bu seçim tek bir kişinin, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği doğrultusunda yapılıyor; o zaman bu seçim R.T. Erdoğan için yapılan bir  güvenoyu seçimidir. Bir nevi referandumdur. Dolayısı ile herkes seçimde pozisyonunu ona göre almalıdır.

   Şimdilik herkes seçimin tekrarına (erken seçime değil) odaklanmış gibi görünüyor. Ama benim önerim her an bir sürprize hazır olunması yolunda. Zira AKP'nin kadim destekçisi Devlet Bahçeli faktörü göz ardı edilmemelidir. Son anda yine yüz seksen derecelik bir dönüş yapıp herkesi şaşırtabilir! Yakın akraba olduğu için mülakatı kazanacağı da kesindir. Belki de şimdiye kadarki uygulamaya sokulan tüm senaryolar  bu sonucu sağlamak için yapılmış bile olabilir!

   Daha ne dümenler çevrilecek; hep beraber  bekleyelim ve görelim bakalım!