Neyin başkanı bunlar?
 
Siyasetin cılkı (Başka bir şey yazacaktım ama utandım) çıktı iyice. Yalanın, demagojinin bini bir para; samimiyetsizlik diz boyu; üçkâğıtçılık ayak oyunu almış başını gidiyor. Doğrudan daha çok yanlış prim yapıyor bizim ülkede, toplum, yalanın en büyüğüne inanmak, doğruyu yok saymak gibi tuhaf bir hastalıkla malul çünkü… Düzey yerlerde sürünüyor; büyük kalabalıklar karşısındakini akıl almaz bir hamaset ve en galiz küfürlerle aşağılayanı büyük bir aşkla bağrına basıyor… Kürsüye çıkan, tam da bu nedenle, bir yerleri yırtınırcasına hakaretler yağdırıyor önüne gelene… Olan biten her şeyi tribündeki taraftar gözüyle seyr
eden ahali, hayasızca edilen küfürlere koro halinde katılırken, hakemlerin hep kendileri aleyhine düdük çaldığı duygusuyla hareket ediyor…
 
İşin en garip yanıysa bin türlü desiseyle gol üstüne gol atan takımın taraftarları, haklarının yendiğini tüm sesleri bastırarak haykırıyor sokaklarda… Sahada oynanan oyunsa tuhafın da tuhafı görüntülere sahne oluyor… Tüm üyelerini bir takımın yandaşlarının belirlediği federasyon, oyunun en can alıcı anı da dâhil, her dakikada, o takım lehine kural değiştiriyor. Rakip takım lehine taç düdüğü çalmasına bile izin verilmeyen hakemler, devre arası bile beklenmeden yenisiyle değiştiriliyor. “Oğlan bizim, kız bizim” şımarıklığıyla her maça çıkan takımın başkanı, federasyon başkanı ile kol kola girip, şampiyonluk turları atarken, yüzüne, hakkı yenmiş mazlum maskesi takıyor…
 
“TAYYİPVARİ” REALİTE “KAFKAESK” SÜRREALİTEYE ON BASIYOR
Bilinen gerçeği ters çevirip bambaşka hale dönüştürerek kendi evrenine taşıyan Franz Kafka, bugün yaşıyor olsaydı, Türkiye’de olan biteni görünce yazarlığı bırakırdı herhalde… “Tayyipvari” realite “Kafkaesk” sürrealiteye on basıyor çünkü… Tıpkı Kafka romanlarındaki gibi nedensellik ilişkisi tümden kalktı ortadan, sebep-sonuç ilişkisi tam bir bulamaca dönüştü. Her an her türlü saçmalığın yaşanması mümkün artık… Üstelik hiç kimse de bu tuhaflığı sorgulamıyor. Tam da onun romanlarındaki karanlık, şaşırtıcı ve irrasyonel bir atmosfer yaşanıyor ülkede. “Dava”daki gibi ne olduğu belli olmayan suçlamalarla insanların hapislere doldurulması son derece mümkün örneğin… Öyle bir haldeyiz ki “Dönüşüm”deki gibi, bir sabah, hamamböceği olarak uyansak, kimse, hiçbir şeyi yadırgamayacak…
 
“Oluk oluk kan akıtacağız ve akan kanlarıyla duş alacağız” şeklinde şiddet çağrısı yapan mafya bozuntularının ellerini kollarını sallayarak dolaştığı ülkede, barış isteyen akademisyenlerin hapislere tıkılması gibi, adını anarken bile midem bulanan bir vakfın yurtlarında, dünya bir araya gelse ne olduğunu yazmayacağım tiksindirici olayı yapanlar değil de eleştirenler suçlu bulunuyor… Cumhurbaşkanından başbakanına, bakanından milletvekiline tüm devlet ricali bu hayasızlığın üstünü örtmek için birbiriyle yarışıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapılan fiilin yanında devede tüy bile sayılmayacak sözleri üzerinden kıyamet koparmaya çalışan “Diriliş Başkanları” denen nereden çıktığı bizce malum birileri de yarım akıllarıyla yangına körükle gidiyor…
 
AHLAKSIZLIKLA BİLE AÇIKLANMASI MÜMKÜN OLMAYAN ALÇAKLIK
Madenci Anıtı önünde toplanan bir avuç zavallı, ne o alçaklığın yaşandığı vakfa, ne de orada olanlar hakkında, “Yaşanan talihsiz olay” nitelemesidışında tek söz etmeden Aile Bakanı Sema Ramazaoğlu için söylediği sözler nedeniyle Kılıçdaroğlu’nu özür dilemeye davet etmiş geçen gün. Parti liderlerinden daha fazla polemiğe giren ve hakkında hiçbir dava açılamayacak olmasının özgüveniyle herkese, aklına estiği gibi ayar vermeye çalışan Cumhurbaşkanı’na yönelik sözlerinden dolayı da kınamış… Her kim ki; Devlet Başkanımıza ve devletimizin bakanlarına saygı çerçevesini aşan söylem ve eylemlerde bulunursa karşılarında milyonlarca Diriliş Başkanlarının dik duruşunu ve dirayetini görecektir” şeklinde ufak tertip bir tehdit de göndermiş arkasından.
 
Açıklamada Cumhurbaşkanını, “Devlet Başkanı” şeklinde tanımlayarak anayasayı da delen bu izansızların bunca pişkinliğine inanın “pes” diyor insan… Sözüm ona en ahlakçı geçinen, “Edep yahu” teranesiyle başkalarını ahlaka davet eden aklıevveller, ahlaksızlıkla bile açıklanması mümkün olmayan bir alçaklığı örtbas etmek için Kafka’ya rahmet okutacak alt-üst metinler, kurmacalar, anaforlar, metaforlar, mecazlar üretiyor. Gerçeği sisler arkasında saklayıp, yok etmeye çalışırken, büyük bir yüzsüzlükle yarattıkları sanal gerçekliği ikame etmeye çalışıyor… Hiç de utanmıyorlar yaptıkları işten, boş kaleye her türlü golü atmaları serbest nasılsa… Diriliş Başkanları’ymış! Pöh! Külahıma anlatın siz onu benim… Bunca tiksinti verici olayı gizlemek için meydanlara çıkan pabuçlarımın başkanlarından, olsa olsa gölgesine sığındıkları baş efendinin figüranı olur…