Akıl tutulmuş, öylece duruyor durduğu yerde, sağır, dilsiz, elsiz, ayaksız, tık yok bugünlerde, çünkü bütün yollar çıkmaza bağlanıyor, İnsanlık ha öldü, ha ölüyor. 

İşte o yüzden en çok çocuklar ölüyor…

Sen kadere bağlasan da şu yalan dünyada yaşadığımız her durumu, her sorunu, yanılıyorsun, yanıltıyorlar bizi, kader değil tek suçlu. Sen, ben, o ve diğerleri, duyarsız olduğumuz için ‘’bana dokunmayan yılan’’ dediğimiz için suçluyuz. Alın yazısı canım, onunda kaderi böyleymiş, ömrü bu kadarmış, dediğimiz için suçluyuz. 

Bütün din öğretilerinde,bütün inançlarda,  kardeşlik, insanlık, eşitlik, kavramlarının altı boş kalmış, eksik kalmış ne yazık ki. Ya bize doğru dürüst anlatılmamış öğretilmemiş, ya da biz anlamak istememişiz. Ah kam kesmeyi pek sevdiğimizden olsa gerek, olayları işimize geldiği gibi şekillendirmeyi meziyet sananlardanız. Tanrının varlığına bile, işimize geldiğinde inanan , işimize gelmediğinde inanmayan kaypak insancıklar olmuşuz.

 İşte o yüzden en çok  çocuklar ölüyor…

Diyelim ki bütün hırs, gözü dönmüşlük, çok zengin olmak için, toprak zengini, mal mülk zengini, hadi saltanat zengini de ol, hadi en büyük sen ol, ondan sonrası, nereye kadar, sınırın nereye kadar..

Çırılçıplaksın ey insanoğlu,sevaplarla günahların anlamını değiştiren insanoğlu, iyilikle kötülüğün anlamını değiştiren insanoğlu, ey şehvet düşkünü, gözü dönmüş din yolsuzları, çırılçıplak geldik ve öyle gidiyoruz, bunu ben söylemiyorum, var olduğumuzdan beri bu dünyadan göçüp gidenler  gösteriyor, kutsal saydığımız kitaplar inanmak  isteyene  söylüyor,  yoksa  siz inanmayanlardan mısınız.

İşte o yüzden en çok çocuklar ölüyor…

Her gün çoğalıyor hırsla birilerinin ganimetleri, bir günde, bir gecede, bir saatte, birilerini yok ederek çoğalıyor..

Ne emeğe saygı, ne de yarına umut bırakıyorlar,  hepsini, alıp kendi zümrelerinde topluyorlar.

Çarpışan insanlar yaratıyoruz kendi oyunlarımızla, aç insanlar çoğaltıyoruz yoksulluklarla, oysa yaratmak Tanrıya mahsus değil miydi?

Akıl duruyor, düşünmek eylemi, yerini kabule bırakmış. Kafanı kaldırıp gökyüzüne bakmak istediğin her hamlede, bir tokmak iniyor beyninin orta yerine. Ağızlar kuruyor öfkeden, sesli harfler cezalı, kazara heeeyyy demeye gör, sonun bilindik, ‘ama’  kaderin suçu, onların değil.

Savaş ne yazık ki bütün acımasızlığıyla  barışın başını eziyor, sessizlik sesleri öldürüyor. Bizler yönlerini  şaşırmış, çıkmaza teslim olmuş zavallılar gibi avutuyoruz kendimizi, kaderin işi bütün bunlar canım..

Peki sen değiştirmek için ne yaptın, ben değiştirmek için ne yaptım..

Ben sustum, korktum çünkü. Çocuklar! Ölmesin diye sustum, değişmedi ki dünya, kirlendikçe çoğaldı katiller, her bir yanı ölüm kokusu sardı. Anneler  toprak kokusuna karışan çocuklarına sarılıyor.  Kim ne derse desin kar etmiyor, anneler her gün ölüyor, çünkü ateş hep düştüğü yeri yakıyor.   

İşte o yüzden en çok çocuklar ölüyor…

 

Şiir:

Çocuklar ölüyordu

Sabah  ölüyordu

Akşam ölüyordu

Soluyordu yıldızlar bir bir

Siyahtı kafesindeki tüm kuşlar

Kanatları kırık

Suskun

Sular kirli Düşler kirli

Düşünceler kirli

Acımıyordu elinde silahı olan

Ve elinde kalemi olan

Aynıydı ruhsuz ruhlar

Bir lokmaydın ki sen

Bir lokmaydın sen

Ölüyordu çocuklar

Uyuyordu insancıklar

Kulaklar sağır

Gözler kör…

Not: 2011 yılında yazdığım şiirim…