Zonguldak’ın ve Türk edebiyatının önemli şairlerinden Muzaffer Tayyip Uslu 1922’de İstanbul’da dünyaya gelir. Babası Tayyip Talip, annesi Üsküdarlı Şükriye Hanım’dır. Muzaffer Tayyip’in çocukluk yılları İstanbul’da geçer. Polis Komiseri babasının tayini nedeniyle ortaokul yıllarını ise Mersin’de geçirir. Babasının bu kez Zonguldak’a tayini çıkması ve burada bir kömür şirketinde iş bulması sonucu,  yaşamının bundan sonraki  kısmı bu şehirde  geçer. 
Zonguldak’a geldiklerinde ünlü M.Çelikel Lisesi’nin 2. sınıfına kayıt olur ve bitirir. Bu şehirde yaşar, bu şehirde şair  olur, bu şehirde ölür ve bu şehrin topraklarına gömülür. Türk edebiyatında kendisi gibi genç yaşta ölen şair Rüştü Onur ile her zaman birlikte anılırlar. 
Muzaffer Tayyip, lise öğrenimi sırasında Behçet Necatigil’in  öğrencisi olur.  Lİseyi bitirdikten sonra kaydolduğu İstanbul Üniversitesi,  Edebiyat Fakültesi  Felsefe Bölümü’ndeki yüksek öğrenimini, yoksulluk ve hastalık nedeniyle sürdüremez.  Zonguldak’a  dönerek  Kömür İşletmesi’nde  memur olarak  çalışmak zorunda kalır. 
         3.Temmuz.1946 günü  son nefesini verdiğinde henüz 24 yaşındadır.   Arkadaşı şair Rüştü Onur gibi veremden ölür. Dostluğu, şiiri, aşkı ve ölümü bu şehirde tanır.  İstanbul doğumlu  olmasına rağmen, yaşadığı şehrin acı ve sevinçlerine ortak olması, şiirlerini burada yazıp, İstanbul dergilerine gönderdiği için, “Zonguldaklı  şair”olarak tanınır. 
         O dönem yayınlanan şiirleriyle en iyi şairlerden biri kabul edilen Muzaffer  Tayyip şiirlerinde, hayatındaki acılara karşın, örtülü bir hüzün içerisinde yaşamın güzelliklerini sergilemeyi başarmıştır. Şiirlerini, 1945 yılında “Şimdilik” adlı kendi yayını olan bir kitapta toplayarak yayınladı.
         Sırasıyla; Şimdilik 1945, Muzaffer Tayyip-Necati Cumalı (1956-Şairin seçme yazı ve şiirlerinin Necati Cumalı tarafından Varlık yayını olarak derlenişi.) Şimdilik-2012-YKY adlı kitapları yayımlandı.
“Kelebeğin Rüyası” filmi; Muzaffer Tayyip Uslu ile arkadaşı Rüştü Onur’un hayatını canlandırmaktadır. 22 Şubat 2013’de vizyona giren ve Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği filmde şairi, Kıvanç Tatlıtuğ oynamıştır.
Öldükten Sonra
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan
*****
Muzaffer Tayyip, iyi şair olduğu kadar aynı zamanda kalemi güçlü bir yazardır da. İstanbul’da yayımlanan Yeni Adam Dergisi’nde, “Kendilerini Oktay Rifat taklitçisi olarak gösteren” ve “Resai Eriş” imzasıyla yazan kişiye Ocak Gazetesi’nde (17 Şubat 1943) yanıt verir:
“...Ne ben ne arkadaşım papyon kravatlı, uzun saçlı tufeylilerden değiliz. Şiiri, aşk mektubu ve şairi, kara sevdalı bir aşık telakki etmeyen, realist dünya görüşüne sahip genç Kemalist nesle mensubuz. Ortada doğruluğuna inandığımız bir dava var. Bu davayı realize ettirmek için gücümüzün yettiği kadar hizmet etmek emelindeyiz. Bizi bu yolda yürümekten hiçbir kuvvet alıkoyamıyacaktır. Bizim alkışa da ihtiyacımız yok; bir kavganın adsız neferi olmak şerefi bana ve arkadaşıma yetiyor...”
Muzaffer Tayyip Uslu ile Resai Eriş adlı yazar arasındaki bu kalem kavgası, biraz da polemik havasında birkaç hafta devam eder.  
Mustafa Kemal Atatürk öldüğünde Muzaffer Tayyip  ortaokul-lise  öğrencisi falan olmalı. “realist dünya görüşüne sahip genç Kemalist nesle mensubuz” dediğinde 1943 yılıdır, Gazi Atatürk’ün ölümünün üzerinden 5 yıl geçmiştir. “bu kavganın adsız neferi olarak, bizi bu yolda yürümekten hiçbir kuvvet alıkoyamıyacaktır.” diye kararlı tutumunu  sergilediğinde  Muzaffer Tayyip 21 yaşındadır. Ciğerleri yaralı şair Muzaffer Tayyip, bu  düşünceleri   ortaya koyduktan  3 yıl sonra da yaşama veda etmiştir..
Tayyip Uslu,   yazılarında sert tonlu kararlı bir tutum sergiliyor.  Cümleler birer balyoz gibi eski edebiyatı savunan, şair-edebiyatçı geçinen bazı kesimlerin kafalarına iniyor. Bu kararlı bakış açısına, bu gün de alkış tutabiliriz. “Arkadaşım” dediği sanırım Rüştü Onur’dur, O’nun adına da konuşuyor; “Biz İstanbul’un şair görünümlü asalaklarından, yozlaşmış tiplerinden değiliz. Aşk mektubu değil, şiir yazıyoruz; kara sevdalı bir aşık değil, şairiz.” Uslu, “realist dünya görüşüne sahip genç Kemalist nesle mensubuz” derken toplum içindeki yerini de belirliyor. 
Uslu, doğruluğuna kesinlikle inandığı ve “dava” diye nitelediği bu dünya görüşüne sonuna kadar hizmet etmekten asla  geri kalmayacaklarını, hiç bir gücün de kendilerini engelliyemiyeceğini belirtiyor. Herhangi bir övgüye, alkışa ihtiyaç duymadan bu yaşamsal kavganın adsız neferi olma onurunun, kendisine ve arkadaşına yeteceğini, kararlılıkla dile getiriyor.