Değerlerinden arındırılıp ruhu yok edilen Zonguldak bir halden başka bir hale geçişin derin sancılarını yaşıyor… “Zonguldaklılık” paydasında buluşan insanlar, kendi değerleri üzerinde ayağa kalkıp yarınlara doğru umut dolu yolculuklar yapabilmesi için yeni kapılar açmaya çalışırken, yıkım ekipleri görev başında yine… Yaparken yıkma gayretkeşliğindeki beceriksizler cıvığın da cıvığı bir popülizmle bugünün sorunları için yarınlarımızı resmen ipotek altına alıyor…
 
Kenti yöneten beceriksizlerin burunlarının ucunu görmekten aciz körlüğü gına getirdi artık… Yaptıkları her şey, bahçeye dalan hırsızın, dal budak kıra kıra meyve yolmasına benziyor… Ağacın kuruyup meyve veremez hale gelmesinin hiçbir önemi yok gözlerinde… Beyzadeler, tarihi, yalnızca kendi yaşadıkları zamandan ibaret sanıyor… Dün, bugün, yarın ilişkisini kurabilecek bir aklıselime sahip olmadıkları gibi kitaplarında “gelecek” diye bir sözcük de bulunmuyor bu yüzden…
 
FİKİR KABIZLIĞININ DA, KURALSIZLIĞIN DA DORUKLARINDAYIZ

Bu “MAKZON” tartışmalarında da böyle, Filyos Vadisi tartışmalarında da… İktisadi alanda da meyve yolan hırsızın bir an önce sepetini doldurup kaçma duygusuyla düzenlemeler yapılıyor, diğerlerinde de…  Emin olun plan, proje asla yok bu memlekette… Olgulara bütünlüklü bakıp birbiriyle ilişkisini kurma yaklaşımı hak getire… Muktedirin biri, önü arkası hiç düşünülmemiş bir inci yumurtluyor, “Al eline bir kaya nerene dayarsan daya” diyen cümle alem de kitabına uydurmaya çalışıyor…
 
Birilerinin oyuncağı olan devlet, zaten devlet olmaktan çıktı da, Zonguldak tümden beter… Fikir kabızlığının da, kuralsızlığın da doruklarındayız maşallah… Hangi konuda ne yapılıyorsa, kırk akıllının çıkaramadığı delinin taşına dönüyor sonunda… Sahiller betonlanıp üstünden yollar geçiriliyor… Deniz dolduruluyor, kimsenin çalışmadığı tersaneler kuruluyor… Filyos’ta halktan gizlenen gerçekler, Dünya Bankası’na kredi için hazırlanan dosyada ifşa ediliyor… Soranlar da tam bir sağırlar diyalogu yaşıyor…
 
UNUTULAN OTOPARK İÇİN OKUL YIKAN KENT NAMI KAZANACAĞIZ

Körler sağırları ağırlar ya kimse de kimseden hesap sormuyor kentte… 3-4 katlı yapıların yanına 20-30 kat ruhsat veriliyor, olmayacak yerlerde şekilsiz yapılar yükseliyor; itirazdan vazgeçtim ganimetten pay kapmaya çalışıyor insanlar… 10 milyon ton üretim sözü veriliyor, özelleştirmeler yapılıp yasalar çıkarılıyor bu uğurda… Her şey yağma Hasan’ın böreğine dönüyor, havza talan ediliyor… Üretimin artmasından vaz geçtim yarıdan daha fazla düşüyor, söz veren beyzadelerse yüzlü yüzlü dolaşıyor ortalıkta…  
 
Buna, “Otopark için okul yıkan kent” namı ekliyoruz şimdi de… Yapımı süren hastanenin unutulan otoparkı için “depreme dayanıksız” raporu verilen Kız Meslek Lisesi yıkılacak çünkü… Yüzde yüz doğru olsa da kim inanır bu rapora, hangi vicdan sahibi ikna olur… Soruyorum: Bu zamana kadar neredeydi aklınız… Yüz binlerce lira harcanıp yeni atölyeleri neden yapıldı o zaman… Bunun hesabını kim verecek… Madem bina hasarlıydı da binlerce çocuğun can güvenliği neden yok sayıldı yıllarca… Neden… Neden…