Kaç zamandır kaytarıyorum yazmaktan…

Matbaadaki bakım bahane aslında…

Bazen olan biteni uzaktan izlemek…

Sıcağı sıcağına yazmamak en iyisi galiba…

Geçtiğimiz hafta yaşananları anımsayacak olursak…

Bana göre geri de kalan 7 günde en önemli gündem maddesi, Demir Madencilik’in yaşadığı ekonomik kriz…  Fısıltı gazetesinin manşetinde her gün bu konu…

Direk ya da en direk olarak, yüzlerce hatta binlerce insan etkileniyor yaşanan süreçten… Rakamlar her ne kadar abartılsa da, madenlerde çalışan işçileri, Demir Park ve bağlı şirketleri de göz önüne alacak olursak aileleriyle birlikte yaklaşık 5-6 bin kişi bu krizden etkileniyor…

Demir Madencilik’e yapılan operasyon, kömür piyasasındaki çöküş ve son olarak ÇATES ihalesinde yakılan 10 milyon dolarlık teminat şirketi sonu bilinmeyen bir türbülansın içerisine attı… Ve koca bir şirket tüm malvarlıklarını satışa çıkararak küçülme kararı aldı…

Demirpark, Deniz Kulübü, benzinlik icra kıskacından çıkmak için satışa çıkarılanlardan sadece bir kaçı…

Şimdi benim gibi “demir” mağdurları bu olaya sevinmeli mi?

Yoksa kent adına üzülmeli mi?

Nedense, yakın çevremdeki herkes, özellikle son dönemde Demir Madencilik’le ilgili haber ve yorum yapmamam konusunda uyarıyor, Demirleri yaralı bir aslana benzetiyor!

Yaralı bir aslanın ne denli tehlikeli olabileceğini söyleyenlere inat yazıyorum bu yazıyı…

Karşımdaki adam düşmanım da olsa olan bitene üzülüyor insan… Başta Erdoğan Demir dahil hepimiz ders almalıyız yaşananlardan… Dedik ya…

Biz kimsenin felaketinden mutlu olmadık!

Ama şu şüphe götürmez bir gerçek…

Devletle oyun olmuyor!

                                            ***

 Bir de şu Pusula’nın kamuoyuna çağrısını okuyunca gözlerim yaşardı…

Sanki bugüne kadar hükümeti kayıtsız şartsız destekleyen onlar değildi…

Köksal ağabeylerine toz kondurmayan…

Hamdi Başkanlarını koruma altına alan…

Tamamen iktidar yanlısı politika izleyen onlar değildi sanki…

Hatırlasanıza, biz aksini savunduğumuzda, “özel maden ocaklarına teşvik çıktı” diye kıçını yırtan Pusula, bugün Zonguldak maden şirketlerinin yaşadığı kriz için konuşacak en son gazete olmalı bu şehirde…

Filyos Projesi’ni “müjde” diye kamuoyuna yutturan kimdi? Aradan 6 ay geçti Filyos’ta ne değişti?

Ezelinden beri madenlerin özelleştirilmesini savunan bir gazetenin, insan hayatının hiçe sayıldığı özel madenlerde kar hırsıyla ölen madencilerin arkasından gözyaşı dökmesi “timsah gözyaşı” değilse nedir?

Duble yollarda yaşanan duble rezaleti görmezden gelenler bu gün nasıl olurda, iktidar milletvekillerini eleştirebilir?

Anlayacağınız sorunumuz; iktidar milletvekillerinden önce “olaylar ve insanlar” karşısında dik durabilen her zaman aynı tavrı sergileyebilen omurgalı bir yerel basın!

                                            ***

Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı beni mahkemeye versin diye bu köşeden bir tek küfür yazmadım… Ama Derya Akbıyık beyefendileri bırakın mahkemeyi cevap bile veremedi. Veremediği gibi her seferinde “yarabbi şükür” demeyi tercih etti.

Beni mahkemeye verdiğinde başına gelecekleri o da biliyor… Çünkü, hakim iddialarımızı sorgulamak için Gazeteciler Cemiyeti’nin karar defterini, gelir gider tablosunu istediğinde bütün pislik ortaya çıkacak…

Ben yinede Derya Akbıyık’a kızamıyorum… Gazozculuktan gazeteciliğe terfi eden Derya Akbıyık’ı o koltuğa oturtan biz gazetecilerin hiç mi günahı yok? Ya bu adamları itibar sahibi yapan bürokrat, sivil toplum örgütü, tüccarlara ne demeli?

Bana bu durum Kemal Sunal’ın “zübük” filmini hatırlatıyor…

Ya size?