PUHU KUŞUNUN İNTİKAMI
 
   En baştan söyleyeyim; puhu kuşu intikamını benden aldı. Eğer, benim yaşadığım bu gerçek hikayeyi başkası bana anlatsaydı, inanmazdım. Hata ''hadi len! Olmaz öyle şey'' bile derdim.
   Ama puhu kuşu intikamını neden ve nasıl aldı derseniz; yazının sonunu beklemeniz gerekecek!
   Değerli okuyucular, bilirsiniz, ben genelde gündemle ilgili yazılar yazmayı tercih ederim. Ama ülke ve dünya gündemi öyle iç karartıcı ki bu sefer ben de içinizi daha fazla karartmamak için değişik bir konuya girmek istiyorum. Aslında dünyada bilmemiz ve ilgilenmemiz gereken başka gerçekler ve başka konularda var. Bunlardan biri de hayvanlar alemi.
   Öyle ya; bu dünyada bir insanlar alemi varsa bir de hayvanlar alemi de var. Üstelik hayvanlar alemi insanlar aleminden çok daha kalabalık. Ama onlar insanlar kadar zeki ve akıllı olamadıkları için onları hor görmemeliyiz. Onların henüz bizim bilemediğimiz kim bilir ne özellikleri veya sırları vardır. Ben burada ''sır'' diyorum ama eminim gelecekte bu sırlar sır olmaktan çıkacaktır. Çünkü, bana göre, her şeyi bir bir ortaya çıkarıp ispat eden ilim henüz çok gençtir ve halen keşfedeceği çok şey vardır. Er ya da geç hayvanlar aleminin sırlarını da çözecektir. İşte o zaman hayvanları daha iyi tanıyacağız. Belki de bazılarını takdir bile edeceğiz. Ayrıca, yakın gelecekte ''hayvan psikolojisi'' diye yeni bir ilim dalının mutlaka ortaya çıkacağına da eminim.
   Dünyanın en zeki ve akıllı hayvanları zeka derecelerine göre şöyle sıralanıyor: 1-Rakunlar, 2-Deniz aslanları, 3-Güvercinler, 4-Şahinler, 5-Fareler, 6-Maymunlar, 7-Ahtapotlar, 8-Balinalar, 9-Yunuslar, 10-Domuzlar, 11-Karıncalar, 12-Kargalar, 13-Keçiler, 14-Filler ve 15-Köpekler.
   Tabi bu hayvanların zekalarını gösteren ve ölçen çeşitli marifetleri var. Zaten ona göre sınıflandırılmışlar. Onlar şimdilik  konumuzun dışında.  Ama dikkat ediyor musunuz, bizim puhu kuşu bu sıralamaya dahil edilmemiş. O zaman o kadarda akıllı sayılmayan bu kuş benden nasıl intikam almış olabilir? Görelim bakalım! 
   Ama önce puhu kuşunu biraz daha yakından tanımamız gerekiyor..
   Puhu kuşu baykuşgillerdendir. Uzunluğu 70 cm.yi, kanat açıklığı da 2 m.yi bulabilir. Göz çukurları derinde olduğundan gözlerini çeviremezler ama bunun yerine kafalarını 270 derce sağa sola ve 180 derece geriye çevirebilirler. 60 yıl yaşayabilirler.
   Gözleri geceleri cisimleri bütün ayrıntıları ile görme yetisine sahiptir. Kulakları ise en küçük bir hışırtıyı bile işitebilecek duyarlılıktadır.
   Puhu kuşu gececidir.  Hatta gecelerin kralı lakabı yakıştırılmıştır. Geceleri avlanırlar. Zifiri karanlıkta bile işitme duyuları sayesinde avın yerini tespit edip yakalayabilirler. Genellikle fare gibi küçük memelilerle beslenirler. Ama yılan, tavşan, tavuk ve hatta kuzu bile avlayabilirler. Öyle ki, geceleri yuvalarında uyuklayan atmaca, şahin ve hatta göklerin kralı kartalları dahi  yakalayıp avlayabilirler.
   Anadolu'da puhu kuşunun sesi uğursuz sayılır. Çünkü çok korkunçtur. Gecenin sessizliğinde, özellikle batıl inançlı kişilerin tüylerini diken diken eder.. Erkek kuş ''ooh hu!'', dişi kuş ise ''uh uh!'' diye bağırır.
   Şimdi artık bizim hikayeye geçebiliriz. Ama inanın; noktasına virgülüne dokunmadan aynen anlatıyorum.
   En azından artık bazılarınız biliyor; ben Çaycuma'nın Yakademirciler köyündenim. Orta okulda okuduğum sıralarda, her zamanki gibi yine yaz tatilinde köyüme gitmiştim.
   Ağustos ayının sıcak bir günüydü. Öğlen saatlerinde, köyün üst kısmına çıkan, ağaçlar arasındaki patika yolda yürüyordum. Biraz ileride, yolun ortasında duran ve öylece bana bakan bir puhu kuşu yavrusu gördüm. Kaçacak sandım ama ona doğru ilerlediğim halde hiç kımıldamadı. Sabit gözlerle bana bakmaya devam etti. Yaklaşıp elime aldım; hala bir tepki göstermedi. Elimde biblo gibi duruyordu.
   Bir an ne yapacağıma karar veremedim. Sonra, her halde elimde biblo gibi durduğu için, aklıma onu eve götürüp oturma odasındaki sergene koymak geldi. Geri dönüp kuşu sergene yerleştirdim. O hala hareketsiz durmaya devam ediyordu.
   Sonra tekrar evden çıktım. O günkü günlük işlerle ilgilendikten sonra, akşam olunca bizim köyün kahvesine gittim. Bu arada kuşu falan da unutmuştum.
   Gece geç vakit kahveden çıktım. O yıllarda köyde elektrik olmadığı için etraf karanlıktı. Sadece biraz ay ışığı vardı. Kahveden 500 m. ilerideki evimize doğru yürümeye başladım.
    Daha 15-20 adım atmıştım ki;arkamdan bir şey küt diye kafama vurdu ve ben yüzükoyun yere kapaklandım. Önce, arkadaşlardan biri eşek şakası yaptı sandım. Fakat ayağa kalkıp ''Kim lan bu!'' diye  öfkeyle arkama döndüğümde kimseyi göremedim. Buna bir anlam veremedim. Şaşkınlıkla bir kaç adım daha atmıştım ki; tekrar kafama bir darbe daha yedim. Ama yere düşerken kafamın üzerinden bir karartının süzülüp geçtiğini son anda fark ettim. Hatta karartının rüzgarını bile hisseder gibi oldum. 
    İşte o an kafama dank etti; bu yavru puhu kuşunun annesi olmalıydı! Korkuyla, yavruyu serbest bırakmak amacıyla eve doğru koşmaya başladım. Puhu kuşu da beni takip etmeye başladı. Bu arada başımın üstünden bir kaç defa geçtiyse de benim niyetimi sezmiş olacak ki bana bir daha çarpmadı.
    Tabii ki eve gelince hemen yavruyu dışarı çıkardım ve kapının önüne koydum. Korkudan ve gecenin karanlığından hikayenin gerisini göremedim.
    Bu hikayeyi hiç abartmadan ve noktasına virgülüne dokunmadan, tıpkı bir belgesel gibi size anlattım. Fakat o günden sonra kafamı kurcalayan ve hala cevabını bulamadığım bir sürü soru oluştu.
    Örneğin şu sorular:
    -Kuş, yavrusunu yerden alırken beni gözetliyor muydu? Gözetliyordu ise neden müdahale etmedi?
    -Yavruyu eve getirirken gececi olan bu kuş beni nasıl takip etmişti? Ayrıca, öğlenden akşam kahveye gidinceye kadar bir sürü yere gidip gelmiştim; bütün gün beni adım adım nasıl izleyebilmişti?
    -Bütün gece benim kahveden çıkışımı sabırla nasıl beklemişti ve karanlıkta beni nasıl tanımıştı?
   -Kahve çıkışı birkaç darbe ile beni uyardıktan sonra yavrusunu serbest bırakacağımı nasıl anlamıştı da bir daha bana zarar vermemişti? Bu darbeleri yaparken istese pençelerini kullanabilirdi; neden kullanmadı acaba? Yavrusunu serbest bırakacağımı düşündüğü için olabilir mi?
    -Eğer yavruyu bırakmasaydım bana başka ne gibi zararlar verebilirdi?
   İşte tüm bu soruların cevabını ileride ortaya çıkacağını düşündüğüm yeni ilim dalı olan ''hayvan psikolojisi'' bulabilir. Demek ki ilim daha çok genç demekle haklıymışım!
   Başka bir husus; yukarıda sıraladığım en zeki hayvanlar sınıfına bile giremeyen puhu kuşu bu kadar akıllı ve gizemli davranabiliyorsa; biz diğer hayvanlar hakkında daha çok az şey biliyoruz demektir.
   Ha, bu arada annelik içgüdüsüne ve annelerin yavruları için neler yapabileceklerine dikkat etmek gerekir.  Hikayemizdeki bir kuş bile bunları yapabiliyorsa insanlar neler yapmaz. 
   O yüzden diyorum ki; bütün kadınların anne olduğu veya anne adayı olduğu düşünülürse; onlara annemize gösterdiğimiz saygıyı göstermeliyiz!