İnsan sadece bir torba kemik, bir torba et, bir torba kan değildir. İnsan vücudu elle tutulan  gözle görülen et,kemik,doku-madde olması yanında asıl onu insan  yapan bu dokuya bilinç, hareket etme yaşama gücünü veren enerji  - ruhu- akla ve vicdanına sahip olmasıdır.

Ahlak; Arapçada yaratma, yaratılış ve yaratılmış gibi anlamlara gelen “halk”(yaratma)  kelimesi ile aynı kökten gelen “hulk” yahut “huluk” kelimesi  huy, tabiat, seciye, mertlik, din ve yaratılış anlamlarına gelir.  Huluk kelimesinin çoğulu ‘ahlaktır’ Dilimizde bu kelimenin çoğulu  olan ahlak kelimesi kullanılır.

Ahlak bir kaç davranıştan ibaret olmadığı gibi ahlakın,  davranışlar  ve huylar bütünü olduğu kelime anlamından da anlaşılmaktadır.

İnsanın ahlakıyla elde ettiği faziletler ise  ‘halak’  diye adlandırılmıştır. Sözlük anlamı ise ahlak, beden ve ruh bütünlüğü ile alakalı  bir kavramdır.;

İman ettim diyen bir Müslüman’ın önce Allah’a karşı saygılı  olması ona vermiş olduğu sözün arkasında durması onun ahlakıdır.  Müslüman  Allah’a karşı içinden başka dışından başka hareket etmemelidir.  Onu kandırmaya, aldatmaya, onun dediklerini savsaklamaya çalışmamalıdır.  Yani insan Onun emir ve yasaklarına uymalı, işlerini kitabına uydurmamalı,  kılı kırka yarıp sıkışınca hileye baş vurmamalıdır.

 “Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az  bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir nasibi” yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak,  onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için  acı bir azap vardır”. (Ali İmran 77)

Ayetin mealinde ahlak geçmezken, o insanların yapmış oldukları  kötü çirkin ve hayasız işlerin bir ahlaksızlık olduğu anlaşılmaktadır.  Yani onların ahlaksızlıkları yüzünden ahirette bir nasiplerinin  olmadığı  anlaşılır.

 “….Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi.  (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri  öğreniyorlardı. And olsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi  olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları  şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi” (Bakara 102)

Yine bu ayetten de yapmakta oldukları “sıhırlerin”  ahlaksız  işler olduğu anlaşılmaktadır. Bu ahlaksız  işleri yapanlar,   başkalarını kandırdıklarında iyi  bir iş yaptıklarını sanmaktadırlar. Fakat Allah onların kaybettiklerini  ve ahirette  karşılık olarak cezalandırılacaklarını belirtmektedir.

Bu ayetlerden de anlaşılmaktadır ki Müslüman, Devletin milletin malını, hakkını, hukukunu kılıf  uydurarak, kurnazca aldatarak almamalı Yani  çalmamalıdır.

Siyasetçi devleti ve milleti kandırmayacak, patron işçiyi soymayıp hakkını  gasp etmeyip hakkını verecek, işçi işvereni  çalmayacak,  esnaf müşteriyi, müşteri esnafı, amir memuru, kandırmayacak. Öğretmen  mesai saatini çalmayacak. Hoca esnafa “terazini doğru tart” derken  kendisi devletin mesai saatinin de  bir terazi olduğunu aklından çıkarmayacak.  Yine hoca  kurnazca hareketlerle cemaati uyutmayacak, sesiyle büyüleyip  sihir yapıp adamın ölüsüne kuran okuyup adamın parasını cebe  atmayacak. Tabi ki cemaatte uyumayacak, çarpılmayacak.

Fatır süresinin 10. ayetinde   “İzzet isteyen kimse bilsin ki, izzet bütünüyle  Allahındır. O’na güzel sözler yükselir, o sözleri de yararlı  iş yükseltir. İşte bunların kurdukları düzenler hep boşa çıkar.”

Peygamber (a.s) şöyle bir duada bulunmakta   “Allah’ım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi  ahlakımı da güzelleştir.” Bu rivayetten de  anlaşıldığına  göre hem dış hem de iç yapı güzelliği bulunmaktadır.

Buna göre ahlak değişebilir ve kemale doğru da  mesafe kat edebilir. Onun için bir şey İnanarak  yapılırsa ona ahlak,  inanılmadan yapılırsa nifak, bilinçsizce  yapılırsa ona da  adet ve gelenek denir.

Nitekim Hz Peygamberin hedefi insanlığı ahlaki anlamda kemale ulaştırmaktır.    Kendisi “Doğrusu ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”  Buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.

 

SAĞLIK

SU YAZ DEPRESYONUNUNDAN KORUYOR

Uzmanlar, yaz aylarında uyku, yemek ve sıvı alma düzeninin  değişmesi, güneşe fazla maruz kalma nedeniyle kişinin sıvı  elektrolik dengesinin bozulabildiğini, depresyon, anksiyete bozukluklarından  korunmak için öncelikle bol su içmek gerektiğini söyledi.

Ege Üniversitesi (EÜ) Ruh Sağlığı ve Hastalıkları  Anabilim Dalı BaşkanıProf. Dr. Hakan Coşkunol, bazı rahatsızlıkların  mevsimsel olduğunu, duygu durumu bozukluklarının da mevsime bağlı olarak  yaşanabileceğini belirtti.

Duygu durumu bozukluğunun daha çok ilkbahar ve yaz aylarında kendini  gösterebildiğine dikkati çeken Prof. Coşkunol, kişinin gece ve  gündüz faaliyetlerinin mevsimlere göre farklılık gösterdiğini ifade etti.

Yaz aylarında uyku, yemek ve sıvı alma düzeninde değişim  yaşandığını, buna bağlı olarak kişinin mutsuz, içine kapanık,  gergin, sinirli, huzursuz, alıngan ya da kuşkucu olabileceğini  vurgulayan Coşkunol, "Uyku, yemek ve sıvı alma düzeninin değişmesi,  güneşe maruz kalma kişinin sıvı elektrolit dengesini bozabiliyor"  dedi.

Sıvı elektrolit dengesinin değişmesi sonucu depresyon ve  anksiyete rahatsızlıklarının yaz aylarında daha sık ortaya çıkabileceğinin  altını çizen Coşkunol, şöyle konuştu:

"Depresyon ve anksiyete ilaçlarının etkisi de değişiyor.  Uzun süreli ilaç kullanan kişilerde ilaçlar yetersiz kalabiliyor.  Çünkü kan düzeyinde değişimler yaşanıyor, bu da ilaçlarının  yan etkilerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Hastalıklar  tekrarlanıyor. Uzun süredir rahatsız olan kişilerin hastalanma sıklıkları  fazlalaşıyor. Yeni vakalar da görülebiliyor."

Prof. Dr. Hakan Coşkunol, depresyon ve diğer rahatsızlıkların  özellikle uzun süre izledikleri olgularda ortaya çıkabildiğini  söyledi.

Yaz aylarıyla beraber daha sık rastlanan depresyon ve anksiyete  bozukluklarından korunmak için öncelikle bol su tüketmeyi tavsiye  eden Hakan Coşkunol, "Sağlıklı beslenme ve düzenli uyku  da duygu durumu bozukluğunun yaşanmaması için alınabilecek  önlemler arasında sayılabilir" dedi.

Sporun da kişiyi depresyondan uzaklaştırabildiğine dikkati çeken  Coşkunol, güneşin çok etkili olduğu saatlerde ise kişilerin spor  yapmaktan kaçınmasınıistedi

 

HİKAYE

Behlül Dânâ, bir gün Harun Reşid'den bir vazife istedi. Harun Reşid  de ona çarşı pazar ağalığını verdi. Behlül hemen işe koyuldu.  İlk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından  noksan geldi.Dönüp,fırıncıya sordu: -Hayatından memnun musun,  geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı? Adam  her soruya olumsuz cevap verdi.

Behlül bir şey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti.  Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün  ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları  bu fırının sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldı.

Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna  çıktı ve yeni bir vazife istedi.

Harun Reşid:   Behlül daha demin vazife verdik sana, ne  çabuk bıktın? dedi.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar  yıpratmaz

                  Nietzsche                                                                                                                                                        

 

 

DUA AYETLERİ

 

'Rabbimiz, biz, 'Rabbinize  inanın' diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve inandık.  Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve iyi  kişiler olarak canımızı al. 'Rabbimiz, elçilerin yoluyla bize söz  verdiğin şeyi ver, diriliş gününde bizi rezil etme. Sen sözünden  hiç caymazsın.' (Ali İmran-193-194)