“KİMSE DÜŞÜNCESİNDEN ÖTÜRÜ CEZAYA ÇARPTIRILAMAZ”

“TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ESASTIR”

 Sertel, Türkiye’nin en temiz ve duru yayını yerel basının yaptığını belirterek, yerel basının devletle, ihaleyle işi olmadığını ve iktidarla al gülüm ver gülüm ilişkileri içerisine girmediğini kaydetti.

 Zonguldak’ın ulusal basında hep kötü haberlerle anıldığını ifade eden Sertel, yerel medyayı mutlaka o kentin patronları, valileri, belediye başkanları ve işadamları sahip çıkıp desteklemesi gerektiğini söyledi.

Tutuklu gazetecilerle ilgili de görüşlerini paylaşan Sertel, “Kimse yazdıkları, düşündükleri ve söylediklerinden ötürü cezaya çarptırılmamalı. Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer bir televizyon programında Oda TV davasının bizzat başbakanın direktifleri doğrultusunda yürüttüklerini, tutuklanacak gazetecilerin onun isteğiyle tutuklandıklarını anlattı” dedi.

Yerel seçimle ilgili de uyarılarda bulunan Sertel, Türkiye’nin savaşa değil, yerel seçime gittiğini ve yaşanan seçim gerginliklerinden medet umanların olduğunu belirterek, adaylara ve vatandaşlara dikkatli olmaları konusunda uyardı.

TGF Genel Başkanı Atilla Sertel ve Halkın Sesi Gazetesi Muhabiri Nermin Akkaya’nın Zonguldak ile ulusal ve yerel basın üzerine yaptığı röportajımızdan keyif alacağınızı umuyoruz.

Yerel gazetelerle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Onların yayın hayatında gazetecilik açısından nerede görüyorsunuz?

Türkiye’de en temiz en duru yayın yapan yerel gazetelerdir. Çünkü onların ihale işi yoktur, devlette iş takibi yoktur ve özellikle iktidarla al gülüm ver gülüm ilişkisi yoktur. O nedenle manşetini özgür atar. Köşelerini ve makalelerini özgür yazar. Ancak yerel medyaya da yönelik baskılar ve onları korkutma yönelik girişimler var. Ama buna rağmen ben yerel basının çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü insanlar artık kendi yörelerinden, bölgelerinden ve şehirlerinde ne olup bittiğini yerel gazeteler sayesinde öğreniyorlar. Yaygın medya için Zonguldak’ı ele alırsak Zonguldak’a bakış açısı Zonguldak’ın eğer bir ocağında çökme olursa ve işçiler vefat ederse, şehit olursa o zaman Zonguldak yaygın basında yer alıyor. Ya da Zonguldak’ta bir kaza, bir facia olursa yer alıyor. Zonguldak’ın başarıları, güzellikleri ve Zonguldak’ın Türkiye’ye katkıları yaygın medyada asla yer almaz. Yer alsa bile bu iki satırdan öteye geçmez. Belediye başkanının başarısı ise hiç yer almaz. Onun için yerel medyaya mutlaka o kentin patronları, valileri, belediye başkanları ve işadamları sahip çıkıp desteklemeli. Çünkü yerel basın o kent, o kent de yerel basın demektir.

Maden ocağına girdiniz mi, girmediyseniz bunun için Zonguldak’a gelip ocağa girmek ister miydiniz?

Ocağa hiç girmedim diyebilirim. Yani bir zamanlar girdim ama belli bir kısmına kadar girdim. Oda Manisa Soma’da girdim. Zonguldak’ta hiç girmedim. Girmek isterim. Zonguldak’a Şemsi Denizer döneminde direnişler zamanında geldim. O zamanlardaki yürüyüşlerde ve mücadele anlarında Zonguldak’taydım. Bir de Mustafa Balbay için gelmiştim Zonguldak’a. Onun fotoğraf sergisini açmıştık. Çok önemliydi o gün ağlayanlar vardı.

Tutuklu gazetecilerle ilgili de görüşlerinizi alabilir miyiz?

Bunu hep söylüyorum, kimse yazdıklarından, düşündüklerinden ve söylediklerinden ötürü cezaya çarptırılmamalı. Ama kişisel bir hakaret söz konusu ise eğer bir mahkemelik söz konusu ise onun kararını verecek olan mahkeme ve hukuktur. Ama son bir istihbarattan sonra emniyet müdürünün anlattıklarına bakılırsa tüylerimiz diken diken oluyor. Emniyet Müdür Ali Fuat Yılmazer bir televizyon programında Oda TV davasının bizzat başbakanın direktifleri doğrultusunda yürüttüklerini, tutuklanacak gazetecilerin onun isteğiyle tutuklandıklarını anlattı. Bunu emniyet müdürü söylüyor. Bu çok vahim ve kötü bir tablodur. Türkiye’de basın özgürlüğü esastır. Ama basında insanların hak ve özgürlüklerine dikkat etmelidir. Basın özgürlüğü insanların hak ve özgürlüklerinin sınırına kadardır. Ben Ali’nin veya Veli’nin özel yaşamının içine girme hakkına sahip değilim.  Öyle bir hakkımın olduğunu düşünmüyorum. O konuda basın kendini düzeltmeli. Anadolu da bu olmuyor ama ne yazık ki; yaygın basında bir takım internet sitelerinde ve yaygın medyada bu çok aşağılık bir durum olarak gündeme geliyor.

Türkiye yerel seçime giriyor. TGF olarak sizin yerel seçimlere bir bakış açınız nedir?

Seçimlerde gerginlik olmamalı. İnsanlar seçime gidiyor, savaşa gitmiyor. Türkiye’de gerginlikten medet umanlar var ki; en büyük tehlike odur. Seçimler gelir geçer ama köprülerin yıkılmaması lazım. Sıkılı yumrukla el sıkılmaz. Bir kere eli açmak lazım. Eskiden bizim dönemimizde, siz gençsiniz bilmezsiniz. Biz Özal’lı yıllara kadar buna Özal, Demirel ve İnönü dahil. Gazeteciler ve tüm liderler bir araya gelirdi. Gazeteciler soru sorar liderler yanıtlardır. Ya da biz televizyonda liderlerin tartışmalarını izlerdik. Toplumdaki gerginliği miting meydanlarında körükleyerek ve birbirlerine düşmanca söylemlerde bulunarak Türkiye’de seçim yapmak bu toplumu bölmek, ötekileştirmek ve parçalamaktır. Bu çok tehlikeli bir konu ve asla kabul etmiyorum. Hemen düzelmesi lazım. Liderler televizyonlara çıkıp Türkiye’nin meselelerini tartışmalılar. Yerel yöneticiler ve belediye başkan adayları çıkıp kentinin sorunlarını tartışmalı. Vatandaşta izleyip ona göre oyunu kullanacak. Ama maalesef böyle bir şey yok. Kamplaştırıyorlar, bölüyorlar, parçalıyorlar. Bundan sonra nasıl toplayacağız? Nasıl Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da kan davası olduğu zaman araya büyükler giriyor. Barıştırmak için çabalıyor. Bu ülke kan davasına sürüklenmemeli. Bu asla Türkiye’ye uygun bir model ve yapı değil. Kimseyi suçlamadan söyleyeyim. Bu gerginliklerin düşürülmesi lazım.

Zonguldak’la ilgili unutamadığınız anılarınız var mı?

Şemsi Denizer’in başlattığı Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü sırasında karda kışta bizde arabamızla kaydık ve uçuruma sürüklendik. Ciddi bir tehlike atlattık. O zaman yollar bu kadar düzenli değildi. Uçurumun kenarına kadar arabanın tekerleği kaydı ve son anda durarak ölümden kurtulduk.  Hayatımda en büyük tehlikeyi orada yaşadım. Birde Isparta’da yaşadım. Ama o zamanlar Zonguldak’a geliş amacım işçilere destek çıkmaktı. 7-8 otobüs geldik ve işçilere erzak taşıdık. Gelirken de işçiler için, yumurta, süt, peynir, yoğurt, ekmek ne varsa getirmiştik. Keskinoğlu firması bize neredeyse işçilere dağıtmamız için bir kamyon yumurta vermişti.  Ama bunların yanında Zonguldak bana en son gittiğim zamanlarda en keyifli anı şu, o denizin kenarına inip orada buz gibi içeceğimi yudumlayıp balık yediğim an en büyük keyifim oldu.  Birde Mehmet Haberal hocayla ilgili anılarımız var. Haberal Zonguldak Milletvekili seçildikten sonra çok uzun yıllar içeride yattı. Hep Haberal hocamızla konuşmalarımızda Zonguldak’ın adı 8-10 kez mutlaka geçmiştir. Zaten hoca çıkar çıkmaz Zonguldak’a gitti. Denize gitti, ayağını suya soktu. Zonguldak çok önemli bir kentimiz.

Son olarak gazete patronlarına ve çalışanlarına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Patronların durumlarının zor olduğunu biliyorum. Çok zor koşullarda gazetelerini her gün çıkarmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda çalışanlarında çok zor durumda olduğunu biliyorum. Çünkü o patronlardan maaş bekliyorlar. Kazanamayan patronun verdiği maaş düşük oluyor. Anadolu’da en büyük sıkıntı ekonomik açıdan zor şartlar altında basın emekçiliği yapılıyor. Yerel medyaya sahip çıkan ve yerel medyayı büyüten yapının insanlara biraz kazanç ve mutluluk getirmesini diliyorum. Bütün gazete patronlarına ve çalışanlarına başarılar diliyorum.

Röportaj: Nermin Akkaya