Dünkü yazımda Peygamber’in miraca çıkmasıyla ilgili rivayetleri sunmuştum. Bugün de bu rivayetleri Kuran ve akıl ölçeğine vurarak, ne kadar doğru olup olmadıklarını ortaya koymaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, İslam dini, ta uzaklarda göklere hakim ve yeryüzüne karışmayan bir Allah inancını reddeder. İslam inancında Allah, insana şah damarından daha yakındır. Her yerde her an hazır ve nazırdır. Bu nedenle de Allah Muhammed’e mesaj vereceği zaman onu çok uzaklarda gökyüzünde bulunan makamına çağırmasına gerek d görmez. Şüphesiz Allah, peygamberine her zaman her yerde ve her an vahiy gönderebilir.

 

Rivayette, Peygamber Mescid-i Haram’dan Burak denilen bir ata bindirilerek Mescid-i Aksa’ya getirilmiş ve oradan da göklerde bulunan Allah’ın huzuruna varmıştır. Ancak, Burak denilen bu hayvan Peygamber miraçtan döndükten sonra ortadan kaybolmuştur. Onu hiç kimse görememiş ve hatta onun nerede olduğunu merak dahi edip sormamıştır. İşin ilginç yanı da şudur: Miraç hadisesinden birkaç yıl sonra Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret etmiş, bu yolculukta çok büyük meşakkatler, korkular ve sıkıntılar çekmesine rağmen, ne hikmetse, Burak denilen hayvana bindirilmemiştir. Hâlbuki Kudüs yolculuğu gibi hicret yolculuğunda da bu hayvana bindirilmiş olsaydı peygamber bu kadar sıkıntı ve meşakkatleri çekmez, gözünü açıp yumuncaya kadar bir zamanda Medine’ye ulaşırdı

 

Öyle anlaşılıyor ki Burak denen hayvan ya kaybolmuş, ya da yalnızca Kudüs hattına çalışmakta, Medine hattına servis yapmamaktadır. Yine Kuran sivrisinek, örümcek, karınca, gibi küçücük hayvanlarla develerden, atlardan, eşeklerden, arılardan, ineklerden bahsedip, bunların etlerinden, sütlerinden, ballarından yararlanılması, binek hayvanı olarak kullanılmasını önermektedir. Ancak Kuran’ın, indiği o cağlarda, bu çağın uzay füzesi gibi hareket eden, bir anda Kudüs’e gidip gelen bir hayvandan / yahut ona benzer bir araç olan Burak tan hiç bahsetmemektedir. Hayret doğrusu! Namazın 50 vakitten 5 vakte indirilmesi konusu tam bir trajedi olduğu için eleştiri bile yapmaya gerek yok ama yine de bir cümle ile değineyim. Allah kullarının kaç vakit namaz kılacağını bilmiyor da Musa ondan daha iyi biliyor! Muhammed Musa’ya soruyor, tekrar Allah’a gidiyor. Bu olay bir zaman böyle devam ediyor ve namaz 5 vakte ininceye kadar pazarlık sürüyor. Bu gibi rivayetler Kuran’a, akla ve ilme kesinlikle aykırıdır, dinle de hiç alakası yoktur.

 

KURAN AYETLERİ İLE MUHAMMED’İN MİRACI

 

“Tüm noksanlıklardan arınmış, Yüceler Yücesi Allah, ayetlerini göstermek/elçiliğini ve vahyini bildirmek için, bir gece kulunu,bir kenarını mübarek kıldığı Mescid-i Haram’dan,Mescid-i Aksa’ya yürüttü.” (İsra 1)

 

“Ve müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi olan ve egemenlik kurmuş olan, en yüksek ufukta idi. Sonra yaklaştı ve hemen sarktı. Birinde iki yay uzunluğu kadar, diğerinde de daha yakın olmuştu. Hemen de kuluna,  -son kiraz ağacının yanında -ki yanında oturmaya değer konaklama yeri vardır– vahyettiğini vahyetti.  O zaman kiraz ağacını kaplayan kaplıyordu.  Gönlü, gördüğünü yalanlamadı.  Onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz?/Onun gördüğü şey hakkında onunla mücadele mi ediyorsunuz? Ant olsun onu, başka bir inişte daha gördü. Göz şaşmadı ve azmadı.  Ant olsun, Rabbinin alâmetlerinin / göstergelerinin en büyüğünü gördü. (Necm 17-18)

 

Muhammed, hiçbir araç ve gereç olmadan bir akşamüstü Kabe mescidinden başlayıp yürüye yürüye Kabe’ye uzak olan bir mescide (Mescidi Aksa) varmış. Ve o mescidin yanın da bulunan, insanların gelip geçtikleri konakladıkları / mesire yeri (cennet-ül mev’a) denilen yerdeki bir kiraz ağacının yanında iken Muhammed’e, o esnada üstün akıl sahibi ve egemenlik kurmuş olan Allah, mesajını vahyetti. O anda Allah ile Muhammed arasında hiç kimsenin olmadığı çok yakın oldukları belirtilirken ve Muhammed’in o anda korkmadığı da ifade edilmektedir. İşte tam da orada Allah, Muhammed’e Alak suresini ilk 5 ayetini vahyetmiştir. “Ey Muhammed! Her şeyi yaratan Rabbinin adıyla oku.’’Rabbin insanı, alak’tan/ embriyodan var etti. Oku! Ey Muhammed! Rabbin en büyük ikram sahibidir. Senin Rabbin kalemin yazdıklarıyla, insana bilmediklerini öğretendir. (Alak 1-5)  İlk defa böyle Allahın ayetleriyle buluşan onu kendine muhatap alan Muhammed’in aydınlanması / miracı başlamış oldu.