Gökgöl Mağarası, içinden geçen derenin yağmur nedeniyle taşıp çamur ve balçıkla dolması sonucu 1 yıldır turizme kapalı. 2001 yılında turizme açılan mağara, Zonguldak-Ankara Karayolu'nun 3'üncü kilometresinde yol kenarında bulunmaktadır. Galeri, sarkıt, dikit, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle ilgi çeken mağaranın içerisinden geçen derenin taşması nedeniyle aydınlatmayı sağlayan elektrik kabloları zarar gördü.

Mağaranın turizme açık olan 875 metrelik bölümünde bulunan yürüyüş parkuru, köprüler ve seyir terasları, oluşan tahribat nedeniyle kullanılamaz durumda. Şu an kapalı olan mağaraya 2001-2002-2003 yıllarında toplam 97.846 kişi, sadece 2003 yılında ise 38.705 kişinin ziyaret ettiği bilinmektedir. 1 yıldır da kapalı olan mağaraya bu sayının iki katı turist gelmesi hedeflenmekteydi. İl Özel İdare tarafından işletilen mağaranın onarım ve tadilatı için meclisin 55 milyonluk bütçesinden 1 milyon lira ayrıldı.

Turizm açısından büyük önem taşıya mağara, Zonguldak- Ankara Karayolu’nda yapılan duble yol çalışmaları nedeniyle de zarar görmektedir. Yol yapımı nedeniyle, 3 milyon yıllık Gökgöl Mağarası’nın karstik boşluklarında oluşan sarkıtlar, atılan dinamitler ve kepçelerle gün yüzüne çıkarılmaktadır. Ortalama 1 santimetresi 100 yılda meydana gelen sarkıtların yok oluşu vatandaşlarca tepkiye neden oluyor.

Gökgöl Mağarası'ndaki spot lambaları ve elektrik kabloları da su ve çamur deryası içerisinde kalmış durumda. Mağarada, çöküntüler nedeniyle de önemli derecede maddi zararın olduğu gözlendi.

Turizmci Engin Zaman, Halkın Sesi Gazetesi Muhabiri Nermin Akkaya ve Stajyer öğrenci Melisa Adıgözel ile 1 yıldır kapalı olan mağaraya girerek, içeride incelemelerde bulundu ve tahribat hakkında bilgi verdi.

Zaman, İl Özel İdaresi tarafından işletilen mağaranın işletmeciliğini üstlenmek için başvuru yaptığını ve cevap beklediğini belirterek, Türkiye’nin gezilebilir en büyük üçüncü mağarasının turizme kazandırılması için çabalayacağını söyledi.

Turizmci Zaman, 22 yıldır mağara keşif araştırması yaptığını ve Zonguldak’ta bu araştırmayı yapan dördüncü kuşak olduğunu söyleyerek, 20 yıl üzeri bu araştırmayı yapan birisi olarak kendilerine dinozor dendiğini anlattı.

Zonguldak genelinde kendi tespitleriyle 22 mağara keşfettiğini söyleyen Zaman, Batı Karadeniz Bölgesi’nde ise 70 mağara keşfettiğini ve bu bilgilerin kültür müdürlüklerinde dahi olmadığını iddia etti.

Mağaralar sadece turistik geziler için mi kullanılmalı, başka sebepler içinde kullanılamaz mı?

E.Z.-Zonguldak ili sınırları içerisinde tüm mağaralar tam anlamıyla araştırılıp haritalanmış değil. Bana göre Zonguldak’ta 100 civarında mağara var. Öncelikle mağaraların kullanılabilir özellikleri araştırılmalı. Bunların, turistik, sportif mağaracılık, alternatif su kaynağı olarak ve mantar ya da depolama için yani askeri anlamda sığınak veya mühimmat saklamak için kullanılabilirlikleri araştırılmalı. Eğer bugün biz doğuda terör belasını çekiyorsak bu o bölgedeki mağaraların keşfi yapılmayıp, bu şekilde kullanılmasından kaynaklanıyor. Biz bu gerçeği hep unuttuk ve hatırlamak istemedik.

Mağara dışındaki duble yol çalışmasının mağaraya zarar verdiği söyleniyor. Bu zarar sadece karstik boşluklarda oluşan sarkıtlar için mi geçerli?

E.Z.- Hayır, bu zarar mağaranın bir bölümünü değil tamamını etkiliyor. Yol çalışması dinamit patlatılarak yapılıyor. Bu da mağaraya zarar veriyor, çünkü mağara ilk olarak Ankara yolu yapılırken açılan tünel zamanında zarar gördü. O zamanlar daha yoğun bir şekilde dinamit atıldığı için zaten çöküntü bölgeleri de vardı ve mağara çok ciddi şekilde yoruldu. Bundan sonra artık en küçük sarsıntı bile mağarada ciddi hasarlara yol açabilir. Yol çalışmaları nedeniyle karstik boşluklarda meydana gelen oluşumlar gün yüzüne çıkmış durumda. Bizim karstik boşluklarda oluşan sarkıtlara ulaşmamız zor. Yalnız bu çok değerli sarkıtlar bilinçsiz bir şekilde katlediliyor. Bu değerli oluşumlar çöpe gideceğine buradan alınıp mağara içerisine konulabilirdi. Çünkü bu sarkıtların ortalama 1 santimetresi 100 yılda meydana geliyor. Gökgöl Mağarası ise oluşum olarak 3 milyon yılda oluşan bir mağara.

Zonguldak’ta tabiat varlıklarına yeterince değer verildiğini düşünüyor musunuz?

E.Z.-İlimiz bu anlamda oldukça zengin bir il. Avrupa’da özel bir yere sahip. Zonguldak’ta mesela bir günde 4 tane mağara gezebilirsiniz. Bu nedenle Türkiye’de ve Avrupa’da böyle mağara sisteminin olduğu bir yer yok. Maalesef biz bunu değerlendiremiyoruz. Mağaraların çoğuna kanalizasyon bağladık. Örnek vermek gerekirse tüm dünya literatüründe Kapız yani Kabuz Mağarası muhteşem bir mağara olarak geçiyor. Ben 22 yıllık bir mağaracı olarak girip gezemedim. Çünkü mağaraya kanalizasyon bağlanmış durumda. Yine bir çarpıcı örnek daha vereyim. Bana göre Zonguldak’ın en güzel ikinci mağarası Bağlık Mağarası.  Maalesef artık öyle bir mağara yok. Çünkü Mithatpaşa Tünel çalışmalarında yok edildi. Mağara buzdan bir şatoydu. Muhteşem güzellikteydi. İnağzı Mağarası da aynı özelliğe sahip ve o da aynı sorunlarla mücadele ediyor. Bağlık Mağarası hayallerde kaldı ama İnağzı Mağarası kurtarılabilir. Ne yazık ki; Zonguldak’ta tabiat varlıklarımız olan mağaralara verilmesi gereken değer verilmiyor. Değerlerimiz kanalizasyon pislikleri içinde yok oluyor.

Zonguldak’ta mağaracılık araştırmaları hangi yıllarda ve kimler tarafından başlatıldı?

E.Z.-İlimizde bugüne kadar 1970’li yıllardan itibaren mağaracılık çalışması yapılıyor. Kimler hangi mağaralarda çalıştı, bütün bu bilgiler yok olmak üzere. Benim en büyük hayalim, bunları kitap haline getirip belgeselleştirmek. Zonguldak’ın ilk mağaracısı Dündar Çetin, ikinci kuşak Gazeteci Harun Ersoy, üçüncü kuşak Engin Arif Gürses, ben de dördüncü kuşak olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. 20 yılın üzerinde bu sporu yapanlara, genç kuşaklar dinozor mağaracı diyor. Türkiye’de ilk halka dönük mağara gezintilerini yapan kişi benim. Benden önce, üniversitelerdeki mağara kulüpleri mağaralara giderdi. Ben de sivil olarak halkı mağaralara götüren ilk kişiyim. 

Mağaraları keşfederken zorlandığınız yerler oldu mu? Örneğin keşif sırasında günlerce mahsur kaldığınız anlar yaşadınız mı?

E.Z.-Keşif sırasında, günlerce değil de saatlerce mahsur kaldığım yerler oldu. Buradan çıkar mıyım çıkamaz mıyım, diye hiç panik yapmadım. Çünkü ben tecrübeme ve bilgimin yanında, vücuduma güveniyorum. Zorlandığım yerlerde vücudumu ‘Z’ şekline sokarak, bir şekilde karşılaştığım sorunların üstesinden gelebiliyorum. Gençlere örnek olmak gerekirse 22 yıldır ekstrem sporları (adrenali yüksek zorlu sporlar) yapıyorum.  Vücudumda bunlardan dolayı hiç kırık veya çıkık yok. Bugüne kadar 3 bin kişiden fazla insanı doğaya çıkardım ve hiç birinin ciddi kazası olmadı. En ciddi kazalarımız ayak burkulması oldu. Büyük kaza yaşamamamın nedeni de doğaya hiçbir zaman artistlik yapmadım. Doğayı sevdim. Çünkü doğa kendine artistlik yapanları sevmez.

ZONGULDAK MAĞARALARI

Mağara oluşumu yönünden ülkemizin en zengin yörelerinden biri olan Zonguldak’ta ilk speleoloji çalışmaları 1970’li yıllarda başlamıştır. Bugüne kadar yerli ve yabancı birçok mağara bilimcinin araştırma yaptığı Zonguldak mağaraları daha önceleri bilimsel ve sportif amaçlı geziler için kullanılmıştır. Ancak günümüzde bu mağaraların gerekli düzenlemeler yapıldığı takdirde turizm amaçlı olarak kullanılması mümkündür. Zonguldak’ta, uzunlukları 1000 metrenin üzerinde olan sekiz mağara bulunmaktadır. Bunlar; Kızılelma (6250 m), Gökgöl (3250 m), Cumayanı (1085 m), Erçek (1200 m), Sofular (1500 m), Ilıksu (1000 m), İnağzı (1400) ve Çayırköy (1300 m) mağaralarıdır. Ayrıca; bu mağaralara ek olarak Cehennemağzı Mağarası ile birlikte toplam dokuz mağara Kültür ve Turizm Bakanlığı tescillidir. Mağaraların içinde dikit, sarkıt, traverten gibi jeolojik oluşumların yanı sıra akarsu ve göllere de rastlanmaktadır.

Gökgöl’ü İngiziller keşfetti

Zonguldak’ta çok sayıda mağara bulunmasına rağmen bunların ulaşılabilir ve dikkate değer olanları şunlardır. Gökgöl Mağarası: Uzunluğu kollarıyla birlikte 3.350 m olan ve birbirine bağlı katlardan oluşan, yatay olarak gelişmiş, 100 metre rakımındaki (mağara ağzı) halen aktif bir mağara olan Gökgöl Mağarası, Zonguldak – Ankara karayolunun 5. km’sinde bulunmaktadır. Tersiyer dönemine ait kayaç katmanlarının çökeldiği zamandan beri (yaklaşık 7.000.000–2.500.000 yıl) oluşumu devam eden mağaranın 1200 m’si 1976 yılında iki İngiliz tarafından, 400 m’si ise 1977 yılında Paris Speoloji Klübü tarafından keşfedilmiştir. İçinde yağışlı dönemlerde debisi artan bir yeraltı deresi yer almaktadır. Mağara, damlataş oluşumu açsından çok zengin olup, mağarada başka mağaralarda olmayan değişik renk ve şekillerde damlataş oluşumları bulunmaktadır. Karbon kireçtaşı oluşumlu mağarada traverten, sarkıt, dikit, sütun, bayrak, perde, akma damlataşları ve yoğun makarna sarkıtları görülmektedir. 875 metrelik kısmı 2000 yılından bu yana turizm amaçlı gezilere açıktır.

Zonguldak’ın Pınargöz’ü Kızılelma

Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri olan Kızılelma Mağarası, Kilimli beldesinin güneydoğusunda Ayiçi Mahallesi’nde bulunmaktadır. Mağaranın girişi 155 metre rakımdadır. Düden şeklinde gelişen mağara Ayiçi Deresi ve Aydın Deresi sularını toplamaktadır. Yeraltı sisteminin (Kızılelma- Cumayanı) toplam uzunluğu 10 km’yi bulan mağara, 12 km’lik Pınargözü Mağarası’ndan sonra Türkiye’nin en uzun ikinci mağara sistemidir. Oluşum yönünden zengin olan Kızılelma Mağarası, sarkıtları, dikitleri, sütunları, gölleri ve akarsuları ile görsel açıdan son derece zengin bir mağaradır.

Kapız Mağarası 

Zonguldak Kapız Mahallesi’nde bulunan bu mağaranın içerisinde küçük bir de yeraltı deresi bulunmaktadır. Tren yolunun altından içerisine girilen bu mağarada sarkıt ve dikitler bulunmakla beraber, üzerindeki yerleşim alanlarının kanalizasyonları buraya akmaktadır. Bu yüzden de turizme açılması olanaksızdır.

Çayırköy Mağarası

Çaycuma ilçesi Çayırköyü’nde bulunan bu mağaranın Çaycuma’ya olan uzaklığı 10 km.’dir. Çayırköy Mağarası’nda ilk araştırmayı İsveçli K. Lindberg 1951 yılında yapmıştır. Bundan sonra Barcelona kentinden Türkiye’ye gelen Juan Ullastre başkanlığındaki üç İspanyol speolog 1970’te ikinci araştırmayı yapmıştır. Bu araştırmacıların yaptıkları çalışmalar İspanya’da yayınlandıktan sonra buraya çok sayıda araştırmacı gelmiştir. Mağara II. Zamanın Üst Kretase kalkerleri içerisinde yer almıştır. Çayırköy’ün 2 km. güneybatısında, Sofular ve Eğridere’nin birleştiği bir çöküntü alanı içerisindedir. Mağaranın çıkış ağzına yakın bir yerde büyük bir kuyu bulunmaktadır. Mağaranın giriş kotu yaklaşık 200 m. çıkışı da 165 m.’dir. Uzunluğu 1,5 km. olan mağaranın içerisi oldukça düzdür. İçerisinde yeraltı deresi olduğundan tam orta kısmında bir de sifon bulunmaktadır. Mağara girişinden çıkan suyun bir bölümü Roma döneminde yapıldığı sanılan bir kanalla çevredeki değirmene ulaştırılmıştır.

Sofular Mağarası

Zonguldak-Çaycuma eski karayolunun 10’uncu km.’sinde, Sofular Vadisi’nin yamaçlarında bulunan bu mağaranın Prehistorik Çağlarda oluşumu tamamlanmıştır. Mağarada ilk araştırmayı Zonguldak Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü 2003 yılında yapmıştır.  Mağara 1,5 km. uzunluğunda olup, oldukça dik bir kuyunun sol yanından içerisine inilmektedir. Mağara içerisinde sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Salon şeklinde büyük bir mekânın çevresinde küçük odacıklar bulunmaktadır. Bu salon 70.00x40.00–50.00 m. ölçüsünde olup, tavan yüksekliği 5.00–7.00 m. arasında değişmektedir. Doğal oluşumların son derece güzel bir görünüm verdiği mağaranın içerisinde küçük göller bulunmaktadır.

Erçek Mağarası 

Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Erçek Mahallesi’nde bulunan bu mağara Zonguldak il merkezine 5 km. uzaklıktadır. Günümüzde bu mağaranın tam bir araştırması yapılamamıştır. Mağaraya ormanlık bir alandan oldukça dar bir suyolundan 30 dakikalık bir yürüyüş ile ulaşılmaktadır. Mağara Zonguldak Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü tarafından bulunmuştur. Mağaranın yalnızca 1 km.’lik kısmına girilebilmektedir. Ancak mağaranın çok daha uzun olduğu ve iki ayrı katmandan oluştuğu anlaşılmıştır. Mağaranın içerisine az meyilli bir kuyudan inilmekte ve kuyu sonunda da galeri ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan sağdaki kola su gelmekte, soldaki kol da suyun gittiği ana galeridir. Dar bir delikten içerisine girilen mağarada 30 metrede bir sifon bulunmaktadır. Yaklaşık 4-5 m. uzunluğundaki sifon daraldıktan sonra geniş bir salona açılmaktadır. Bundan sonra devam eden mağaranın içerisi travertenlerle kaplıdır.

Ilıksu Mağarası

Zonguldak-Ereğli karayolu üzerinde, deniz kenarında bulunan bu mağaranın içerisinde yer altı nehri bulunmaktadır. Uzunluğu 800 m. olan mağaranın ağzından içeriye girildiğinde travertenlerle karşılaşılmaktadır. Travertenlerin altında sifon bulunmaktadır. Mağara içerisinde bulunan sudan sonra büyük bir mekâna ulaşılmaktadır. Mağara içerisinde çok sayıda guana bulunmaktadır. Mağara yakınında Ilıksu Kaplıcası vardır. Ilıksu Kaplıcası’nın su debisi 10 lt/sn, sıcaklığı ise 27 derecedir. Kaplıcanın suyunun içme olarak kullanıldığında, mide, bağırsak ve karaciğer safra yolları üzerinde; banyo kürlerinde ise, içerdiği radyoaktif elemanlar sayesinde ağrılı hastalıklarda olumlu etkisi görülmektedir. Ilıksu Kaplıcası, İl Özel İdaresi tarafından yatırım programına alınmış olup, şu anda kaplıca üzerinde ya da çevresinde herhangi bir tesis bulunmamaktadır.

İnağzı Mağarası

İnağzı Mahallesi’nde bulunan bu mağara Zonguldak’a girişteki demiryolu tünelinin sol yanında bulunmaktadır. Mağara oluşumunu Prehistorik Çağlarda tamamlamıştır. Mağara yaklaşık 600 m. uzunluğundadır. Ancak daha da uzun olduğu sanılmaktadır. Mağara 60–70 m. den sonra dar ve alçak geçitlerle devam etmektedir. İçerisindeki sifon 1 m. yüksekliğindedir. Ayrıca mağara içerisinde küçük akarsular bulunmaktadır.

Cehennemağzı Mağaraları 

Ereğli ilçesi İnönü Mahallesi’nde bulunan bu mağaralar Antik Çağlardan itibaren yerleşim yeri olmuş, ayrıca ibadet yeri olarak da kullanılmıştır. Mağara içerisinde yapılan arkeolojik araştırmalarda sütunlar, sütun başlıkları, lahitler, kandil yuvaları, taban mozaikleri bulunmuştur. Bu kalıntılar, mağaraların erken Hıristiyanlık döneminde gizli ibadet yapılan bir yer olduğunu göstermiştir. Mağaralar, Volkano-Klastik kayaçlar içerisinde gelişmiştir. Mağaraların ikisinin içerisinde göl bulunmaktadır.