Türbe kaçırmak da duyulmadıydı yani. Her şeyin kaçakçılığını duyduk da mezarında var mı yok mu belli olmayan meftaya mekân değiştirtmenin bir adı olmalı.

Öyle üç-beş çapulcu işine benzemiyor. Bizim çapulcuların ölüye saygısı vardır.

Düpedüz organize bu.

Olay yeri de sapıttı anasını satim. Karışsa sürüyorlar. Karışmasa günah, haram, adamlık değil, askerlik-delikanlılık bunun neresinden geçmiş; düpedüz  cenabet iş!...

Aslında diyeceğim şu ki; hazır elimiz değmişken. Büyük bir DTM (Devlet Türk Mezarlığı) yapalım. Nerde mefta varsa aynı bayrak altında toplansın kötü mü?

TOKİ yapacak tabi, kötü bir niyetimiz olabilir mi? Yanına birkaç bereli-dereli takviyeyle olur bu iş. Nasılsa asıl işi yerel erketeler götürüyorlar.

Şehit var filan dendiğinde üzüldüydük. Yetkili ağızlar açıklama yaptılar, inşallah doğrudur. O denli komplike bir operasyon için yapılan şehit açıklaması ilginç. Mehmetçik fotoğraf çekerken başına tank kapağı düşmüş.

Güler misin, sabaha mı kalsın?

ESKİDENMİŞ

Atalarımız neler çekmişler? Nasıl da akıl edememişler?

Vatan toprakları için savaşanlara geliyorum. Asker kaçakları başkasını bağlıyor.

Vatan toprağı neymiş?

Şimdi toprak her yerde topraktır. Artık çiçekçiler bile satıyor. Milyoncuda torba ile var.

Diyeceksin ki, “Tehlike ve savaş anında ne yapacağız?”

İyi de anlamadın mı?

Kurtarılmış yerlere gideceksin dostum. O bela çekilir mi. “Evden eve” var ya, şimdi “ülkeden ülkeye” neden olmasın?

ZONGULDAK TÜRBELERİ DE GEZERDİ

Bildiğim kadarıyla Zonguldak’ın mum dikme mertebesine ulaşmış türbeleri de gezerdi.

Çocukluğumuzda ölü sokak ışıkları altında Soğuksu’dakine götürmüştü annem beni. Birkaç abdestli konu-komşu da vardı. Kaçmadan oraya ulaşalım diye koşturdukları için hatırlıyorum. Belki de çocuk filan mı dileyeceklerdi bilemedim şimdi.

Niye geldik bu taş altına hala çözebilmiş değilim ama az sonra mumlar yandığı zaman mangal gibi olmuştu ermiş yeri.

Sonrası gel zaman-gitme zaman liseli yıllarımız mı neydi, her yıl yeri değişti türbenin. Dede miydi, nine miydi; yoksa mumcu dükkana yakın olsun istedi hafızamda kalmamış.

Şimdi o türbe yok arkadaş.

Aynı yerden doğal gaz da geçmiş yakında, tanıyan çıkmadı henüz.

Biri de Çatalağzı’nda, Işıkveren yolu üzerinde vardı, hala var ama; o belalıydı biraz. Yani öyle ki mezar taşına değen belediye kepçesi bile kırılıyordu çoğu zaman. Görenler bilir, aynı güzergâhta onun da gezmediği yer kalmadı.

Türbenin icadı sırasında tır kamyonu olmayınca ermişler de böyle gezermiş. Çarpılmadan bitirelim.

Kısadan bir şey diyecek olursak; ölü diye vatandaşın seyahat özgürlüğüne engel olamıyorsun işte...

Amin yani.         

İLAHİ ROTASYON

Bunca memurun başına gelen türbeye gelmez mi?

Süleyman Şah da zorunlu rotasyon oldu.

Bir dahaki sefer nereye gönderirler şimdilik belli değil.

Fuat Avni’nin ruh çağırdığını da duydum. En çok da Şah’ın sözlerine itibar edermiş. Aslında kendisinin bi bok bildiği yok.

Şah söylüyor Avni yazıyomuş. Burada “anasını” satmak lazım.

Bizim için doğru çıkması önemli ya, yoksa “bunlar” diyeceğim yine; aslında bir şeyden haberleri yok da Avni’den duyduklarını mı yapıyorlar.

E bu kadar olur arkadaş. Boş yok esteyfurullahim!...

BEDAVA KONUT!...

Yanlış duymadınız, bedava; üstelik saray kadar bakımlı konut.

Bascan bunların türbesini. Nasılsa başka yere dikiyorlar.

Eeee,

-E’si, senin işte güle güle otur.

Süleyman türbesi altında petrol varmış diyen de var....

Hayırlısı artık.

NASIL BİLİRDİK?

Çoğu kaynaklarda sadece içi boş sanduka ile bayrağa bağlı direğin cıvatalarından söküldüğü belirtilse de; işin bir de normal seyri var.

Protez de olsa o mezara kemik gömeceksin bilader, koskoca devletsin. Asıl mevzuyu orada bırakmışsın işte. Boyalı basın bile yazdı.

İkincisi dini vecibe diye bir şey var, cenaze nakil namazı yoksa bile var olanla yetinmek lazım. İşte boku yediğin an:

-Nasıl bilirdiniz diyecek imam? Nerden tanıyacak her meftayı, mecbur cemaate soruyor.

Ne yapacaksın yani. “Feto”ya mı sorduracaksın? Papaz olmuşsun bir kere sana kıyak geçer mi?

“İyi bilirdik” de diyemiyorsun.

Hiç görmedin ki....