Lavum Va …!         

Yazmak,

Daha doğrusu masal, öykü, roman yazmak,

iddia edilenin aksine herkesin harcıdır

Emek harcayan herkes ortaya bir şeyler çıkarabilir

Ama konu şiir olunca iş değişir

Yazı için biraz emek, biraz birikim yeterli olabilir

Oysa “Şiir” öyle midir?

Evet, şiir de ustalık ister, kelimeleri dizmeye…

Birikim ister, o kelimeleri yazmaya…

Ama en çok da yürek ister.

Sımsıcak bir yürek ister.

Kapıları açık sevmeye,

Doğayı vede insanı

Sevgiyi sezmeye…

Açık bir yürek ister.

Şair şiiri yontar                                                                                                      

Ve içine bu yürekten, ruhundan bir parça üfler -katar            

Şiir böyle yaratılır

Şiir genelde bir şairin ürünüdür

Ortak şiir enderdir

Aşağıdaki şiir de bunlardan biridir

Her ikisini de sonsuzluğa yolladığımız Yılmaz Yedikel ve Kaya Taşçakmak emek ve yüreklerini bir araya getirmişler

Şiiri önce yazının sonundaki şekliyle Yılmaz Yedikel yazmış

Yayımına katkıda bulunmaktan onur duyduğum “Abazanını Tanısı” şiir  kitabında yeralmış.

Sonra sevgili Kaya Taşçakmak ile bu şiir üzerinde çalışıp aşağıdaki hale getirmişler.

Elimdeki özgün belgenin altında ikisinin adı var

Anılarına saygıyla

 

LAVUM VAAA…

260 Güney lağımı

Bugün Cumhuriyet bayramı/1975

Girişte nöbetçi

gece tahlisiyeci

Patlama olursa

toplayacaklar bizi

Biz

ehemmiyetsiz

iki emniyetçi

Dinamit atılacak

Bağırıyor barutçu

Kulaklarımızda

Lavum vaa..

Lavum vaaa!

Ölen on üç kişi aklımızda

İlerisi karanlık

Işık yok

kelle koltuk altında

Yalnızca iki kişi

yeniden patlama olursa

bitirir işimizi

Sözleştik

atacağız

su kanalına kendimizi

Yaklaşıyoruz dün yıkılan

yangın barajına

numune için

uzatıyoruz çubukları

Korkunç kara

kapkara

zifiri karanlık

koyu dumanlar

Öfkemiz yüreğimizde

sanki patlayacak

kulaklarımızda

“lavum vaaa lavum vaaa!”

Duymuyoruz fakat

kafamızın içindeki

korumadayız

Dünkü patlamayı

korkunçluğu

düşünmekteyiz

Nöbet yeri

hazır bekliyor

almaya gelenler

Karadon tahlisiyecileri

Tehlikenin içinde

menzildeyiz

Korkumuz kalmadı

neşedeyiz

“Ulan ananın.....var!“

diye mırıldanıyoruz

Birden

korkumuzdan giden

patlama oldu

Etrafımız

karanlıklarla doldu

Sarsıldı karanlıklar

Birimiz su kanalında

sere serpe yatmadayız

Kurtulma neşesiyle

kahkaha atmadayız

Adam sesleniyor yattığı yerden

“Patlama olursa

sen kurtulursun bu yerden”

“Nasıl?” diye soruyorum

“Ben sigortalı değilim

sen sigortalısın” diyor

İrkilerek söylüyorum

“Sigortasının da…

Lavum vaa’ların da…

Öldükten sonra

kalanın da…”

Hendek 1987