Ben şahsen merak ediyorum; biz dünyanın neresindeniz!
   Biz Türklerde bir adet vardır; şehirlerarası otobüste yan yana oturanlar veya trende aynı kompartımanda yolculuk yapanlar, tanışmak ve sohbet etmek amacıyla,  genellikle birbirlerine önce şu soruyu sorarlar: Nerelisin hemşerim? Ve sohbet böyle başlar..
   Diyelim ki yurt dışındasınız.. Yolculukta veya başka bir ortamda yabancılarla berabersiniz.. Ve sizinle tanışmak isteyen yabancının biri size nereli olduğunuzu sorabilir. Tabii ki ''Türkiyeliyim!'' diyeceksiniz. Ama bu yabancı meraklı biriyse ve ''neresindensin?'' diye soracak olursa; ''içindenim!'' demek sizi kurtarmaz, yani yabancıyı tatmin etmez. Çünkü bu meraklı yabancı muhtemelen tek bir Türkiye olmadığını bildiği için bu ''neresindensin'' sorusunu sormuştur.
   Peki, ne demek ''tek bir Türkiye'' olmamak? Bütün dünya bilir ki Türkiye diğer Avrupa ülkeleri gibi sosyal-kültürel ve ekonomik yönden; hatta etnik bakımdan homojen bir ülke değildir. Anadolu'nun Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi görmesinden dolayı, tarih boyunca buradan sayısız milletler gelip geçtiği için, burada çok karmaşık bir sosyolojik yapı oluşmuş durumdadır. Doğusu farklı, batısı faklıdır. Yine kuzeyi faklı güneyi farklıdır. Afganistanlılar gibi yaşayanları vardır, Avrupalılar gibi yaşayanları vardır. Çok aydın ve laik insanları olduğu gibi çok da yobaz insanları vardır. Yani vardır oğlu vardır! Dolayısı ile tek bir Türkiye yoktur.
   İşte bu yüzden,sosyolojik olarak bizim dünyadaki yerimiz de net değildir. Örneğin; biz Avrupalı mıyız, Asyalı mıyız yoksa Ortadoğulu muyuz? Buna net bir cevabımız var mı? Bana göre yok.
   Ama şu gerçek var ki bazılarına göre hızla Ortadoğululaşıyoruz. Dünyaca çok ünlü Alman filozof Nietzsche şöyle diyor, ''Yanlış yöne giden bir trene bindiyseniz, koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur.'' Biliyorsunuz bizde de  ''bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete'' diye bir aforizma var. Şimdilerde ''sanki bu durumu yaşıyoruz'' diyenler var. ''Trenin yönünü doğru istikamete çeviremezsek olacağı budur.'' düşüncesinde bazılarımız.
   Peki hızla Ortadoğulu olmaya doğru gidip gitmediğimizi nasıl test edebiliriz? Bunun kriterleri veya göstergeleri nelerdir? 
   Bunu öğrenmek için gelin  ünlü sosyoloğumuz ve aynı zamanda yazar, danışman ve kişisel gelişim uzmanı olan Mümin Sekman'ın tespitlerine bir göz atalım.
   ''Ortadoğululuk nedir?'' diyor Mümin Sekman. Ve tespitlerini aşağıdaki gibi sıralıyor.
  
    - Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak.
   - Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak.
   - Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak.
   - İmanı yüceltip aklı aşağılamak.
   - Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek.
   - Müteahhiti yüceltip, mühendisi aşağılamak.
   - Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak.
   - ''Alnı secde görüyor'' diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek.
   - Kendi çocuklarını Amerika'da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak.
   - Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak.
   - Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak.
   - Hatasından öğrenmek yerine onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek.
   - Standart sahibi olmak yerine, düştükçe ''beterin beteri var'' diye kendini avutmak.
   - Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak.
   - Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla avunmak.
   - Sıkılmış bir yumruğun açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak.
   
   ''Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden?'' diye soruyor Mümim Sekman. Ve kendi sorusunu şöyle cevaplıyor: ''Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır. 
    
   Biliyorsunuz yazılarımda anekdot kullanmayı severim. Yine bir anekdot anlatayım.
   Tayyip Erdoğan'ın yeni başbakan olduğu sıralarda idi. Eski sendika başkanı ve Türk İş yönetim kurulu üyesi Çetin Altun ile bir yemekteydik. Yemekte Çetin Altun'un İngiltere'de yaşayan bir misafiri de vardı. ''İngiltere'de yaşayan vatandaşlarımız yeni başbakanı nasıl buluyor?'' diye sorduğumda; bana şu cevabı vermişti: ''Çok memnunuz. Ecevit televizyonlara çıkınca İngilizlere mahcup oluyorduk. Şimdi Erdoğan böyle efeler gibi çıkınca, 'Aha bizim başbakanımız!' diye hava atıyoruz!'' 
   Buradan çıkan sonuç şu: Tipik bir Ortadoğululuk sendromu! Çünkü başbakanın beyni ile değil, fiziği ve karizması ile övünüyor!
 
   Şimdi soruyorum: Mümin Sekman'ın yukarıda sıraladığım kriterlerini göz önüne aldığınızda; Ülke olarak Ortadoğulu oluyor muyuz, olmuyor muyuz? Ya da biz nereliyiz?
   Veya sizin şahsınıza  sorayım. Ama sosyolojik olarak kendinizi nereli hissediyorsanız veya tanımlıyorsanız; ona göre cevap verin.
   1 - Ülke olarak, dünyanın neresindeniz?  Şıklar: a) Avrupa, b)Asya, c) Ortadoğu
   2 - Sen Türkiye'nin neresindensin? Şıklar: a) Avrupa tarafı, b) Asya tarafı, c) Ortadoğu'nun göbeği.
 
   Bu sorulara cevap verdiyseniz; baştaki soruyu soruyorum: SEN NERELİSİN HEMŞERİM?