Saadet Partisi İl Başkanı Burak Erol, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın 'eşcinsellik' açıklaması ve akabinde gündeme gelen İstanbul sözleşmesini değerlendirdi.

Erol, "Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “eşcinsellik” konusunda yaptığı açıklama , yapılması gereken ancak  “geç kalmış bir açıklama” hüviyetindedir. İstanbul sözleşmesi hayata geçirildikten sonra “Ali Erbaş’ın arkasındayız” demenin de bir anlamı olmadığını düşünüyorum" ifadesini kullandı. 

Saadet partisi İl Başkanı Erol'un açıklaması şöyle:

"İstanbul Sözleşmesi’nde Roma ve Cenevre anlaşmaları esas alınmış; kararlar AİHM ve BM içtihatları ölçü kabul edilerek hazırlanmıştır.

Sözleşmenin 12/1. maddesinde “Kadın ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı önyargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınmasını amaçladığı” anlatılmaktadır. Buradaki “diğer uygulamalar” dan maksadın İslâm dininin kuralları olduğu bellidir.

İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması noktasındaki talep her geçen gün daha da yüksek sesle dile getiriliyor. Yaşanan son süreçte vatandaşların konuya ilişkin talepleri artarken Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dün kameralar karşısına geçti. Erdoğan, video konferans yöntemiyle düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Vatandaşlar ve biz, İstanbul Sözleşmesi konusunda hükümetten bir adım atılmasını beklerken Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya dair sessiz kaldı.

TOPLULUK olan yerde problem bitmez. Türkiye, sosyal ve kültürel problemlerini kendi şartları içinde çözümler aramalıdır. Her işimize burnunu sokan AB’ye haddi bildirilmeli; özellikle aile ve sosyal konulardaki müdahalesi önlenmelidir. Bunlar milletimize özgü özelliklerdir. Bu konudaki kararları bu ülkede yaşayanlar vermeli; mahremiyetimize leke sürülmemelidir. İstanbul Sözleşmesi Batı’nın toplum yapısı ve hayat anlayışıyla şekillenmiştir. Türkiye toplumu Batı’dan farklıdır. Huzur ve barışımız için bazı konularda Batılılarla işbirliği yapılabilir; fakat kimliğimizden taviz veremeyiz .

Biz, Batı’dakinden daha özgün, insanî değerlerle iç içe, manevî zenginliği olan bir aile ve toplum anlayışına sahibiz. İstanbul Sözleşmesi esas alınarak, “Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair” 6284 sayılı kanun 30 Eylül 2014’te yürürlüğe girdi. Kanunlar yabancı etkilerden arındırılmalı; yüzde yüz toplum yapımıza uygunluğu sağlanmalıdır. TBMM, “İstanbul Sözleşmesi”ni yeniden ele almalı, Türkiye’yi bu büyük yanlışlıktan kurtarmalıdır." (Haber Merkezi)