Keresteci, Ahmet Çakmak’ın hikâyesini oğul Ahmet Hüsnü Yılmaz Çakmak’tan dinledik:

İŞİ İTALYAN, FRANSIZ VE ALMANLARDAN ÖĞRENMİŞ

Çakmakların hayat hikâyesi

Zonguldak'ın 50 yıl ve üstü işletmelerin meslekteki sırrını araştırma adına başlattığımız “ Zonguldak’ın Dün bugün köprüleri” adlı yazı dizimize bir süre önce ara vermiştik. Yazı dizimize bu kez 80 yıldır aralıksız ticaret faaliyetini sürdüren Çakmaklar Kerestesi’nin kurucusu Ahmet Çakmak’ın hayat öyküsünü paylaşacağız. Seksen yılı aşkın bir zamanda yaşanan ticari olaylar kentin nerden nereye geldiği kadar bir toplumsal dönüşümün de hikayesi aynı zamanda. Kerestecilik zor zanaattır. Emek ister.

Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nun en parlak döneminde Alaplı’dan iş için göçüp eden Ahmet Çakmak, işin püf noktalarını o dönemlerde TTK’yı işleten İtalyan, Fransız ve Alman firmasından öğrenerek nasıl keresteci olduğunu sizlerle paylaşacağız. Dede Ahmet Çakmak ve baba Ahmet Çakmak’ın hikayesini hem torun hem de oğul Ahmet Hüsnü Yılmaz Çakmak’tan dinledik. Bir kültürler mozaiği olarak da süren söyleşilerimizde Muhabirimiz Nermin Akkaya’nın kaleminden keyif alacağınız sohbeti sizlere sunuyoruz.

 

BABASI ÇİFTÇİ KENDİSİ KERESTECİ

Kendinizi tanıtarak, mesleğinizin hikâyesini anlatır mısınız?

Biz Zonguldaklıyız. Zonguldak’ın Alaplı kazasında dünyaya gelmişim ve burada büyüdüm. Babama babasının yani dedemin adını vermişler ikisinin de adı Ahmet Çakmak. Benim adım da Ahmet Hüsnü Yılmaz Çakmak. Babama mesleği babası öğretmemiş. Dedem ticaret ve sanat işleriyle uğraşmıyormuş. Daha çok tarım işleriyle uğraşıyordu. Çünkü dedem 1895 yılında Yunan Harbinde topçu çavuşuymuş. Kulaklarından rahatsızlanmış. Harp malülü olarak ticaretle ilgilenmemiş. Dedem o dönemlerde babamı ilkokula giderken marangoz yanına çıraklığa vermiş, babam da mesleği böyle öğrenmiş.  Babam 1928’de Alaplı’dan Zonguldak’a gelerek işin püf noktalarını o dönemlerde Zonguldak’ta olan İtalyanlar, Fransızlar ve Almanlardan öğrenmiş. 1934 ve 1935 yıllarında da ticarete başlamış. Bizim ticaret siciline kaydımız 1936 yılında geçti. Babamın kurduğu bu işletmeyi 80 yıldır ayakta tutmak beni için büyük bir gururdur. Zonguldak’a geldiğimde kundaktaymışım. Annem anlatırdı. O yıl demiryollarının açılışı olmuş. 1936 yıllarında demiryollarının merasimine gittiğinde ben kucağındaymışım.

SOYADI KANUNUYLA DEĞİŞTİRMİŞ

Soyadınızın Pehlivanoğlu olduğunu söyleyenler var. Çakmak mı Pehlivanoğlu mu?

Asıl soyadımız Pehlivanoğlu. Marketçi pehlivanlarla da akrabayız. Soyadımızın Çakmak nasıl olduğunu bilemiyorum ama dedem her halde soyadı kanunu döneminde sülalesine kızarak soyadını değiştirmiş. Birde Fevzi Çakmak’ı çok seviyormuş. Ondan esinlenerek soyadını Çakmak olmasını istemiş. Çünkü bizim sülalenin çakmakla ilgilisi yok. Esas sülalemizin soyadı Pehlivanoğlu. Hatta babamın nüfus cüzdanında soyadı Pehlivanoğlu yazıyordu. Sonradan dedemden dolayı Çakmak olarak değiştirildi. Bizde dedem böyle münasip görmüş diyerek böyle devam ettik. Çakmak diye kaldı.

İSİMLERİMİ DEDEM, BABAM VE ANNEM KOYMUŞ

Kaç kardeşsiniz. Bu işletmeyi kaç kardeş veya kaç ortak olarak işletiyorsunuz?

Biz 4 kardeşiz ama erkek olarak bir tek ben varım. Ortağımız yok. Üç tane ablam vardı, üçü de vefat etti. Şimdi tek kaldım. Onun için benim üç kızdan sonra ismim çoktur. Ahmet Hüsnü Yılmaz Çakmak. Üç tane ismim var. İsimlerimi dedem, babam ve annem koymuş.  Yakın çevrem beni Yılmaz olarak bilir. Resmi yerlerde Ahmet Bey diyorlar. Okulda hep Hüsnü olarak bilirlerdi. Esnaf arkadaşlar ve tanıyanlar da Hüsnü diye bilirler. Yaş 79 oldu. Bakmasınlar biz artık uzatmaları oynuyoruz (gülüyor). Mesela Erdal Şeker’in abisi Hüseyin Şeker benim çok yakın arkadaşım dostumdu. Erdal’da dostum. Erdal bizden küçüktü. Piyasada Erdal bile çok yaşlı yerine geçiyor. Çünkü kalmadı. Çalışmalar bizden sonra ki kuşaklara geçti.

İlk dükkânınız neredeydi. Kaç yer değiştirdiniz ve bunlar nerelerdeydi?

Babam İtalyanlardan işi öğrenerek ilk dükkânını Fevzipaşa Caddesi’nde açmış. Orası o zamanlar basit bir yerdi. Şimdiki çarşı orada değildi. Oradan taşınıp Yeni Çarşı’da Ali Şekerlerin dükkânın karşısına taşınmış. Hatta şuan orada inşaat malzemeleri satılıyor. Daha sonra sanayinin girişindeki yıkama yağlamanın yanındaydık. Orayı da mal sahibi satınca 1955 yılında Acılık’a bulunduğumuz yere taşındık. Sonra burayı satın aldık.

TORUNUMDAN UMUTLUYUM

Kaç çocuğunuz var. Onlarda üçüncü kuşak olarak dede mesleğini sürdürmeyi düşünüyor mu?

Benim üç tane çocuğum var. İkisi kız biri erkek. Kızlar doktor oldu. Oğlumda üniversite de mühendis doçent. Eşi de üniversite de cerrah doçent. Kendisi işletme mühendisi. İşi gereği genelde cumartesileri gelir yardım eder. Oğlumun da bir tane oğlu var. Mesleği oğluma devretmeyi geçtik her halde inşallah torunum devam eder.  Biz oğlumuz işletme mühendisi olsun işin teknik olarak başına geçsin dedik ama olmadı. Akademik kariyerine devam etmek istedi, bizde hayatına karışmak istemedik. Onunda niyeti burada çalışmaktı ama şartlar böyle gelişti. Zaten şimdi de piyasa şartlarında da fazla iş yok.

MÜFETTİŞ OLMAK İSTİYORDUM

Siz mesleğe nasıl başladınız?

Ben İstanbul İktisadi Ticari ve Bilimler Akademisi mezunuyum. Çocukluğumdan beri ilkokul dönemimde yazları babamla birlikte hep çalışırdık. 1958’de okuldan mezun oldum. 1960 yılında da askerliğimi bitirdim. Ben artık müfettiş olmak için çabalıyorum. O aralarda babam ısrar etti; “oğlum ben yaşlandım. İşin başına geç” dedi. Ben “baba önce müfettiş olayım imtihanlara hazırlanayım” dedim. Babam “oğlum eğer memuriyete başlarsan bir daha geri dönmezsin” dedi. Hakikaten de doğru demiş. Oğlum memuriyete bir başladı, geri dönmedi. “Kararını ver” dedi. Annemde ısrar etti. Gitme dediler. O ara biraz dinlemedim. Çelikel Lisesi’nde 2 yıl özel olarak öğretmenlik yaptım.  Matematik ve ticaret derslerine girdim.  Bu kadar okuduk, biraz memuriyetten de hevesimizi alalım dedik. O zamanlar iş çoktu. Şimdi ki gibi deyim yerindeyse sinek avlamıyorduk. İkisinin de bir arada yürüyemeyeceğini anlayınca, ailemin de gönlü olsun diye işin başına geçtim. İşleri yoluna koydum. Ev aldık. Dükkânlar aldık. Çakmak İş hanını açtık. Zonguldak’ta yapılması gerekeni yaptık. Büyüyüp şirketleşmek çok istedim ama olmadı. Sonunu getiremedik. Alaplı’da orman ürünleri üzerine sunta fabrikası kurmak istedik ama diğer ortakların desteğini göremediğimiz için ekonomik nedenlerden dolayı faaliyete geçiremedim. Birde o zamanlar şimdiki gibi teşvik yasaları yoktu. Kendi yağımızda kavrulduk. Çok zorlandık. İşi büyütmekte yalnız kaldık. Ama yine buna da şükür.

KERESTELER BOLU’DAN ÖKÜZ ARABASIYLA GELİRMİŞ

Babanız mesleği sürdürürken yaşadığı zorlukları yıllar sonra sizlerle paylaşır mıydı?

Babam mesleği 3-4 sene yabancılarla çalışarak öğrenmiş. Kozlu İncirharmanı ocağında İtalyanlar çalışırmış, onlardan öğrenmiş. Daha sonra ahşap üzerine dükkân açarak hem marangozluk yapmış hem satış yapmış. Babam işin zorluklarını bizlere çok anlattı. Kereste satmak için yaşadıkları sorunları hep dinlerdik. Mesela 1938 yılında yol yokmuş iz yokmuş. Bolu’dan kereste alıyorlarmış. Onları öküz arabalarıyla Düzce Akçakoça’ya taşırlarmış. Akçakoca’dan da motorlara yüklenip deniz yoluyla iskeleye getiriliyormuş. Oradan da at arabalarıyla dükkâna getirilip öyle satış yapılıyormuş. O kadar zor şartlar altında bu işi yapmışlar. Düşünün bir öküzün taşıyabileceği yük en fazla 1 metre küptür. Birde bunu öküzler Bolu’dan Akçakoca’ya taşıyor. Bazen bu yolculuk günler sürüyormuş. O şartlardan bu günlere geldik. Şimdi her şey kolay, zorluk yok. Şimdi esnaf olmakta kolay ama bu mesleği sürdürmek zordur.

KELEBEĞİN RÜYASI’NA SUNTA DEKORASYONU

Kereste ürünleriniz inşaat veya ev çeşitli ihtiyaçlar dışında nerelerde kullanıldı?

Kerestenin kullanılması gereken yerlerin dışında Zonguldak’ta sinema filmi çeken ekiplere sattık. Yılmaz Erdoğan’ın ekibi Zonguldak’ta “Kelebeğin Rüyası” sineması çekimlerinde dekorasyon ürünlerini hep bizden aldı. O sinemanın dekorasyonunda kullanılan suntalar bizimdi. Bunun gibi eskiden Hülya Koçyiğit, Ediz Hun gibi sinema sanatçılarının filmlerinde gerekli dekorasyon malzemeleri bizden temin edilirdi. Zonguldak’ta çekimi yapılan bunun gibi bütün film tarzındaki şeylerin hep ihtiyaçlarını karışladık diyebiliriz. Çünkü Zonguldak’ta bu tarz ürünleri bizden başka pek satan yer yok.

SİYASETTE YAPAMADIM

Siyasetle ilgilenmiş miydiniz? İlgilendiyseniz hangi dönemde ne şartlarda olmuştu?

Siyasete 1963’le 1967 yılları arasında bir dönem girmiştim. İsmet İnönü o zaman başbakandı.  Ben o dönemlerde siyasette aktif bir şekilde çalıştım. Ondan sonra 1980’li yıllara kadar siyasette bulundum ama ön planlarda olmadım. İdari kurullarında yer aldım. Sonra bana göre olmadığını anladım. Siyaset yetenek istiyor. Bir hedef konulması gerekiyor. Ben kendimde onu göremedim, çekildim. Zaten işlerde çok yoğundu. Dükkândaki işleri oturtma mücadelesi içerisindeydim. Biz 10 sene geçim mücadelesinin ardından rahata kavuştuk.

Kereste ürünleri nereden geliyor?

Kereste ürünlerimiz Türkiye’nin 4 bir yanından geliyor diyebiliriz. Her yerden mal alıyoruz ama özellikle Isparta’dan alıyoruz.  İnşaat ürünleri de Bartın, Kastamonu. Sunta ve mdfler Adana, İzmir gibi yerlerden. Yani müşteri ne isterse nerede yapılıyorsa bulup getiririz. Çakmaklar Kereste Orman Ürünleri Firmasımız ağaç, kereste, orman – ürünleri, dekorasyon, ahşap, koruyucu, akıllı, tahta, korkuluk, kütük, ev, orman ürünleri alanlarında hizmet vermektedir. Röportaj: Nermin AKKAYA