Yetmişli yıllarda Günaydın Gazetesi vardı ve her gün iki tane “Pay Kuponu” verirdi. Bu pay kuponlarını kesip biriktirirdik. On pay kuponuna Tarkan, sekiz pay kuponuna Kara Murat, altı pay kuponuna Seksek Dergisi verilirdi.
Kendi yazılarımı “Pay Kuponu” dağıtan yazılar gibi görmeye başladım!
Hocam, kemçük ağızlı derken kimi kastettin?
Hocam, çalıyı yiyen geliyor derken...
Hocam, orada kime yazdığını ben biliyorum!
Hocam var ya! Taşı gediğine...
Sürüp gidiyor bu kupon dağıtmaları! Aslında çok da göndermeli yazılar yazdığımı düşünmüyorum. Maradona diyorsam o mutlaka Armando Maradona’dır! Hülya diyorsam o mutlaka Hülya Avşar’dır!
Severim Hülya Avşar’ı! Maradona idolümüzdü!
Ne diyebilirim? Yazarsın yazıyı; herkes üstüne düşen payı alır! Üstelik lafın tamamı nezaket gereği söylenmez! Ahraz değilsen anlarsın!
 
ALBERT EINSTEIN
Cevapları olan değil, soruları olan insanı dinleyin!” demiş adam.
Albert Einstein’dan daha çok bilecek değilim ya el hak haklı ve doğrudur. Felsefeciler; “Soru Şeytan, yanıt Tanrıdır!” der. Herkesin her şeye söyleyecek sözü var ama kimsenin soru sormaya dermanı yok!
O nedenledir ki soru soranlar Şeytan’ın sözcüsü gibi görülmüş.
Ne ki soru sormak da çetrefil bir iş! Kişi eğer yanıtını bildiği bir soruyu domuzluğuna soruyorsa ahlaksızdır!
Bildiğini tamamlamak ya da doğruyu bilmek için soruyorsa soru adresini bulur!
Yanıtlar kaçamak, uyduruk, yalan ve hatta sahtekârcaysa o kişi kuburdan konuşuyordur ve pis kokar!
Kimileri anadan doğma “Tanrı’yı oynarlar!” Bilmedikleri yoktur. Ondan yanıt almanız için soru sormanıza gerek yoktur. Hem çalar hem oynarlar! Böylelerine yağdanlık, yalaka, kuyrukçu, çantacı, trol gibi rütbeler layık görülür ki sonuna kadar hak ederler!
Valla, bu kadar çok tanımlamanın ardından bana soruyu yapıştırmalısınız; “Ee? Bu durumda sen hangi gruba giriyorsun?
Düşündüm taşındım, şöyle bir karar verdim; “Ben, hakemi aldatmak için yalandan bağırıp yatana tekme atan, ayağı kaydığı için yere düşen kaleciyi görünce topu auta atan futbolcu grubundanım!
Albert Einstein’in ellerinden öpüyorum! Sayesinde bütün bu lafları ettim! Yoksa öğretmene derdini anlatmak için ha bire parmak kaldıran fakir çocuğu gibi olacaktım!
 
UZAYDA EZAN!
ANKA’nın haberine göre, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal muhteşem bir öneride bulunmuş; “Türkiye’mizde ilk defa böyle bir çalışma yapılıyor, ezan sesini fiili olarak, uzaydan dünyaya dinletelim. Tarihe not düşelim Uzayda ezan okunsun!” demiş!
Koskoca ANKA Ajansı uyduruk haber yapıp bizi kaz yerine koymadıysa haber bu! Haberi okuyunca önce şaşırdım, sonra enikonu güldüm!
Hani aya gidiyoruz ya! Hani aydaki madenleri getirip ekonomimizi uçuracağız ya! Hani futbol sahalarının adındaki “Arena” adını kaldırıp “Stat” yaptık ya işte onun gibi astronot, kozmonot değil de Cacabey falan diyeceğiz ya... Aha-n da uzayda ezan önerisi bununla bağlantılı!
Bütün bunların üstüne şu cümleyi rahatlıkla kurabilirim; “Bütün bu söylenenlerin alıcısı var! Ve bütün bunlara bu nedenle muhatap oluyoruz!
Eğer o alıcılara bal niyetine sundukları şeyin aslında yumruk gibi bir soğandan başka bir şey olmadığını anlatıp gösterebilirsek, uzayda ezan okumak yerine boşlukta yürüyüş yapmayı başarırız!
Son sözüm Nuri Ünal’a; “Nuri Bey, ilkokul öğretmenin kimdi bilmiyorum ama eminim sana sesin ancak havada yayılabildiğini öğretmiş olmalı. Hani diyorum, ayda hava yok ve o nedenle ses de yok! Sen aya gidersen ancak içinden ezan okursun!”   
 
KÖTÜ KOKULAR...
Sıkça kullandığım deyimle vurgularsam; “Çalıyı yiyen geliyor!
Vitese takmadan gaza basarsanız ha bire gürültü yaparsınız! Vitese takıp bu panikle gaza basarsan ya bir yere toslayacaksın ya da birilerini çiğneyeceksin! Al vitesi boşa, bas gaza! Ne gürültü ama değil mi? Uzaktan işitenler, “Adam ne gidiyor ama be!” deyip sana övgüler yağdırır! İşin aslını söylersek onlar da yavaştan yavaştan görmeye başladılar!
Çalıyı yiyen...
Görüldü ki ilk tur cila boya, ikinci tur problemmiş! Bu gidişle üçüncü tur olmayacak! Ata ata mancınıkta hal kalmadı! Sünger suyu çekmiyor!
Kimin nerede ve nasıl çalı yediğini benim söylememe gerek kalmıyor artık! Çuval patlıyor!
2021’in kimileri için nasıl geçeceğini bilemem ama çalıyı yiyenler için hoplayıp zıplamayla geçeceğini artık herkes görüyor!
Kötü kokular iyidir! Bu sayede herkes kimin ne olduğunu görür!
Lütfen burnunuzu tıkamayın!
 
BUDDUA!
Kim beddua etti bilmiyorum ama iki hafta önce NK Şiir Evinde armut budaması sırasında tepetaklak düştüm; kafamı betona vurdum! Tahliller, tomografi, ilaçlar falan derken kısmi yüzeysel iç kanamasını büyük oranda geçiştirdim!
Dostlarımı endişeye sevk etmemek için sosyal medyada falan paylaşım yapmadım ama artık söyleyebilirim; ölümden döndüm! Daha kötüsü olabilirdi! Söyleyecek sözümüz, yiyip içecek istihkakımız tükenmemiş olmalı ki aranızdayım!
Ben bir gevşeklik yaptım, lütfen siz dikkatli olun! Son iki yılda çok zayiat verdik! Biz bize lazımız! Aman dikkat!