Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dedeman Otel’de sivil toplum örgütlerini dinledi
“ZONGULDAK KÖTÜ SİYASET YÜZÜNDEN BU HALDE”

UMUT ERSES / BARIŞ DOĞAN - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sabah saatlerinde geldiği Zonguldak’ta yaptığı açılış ve temel atma törenlerinin ardından kent merkezine gelerek ilki Ankara’da gerçekleştirilen sivil toplum örgütleriyle buluşma toplantısının ikincisini Zonguldak’ta gerçekleştirdi. Sivil Toplum Örgütleri (STK) temsilcileri ile Dedeman Otel’de buluşan Kılıçdaroğlu, Karabük, Düzce ve Bolu illerinde de gelen temsilcilere söz verildi.  
Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba ve Seyit Torun, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu ve Ünal Demirtaş, ile CHP İl Başkanı Ahmet Altun’un oturum yöneticiliği yaparken bölgedeki illerden gelen sivil toplum örgütü temsilcilerine de söz verildi. Kılıçdaroğlu yaklaşık 1 saat süren toplantı ardından açıklamalarda bulunarak 
sonra başlayacak olan basına açık bölümde ülke ve kent gündemiyle ilgili açıklamaların yanı sıra basına kapalı olan bölümün değerlendirmesini yapması bekleniyor.

“AHLAK VE ADALET KONUSUNDA HANGİ NOKTADAYIZ”
“Zonguldak tarihinde bir ilki gerçekleştirdik deniliyor ama hiçbir genel başkan bütün sivil toplum örgütü temsilcilerini dinleyip sorulara cevap vermez. Ben hem kendim ehem partime güveniyorum ve hem birlikte Türkiye’yi içinde bulunduğu durumdan kurturalım istiyorum. Görüşü ne olursa olsun inancı ne olursa olsun kimliği nasıl olursa olsun Çanakkale’de nasıl mücadele ettiysek, Türkiye’yi zamanında nasıl karanlıktan aydınlığa çıkarttıysak aynı azim ve kararlılıkla çıkaracağız. Bu bir siyasi parti toplantısı değil. Mademki biz ülkemizi seviyoruz ve ülkemize hizmeti en değerli hizmet olarak görüyoruz. Üzerinde anlaşacağımız konu ahlak olmalı. Sağcı solcu ilericisi gericisi hep birlik olmalıyız. İster ticaretle uğraşalım, ister taşeron işçisi olalım, ister emekli olalım ister işsiz olalım ahlaki temeller üzerinde bu toplumu büyütmeliyiz. Hepimizin Müslümanız diyorsak peygamberimizin de sözünü dinlememiz lazım. Birinci konu ahlak üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Ahlak adalet demektir. Bir toplumun temelini de adalet oluşturur. Adalet yoksa hiç birşey olmaz. Adaletin sağcısı solcusu da olmaz. Bir insan haksızlığa uğramışsa onun yanında olacağız. Olmamız da gerekiyor. Biz çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakacağız. Adalet herkes için, bütün canlılar için adalete ihtiyacımız var. Adalet kutup yıldızı gibidir yerinde sabit durur bütün kainat onun etrafında döner. Şimdi sormak istiyorum ahlak ve adalet konusunda hangi noktadayız. Siyasette ahlak yeter mi, yetmez. Hepimiz şu ya da bu şekilde görüşlerinizi dile getirdiniz. Hepinizi dinledim ve notlarımı aldım. Her yere gittiğiniz de bu söylediklerimi dile getirmenizi istiyorum. Bu ülkenin birinci sorunu ahlaktır, ikinci sorunu da adalettir. Bunların olmadığı yerde ne demokrasi olur, ne de insanlar birbirlerini dinler. Yapılan araştırma Müslümanlığın çıkışındaki kurallar ne kadar uygulanıyor diye ve Türkiye 103’ncü sırada. İlk 37’de Müslüman ülke yok. O zaman yozlaşan bu sistemi düzeltmek zorundayız. Görüş birliğine varmak zorundayız. Bu işin sağı solu yok. Kul hakkı yiyenlerin devletin en üst kademelerinde olduğu bir yerde” 

 “MEMLEKETİN SONU İYİ DEĞİL”
  “Herkesin silkinmesi lazım. Bunu yapmazsak bu memleketin sonu iyi değil Japonya 4 saat sular akmadı diye belediye başkanı istifa ediyor. Bundan ben sorumluyum görevimi yapamadım diyor. Bizde bırakın 4 saati 1 yıl sular akmasa kimse sorumluluk almıyor. Şehit ve Gaziler Dernek başkanı konuştu. Hiç kendinize sordunuz mu? 2002’de terör sıfırdı ve şimdi Güneydoğu’da iller nasıl silah deposu haline geldi. Bu işin sorumlusu yok mu? Bir işin sorumlusu Türkiye’de siyaset kurumudur. Esnafa işçiye soracak halimiz. Siyaset kurumdur sorumlu olan. Bir şeyler yapmamız yeniden düşünmemiz lazım. Türkiye’nin gündeminde konular var. Burada kısmen ifade edildi.”


“ANAYASININ EVRENSEL KURALLAR İÇERMESİ LAZIM GELİR”
 “Biz anayasaya darbe anayasası diyoruz ama şuana kadar değişmeyen yeri kalmadı gibi bir şey. Bununda sağı solu yok ve bu temel kanunu. Bu anayasanın evrensel kurallar içermesi lazım. Ayrıca kendi toplumunuzun değer ve kültürlerini yansıtması lazım. Şimdi değiştireceğiz diyorlar. Tamam itirazımız yok. Bunu değiştireceksek öncelikle anayasanın ilk 4 maddesine dokunmayın diyoruz. Hayır dokunacağız diyor. Bakın bu 4 maddede ne diyor. Madde 1 Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Nesini değiştireceksiniz. Padişahın kulu olmayacağız demek oluyor. Cumhuriyet olmasaydı ne ben şuan buradaydım nede onlar oradaydı. Cumhuriyet olmasaydı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı yapamazdı. Biz birey olarak eşit yurttaş olarak Türkiye Cumhuriyetinin birer vatandaşıyız ve devletimizle milletimizle gurur duyuyoruz. Madde 3 Türkiye Devleti’nin dili Türkçe’dir. Hepimiz bu ülkeyi seviyorsak hepimiz vatanseverdir. Bayrağı ay yıldızlı al bayraktır. Milli Marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır. Anadolu’nun göbeğindedir. 4. Madde ne diyor ilk 3 maddenin değiştirilmesi için öneri bile veremezsin diyor. Yani bu kurucu iradedir ve değiştiremezsin diyor. Peki bu anayasada değişmesi gereken yerler var mı tabiki var. Başbakan Davutoğlu’na bu anayasa sizin görevinizi yapmaya engel bir hüküm var mı diye sorduk. Birbirlerine bakıp hayır dediler. Anayasının28. Maddesinde basın hürdür diyorlar. Şidmi basın hür mü değil. Kimi isterlerse işten attırırıp kimi alacaklarını onlar belirliyor. Yargı bağımsızlığı diyorlar ama yargı bağımsız mı hayır. Anayasada yargıya kimse talimao veremez diyor. Yargıya emir ve talimat verilemez diyor. Anayasa ne diyor nasıl hareket ediliyor. Anayasada ne diyor izinsiz olarak herkes silahsız ve olaysız eylem yapabilir diyor. Yapılabiliyor mu hayır. Amerika’da başkanlık sistemi var. Amerika’nın tarihine bakıldığında neden başkanlık sistemi olduğu anlaşılabilir. Kendi tarihi koşulları o sürece getirmiştir. Biz 150’ye yakın senedir parlementer sistemi var. Şimdi başkanlık sistemi istiyorlar. 1 kişinin isteğiyle başkanlık sistemi gelmemeli. Gereksiz bir tartışmanın içerisindeyiz. Milyonlarca insan işsizken kalkmış rejimi değiştirmeye çalışıyoruz. Bunu açık ve net kendilerine aktardım.”
   


“TEK ENGEL BECERİKSİZ SİYASETTİR”
 Yerin altında kömür var yer üstünde işsiz var. Ama biz kömürü yurtdışından getiriliyor. Hem kömürü var hem fabrika kuracak yer var ama biz dışardan dolarla alıyoruz. Hangi gerekçeyle çıkartmıyoruz. Buna kim engel oluyor. Tek engel beceriksiz siyasettir. Çay Rize için, Ordu Trabzon Giresun için fındık stretejik üründür. Ama siz buna uygun politika üretmezseniz insanlar kaçar buradan. Zonguldaklılar Bartınlılar İstanbul’a ne yapacağını bilmeden insanlar kaçıyor neden Filyos’a bir şey yapmıyorsun. Sanmayın ki sadece Zonguldak boşalmıyor. Türkiye’nin içi boşalıyor. Her ilde göçvar. Türkiye’nin içi İstanbul’a doğru gidiyor. Cumhuriyeti kruanlar hiçbirisi ekonomi eğitimi görmemiş. Ne Ulu Önder Atatürk nede İsmet İnönü. Enflansyon nedir falan bilmiyorlardı ama çok iyi askerlerdi. Sonradevleti kurup ülkeyi nasıl büyüteceğiz demişler. 1923’de İzmir İksiyad Kongresi’nde bu ülkeyi nasıl kalkındırırız diye toplamışlar. Malatya’ya fabrika kurmuşlar. Malatya’ya ilk defa mühendisin gitmesi, işçilerin çıkıp bir fabrikada çalışması demek. Bu kadar önemli. Karabük’te Demir Çelik’i kurmuşlar. Küçük bir köy şimdi vilayet olmuş. Anadolu’nun heryerine fabrikalar kurmuşlar. Anadolu’yu ayakta tutacak her şey yapmışlar. Osmanlı’nın borcunu son kuruşa kadar ödemişler. 1925’de uçak fabrikasını yapmışlar. Türkiye Cumhuriyeti uçak ihraç etmeye başlamış. 1930’larda kendi deniz altımızı yapmış, merkez bankası kurup para basmışız. 1949’da merkez bankasının kasasında 176 ton altın vardı. O zaman yolsuzluk yapanı yüce divana yollamışlar. Şimdi yolsuzluk yapana bir şey yapmıyorlar. Atatürkçülük üretim demektir. Bir toplum üretmezse gelişemez. Yerli malı Türk’ün malı herkes onu kullanmalı diye öğretmişlerdi bize. Şimdi üretmeyi bırakın her yerde tüketiyoruz. Üreten bir toplum değil dilenen bir toplum yaratmış oluruz. Bunun da sağ solu yoktur, ortak görüş bildirmek zorundayız. 

“ADALETİ OLMAYAN ÜLKENİN GELECEĞİ YOKTUR”
 Adalet ve ahlakın egemen kılındığı bir sistemde yargı bağımsızlığının da sağlanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bir ülkede adaleti ve ahlakı egemen kılmak isterseniz yargı bağımsızlığını sağlamak zorundasınız. Adaleti olmayan bir ülkenin geleceği yoktur. Hakim, hiç kimsenin etkisinde kalmayacak. Kararını vermek zorundadır. Hakimin verdiği karar da toplum vicdanında kabul görmelidir. Adalet bu kadar önemli bir kavramdır. Medya özgürlüğü eğer medya özgür değilse, o ülkede halkın özgürlüğü yoktur. Siz kalkın bazı televizyon kanallarını kapatıp, sistemden çıkartır, baskı yaparsanız bu medya özgürlüğü ile bağdaşmaz” diye konuştu. 

  “YURT DIŞI SEÇİM ÇEVRESİ OLMALIDIR”
  Yurt dışında 4.5 milyon seçmenin olduğuna dikkat çeken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yurt dışı seçim çevresi olması gerektiğinin de altını çizdi. Saadet Partisi ve Vatan Partisi’nin de TBMM’de olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
  “Milletin vekillerini millet seçmelidir. Sizin önünüze genel başkanlar bir liste koyuyorlar, oy verilmesini istiyorlar. Adına da oy demokrasi deniliyor. Ön seçim kuralı gelmelidir. Yasama organı, TBMM’de milletvekili bağımsız iradesini ortaya koyamıyor. Bu demokrasi değil. Kim getirdi bunu, askerler getirdi. Darbe hukukudur bu değişmesi lazım. Yüzde 10 seçim barajının değişmesi gerekiyor. Saadet Patisi ve Vatan Partisi neden mecliste yok. Yüzde 1 oy alanlar mecliste olabilmeli. Dünyada yüzde 10 seçim barajı olan bir ülke var mı? Hiçbir ülkede yok. Milletin iradesine saygı gösteriyorsanız makul düzeye indirebilirsiniz. Sistemde farklı düşünen insanlar; özgürce düşüncesini dile getirebilir. 4.5 milyon insanımız yurt dışında. Onlar Türkiye’de temsil edilebiliyor mu? Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da kendi temsilcilerini TBMM’ye göndermelidirler. Yurt dışı seçim çevresi olmalıdır. Bütün ülkelerde örneği var ve biz de yapmalıyız.”

ÜNİVERSİTELERİN ÖZERKLİĞİ
İran üniversitelerinin ürettiği bilginin Türkiye’deki üniversiteleri geçtiğini söyleyen CHP Lideri, Türkiye’de çok iyi üniversiteler olmasına rağmen baskı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
  “Üniversite özerkliği dediğimiz zaman bazı çevreler farklı düşünebilir. Eğer bir ülke bilim ve bilgi üretmezse o ülkenin büyüme şansı yoktur. Kalkınma şansı da yoktur. Üretmeliyiz. Neyi üreteceğiz? 21. yüzyıl Türkiye’si dünyada söz sahibi olmak istiyorsa katma değeri yüksek ürün üretmek zorundadır. Katma değeri yüksek ürünü üretmek için üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Sanayici de onu elle tutabilecek metaya çevirebilsin.  İran üniversitelerinin ürettiği bilgi bizim üniversiteleri geçti. Bu ayıp bize yetti. Çok iyi üniversitelerimiz var ama baskıyı aşmak zorundayız. Yolsuzluk yapan adamın, hırsızlık yapanın parlamentoda ne işi var. İş takipçiliği yapanın mecliste ne işi var? Halka hizmet edecek vekilin olması lazım gelir. Halkın cebini düşünen milletvekilinin olması gerekir. Ahlak üzerinde anlaştıktan sonra zaten sorunumuz kalmıyor. Doktorların ahlaki kuralları vardır. Avukatların, muhtarların ahlaki kuralları vardır. Türkiye’de ahlaki kuralları olmayan tek kurum siyasettir. Herkesin bu kurallara sahip çıkması lazım gelir.”

“YER ALTINDA ALTIN OLABİLİR ÜSTÜNDE HAYAT VAR”
  Artvin Cerratepe’de altın madeni çıkartılmasına halkın tepki gösterdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Cerratepe’de yerin altında altın olabilir ama yer üstünde hayat var. O canlıları yok edemeyiz. Doğayı yaşatmamız lazım gelir. Eğer bunu yaptığımız zaman insani olarak görevimizi yerine getirmiş oluruz” diye konuştu.

“35 YILDIR TERÖR OLAYI VAR”
 Türkiye’de 35 yıldır terör olayı olduğunu ifade eden CHP Lideri, “Rahmetli Ecevit akıl ve mantıkla mücadele etti. Sorunu çözdü. Öcalan’ı aldı getirdi ve hapse koydu. En zayıf halka da sorunun çözülmesi gerekiyordu. Önce terör tekrar tırmandı, arkasından çözüm süreci başlandı. Başbakan’dan randevu aldım. Sorunun çözümünde yol haritasını söyledim. Yol haritamız, TBMM’de dört siyasi parti bir araya gelirse sorunun çözülebileceğini söyledim. Bu sorun tek bir partinin sorunu halinden çıkmıştı. Kabul etmediler. Kendi yol haritalarını sorduk. Söylemediler. Bir parti meclisi toplantısında ‘Bu sorunu çözmek istiyorsanız, samimi ve dürüst olacaksınız. Gizli kişisel bir ajandanız olmayacak. Millete hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Bunu yaptılar millete hesabını veremeyecekleri taahhütlerde bulundular ve bunu açıklayamıyorlar. Adresi TBMM olarak gösterdik. İmralı değil dedik. Kredi açıyoruz dedik. Sorunu çözerseniz önce ben sizi gelip tebrik edeceğim dedim. Çözemediler. Şehirler silah deposuna döndü. Kamyon içinde kaleşnikof dağıtıldı. Polis ve jandarma müdahale edemedi. Terör örgütü orada mahkeme kurdu. Vergi dairesi kurdu, trafik kontrolleri yaptılar. Asker alma daireleri yaptılar. Ne zaman ki 7 Haziran oldu. Ne zaman ki tek başına iktidar olamadı. Ceylanpınar’da iki polisin nasıl öldüğü henüz açıklanmış değil, yeniden bu olaylar patlak verdi. Şu soruyu sormak lazım. O şehirler silah deposu haline getirilirken iktidarda kim vardı? Siz hangi gerekçe ile valilere talimat verdiniz bunlara dokunmayın diye. Terörle böyle mücadele edilmez. Şehit cenazelerimize bakın. Tamamı Anadolu’nun yoksul insanları. Bu Ankara’nın beyleri hiç orada yoklar. Fatura ödetince bunlara ödetirler. Geçen gün şehit yakınları ve gaziler davet edilmiş. Kura ile yapılıyor. Gazilere ve şehit yakınlarına yapılan en büyük saygısızlıktır. Önümüzdeki günlerde göreceksiniz. Bir kanun teklifini bizzat imzalayıp vereceğim. Başbakanlığa bağlı Gaziler ve Şehitler Yüksek Kurulu kurulması lazım. Tek bir yere gidecekler ve sorunları çözülecek” 

 “SURİYE’NİN İÇ İŞİNE NİÇİN KARIŞTIK?”
  PKK’dan sonra İŞİD’in Türkiye’nin başına bela olduğunu söyleyen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yurt dışında hizmet yapan Türk Müteahhitlerin ülkelerden kovulduğunu söyledi. Genel merkezden talimat verdiği yardımcılarının Irak, İsrail, Mısır’a gideceğini ifade eden CHP Lideri, şöyle devam etti:
  “Suriye’ye silah gönderdik. Müslümanı Müslümana kırdırdık. Gittik Mısır’ın içişlerine karıştık. Bütün müteahhitlerimiz oralardan kovuldular. Mısır’a ekip gönderdim. Filistin’e, İsrail’e, İran ve diğer bölgelere de genel başkan yardımcıları göndereceğiz. Orada müteahhit arkadaşlarımızın sorunları vardı. Bu ülkeyi kuranların tamamı savaş meydanlarından gelmişler. Öyle bir bela açtık ki başımıza PKK belası yetmedi İŞİD belası var. Şimdi İslam topluluğuna vehabiliği dağıtıyorlar. Suudi Arabistan ve Katar’ın desteği ile. Anadolu Müslümanlığı neyinize yetmiyor. Saygın din adamlarımız var. İbadetimizi yapıyoruz. Kimse kimsenin inancına karışmıyor. Huzur içinde yaşıyoruz. Neyimize yetmiyor? Tarihe baksınlar. Osmanlı diyorlar. Dünya kadar farkımız var. Peygamberimiz, inancımız, kitabımız, ehli beytimiz bir. Ayrışmaya ne gerek var. Niye farklı şeyler düşünüyoruz. Dolayısıyla inanç, din ekseninde hepsine saygı göstereceğiz. Amaç ayrışmak değil, birlikte olmak zorundayız.”