Yazılarımı ve yazınsal çalışmalarımı bilgisayarımın dışında iki ayrı taşınabilir bellek ve bir harici harddiskte koruma altına alıyorum. Bilgisayarımda oluşabilecek bir olumsuzluk sonucu dosyalarımı yitirmemek için bu şekilde önlem almayı yeğliyorum ama bunun bir zorluğu var; yazılarda ya da yazınsal dosyalarda yapacağınız değişiklikleri sırasıyla bu cihazlara da aktarmanız gerekiyor. Unuttuğunuzda işler arapsaçına dönüyor.
Uzun zamandır yazılarımı ayıklayıp düzenli bir dosyaya toplamayı düşünüyordum. Son iki haftadır bu işle boğuşuyorum. Yaklaşık on beş yıl Demokrat Çaycuma Gazetesinde haftalık yazılar yayımladım. Ardından 18. Tünel İnternet Dergisi adıyla sanal ortamda okuyucuya ulaştım. Bu site, yayıncı kaynaklı nedenlerle kapanınca Çaycuma Sanat İnternet Sitesini oluşturdum. Hem habercilik hem de yazı yayımlama işini burada sürdürdüm. Bu yazıyla birlikte kırk dört haftadır da Halkın Sesi Gazetesinde yazıyorum.
Bütün bu yazıları elden geçirip dört ayrı dosyada toplama işini büyük oranda tamamladım. Bu arada, bu dört gruba girmeyen, yerel ve ulusal basında, kültür sanat dergilerinde yayımlanan yazıları da bir ayrı dosyada toplayınca gördüm ki en az beş kitaplık bir yazılar bütünü oluşmuş! Üstelik her biri en az beş yüz sayfa olması gereken beş kitap!
Yazının başlığındaki tümceyi bu dosyaları görünce kurdum; “Ne çok yazmışız bu şehir için!
...
İlk 1973 yılında geldiğim Çaycuma’da, 1992 yılından bu yana yerleşik olarak yaşıyorum. İlk gelişimden bugüne kırk yedi, yerleşik olarak yirmi sekiz yıl!
1984 yılından bugüne yani otuz altı yıldır düzenli günce tuttuğumu söyleyip sıralı, tarihli, dizinli bir fotoğraflar bütününü de ekleyeyim.
Bir başka şey daha... Yerel yöneticilerin ve toplumsal görev almış kişilerin iletişim kanallarında söyledikleri sivri ve iddialı sözleri, çıkışları da bir ayrı notlar belgeliği olarak kayıt ettiğimi beni yakından tanıyanlar biliyor.
Sözün özü, elimde beni bile şaşkına çeviren bir belgeler bütünü var! Düzenli ve titiz çalışma alışkanlığı olan birisi olmanın verdiği kolaylıkla, tarih, yer ve bilgi eksenli hedeflere çok kısa yoldan ulaşabiliyor olmanın rahatlığını yaşıyorum.
O nedenle olsa gerek, kimi kez ciddiyetle kimi kez de şaka yollu şu cümleyi kuruyorum; “Yapıp ettiğinizi söyleyerek böbürlendiğiniz kadarıyla değil, benim yazıp torunlarınıza bırakacaklarım kadarıyla varsınız! Sizin tarihinizi ben yazacağım!
Bunları niye yazdım? Somut bir nedeni yok! Madem siz bu yazıları okuyarak beni izliyorsunuz, sizden gizlim saklım olmamalı! Bilin ki öldüğümde geriye bu şehrin son kırk yılının şaşırtıcı ayrıntılarını içeren koca bir belgelik kalacak! En büyük dileğim, bu yazı dosyalarının, şimdiye dek yayımlanan altı kitaba eklenerek kitaplaşmasını görmektir.
 
LÜTFEN!
Bugüne dek hiç kimseyi aşağılayıcı, ötekileştirici, küçümseyici, hakaret içeren bir sözcük, bir tümce bir paragraf yazmadım! Kimseye saygısızlık etmedim! Bu gerekçelerle yargılanmadım. Eleştirilerimi somut veriler üzerinden, somut gerekçeleri koyarak yaptım. Toplumsal ve sınıfsal düşündüğümü zaten biliyorsunuz. Mülkiyete inanmadığımı, sosyalist demokrasi ve sosyalist ekonominin insanlığın parlak geleceğini kuracağını içeren düşüncelerimi hep yazıp söyledim. Bütün varlığım ve kişiliğimle toplumun önündeyim. Daha ne istiyorsunuz? Lütfen, orada burada konuşarak, göndermeli yazılar yayımlayarak beni kendinizce hizaya sokmaya çalışmayın! Size yakışmıyor. Altmış yaşındayım ve ömrüm okuyup araştırmakla, toplumsal mücadeleyle geçti. İzin verirseniz, yaşamımı bu çizgide tamamlamak istiyorum! Kimsenin bir lütfüne, aklına, çekip çevirmesine ihtiyacım yok! Sizin kırmızıçizginiz benim başlangıç noktamdır; görün artık bunu! Telafi edemeyeceğiniz sözlerin hepsini üst perdeden zaten söylediniz. Söylemediğiniz daha ne kaldı? Bir türlü içselleştiremediğiniz şey nedir?
Söylenmesi gerekenler söylendi, anlayanlar anlayacağını anladı!
Bana ilişkin söyleyecekleriniz yalnızca sizi bağlar. Bu nedenle düşüncelerinize saygı da duyarım. Ve aynısını da beklerim! Lütfen orada durun!
Lütfen beni çizgimin dışına iteleme çabanızı bırakın!