Röportaj: Meryem Demir

Fotoğraf: Kamal Al Bayatı

İdeallerini gerçekleştirmenin ruhunda ve yüzünde haklı gururunu yaşayan iki çocuk annesi, eşini, evini, çiçeklerini, hayvanları, yaşamı çok seven, milliyetçi, Atatürk ilkelerine bağlı çağdaş laik bir Türk kadını Selma Aydın.

Aydın bugünlerde tüm Zonguldak insanının ve edebiyat sevenlerin gündeminde bunun nedeni de eksiksiz olarak aranje ettiği şiir dinletileriyle halkın büyük beğenisini toplamış olmasıdır. Ayrıca düzenlediği etkinliklere ülkenin en üst düzeydeki edebi şahsiyetlerini de davet ederek katılımlarını sağlaması Zonguldak halkını da kendisini takdir etmesine neden olmuştur.

Örneğin bir Cemal Safi…

150 ye yakın şiiri bestelenerek Türk müziğine kazandırılmış olan bu ünlü ozan’ın bizzat kendi ağzından şiirlerini dinlemek Selma Aydın olmasaydı eğer bize nasıl nasip olabilirdi. İşte size bu güzel ve mütevazı insanla yaptığımız röportaj, sorduğumuz gerçekçi sorular ve aldığımız harbi cevaplar:

 

Meryem Demir: Kitapların hakkındaki sorulara geçiş yapmadan önce bizlere biraz kendinizden bahseder misiniz? Selma aydın nasıl biridir?

Selma Aydın: Kişinin kendini objektif olarak anlatabilmesi sanırım biraz zor ama benim kendimle ilgili söyleyebileceğim en büyük özelliğim duygusallığım diyebilirim, içimde zapt edemediğim duygusal kırılgan, hüzünlü ve hassas bir çocuğum var. Onunla başım sahiden de belada hiç oto kontrolü yok, her yerde de ağlanmaz ki canım!   dost var düşman var ama ne çare, yüzsüz zırıl zırıl her daim, önüne geçilmez bir gözyaşı pınarı var, işte bu yüzden ilk kitabımda spot cümle olarak yazdığım ve bu durumu özetleyen “şehir barajlarına bağlı kirpiklerim var benim sayaçlardan muaf” sözüdür benim bu yönümü en net anlatan.

Diğer yandan ise azimli ve çalışkanım, iyi bir öğrenciyim, biraz aceleci biraz da negatif düşünen biriyim diyebilirim, genelde olumsuzunu düşünürüm her şeyin. Kendimi ödüllendirmekten ziyade haddinden fazla eleştirip üzerim, sanırım mükemmeliyetçi tarafım buna en büyük etken. Aslında biraz kıskancım hele ki söz konusu olan işimse.  Eşim iyi bir eş olduğumu söyler ve hatta benimle gurur duyduğunu, çocuklarım takıntılı yanlarımı eleştirseler de onlara sorsanız iyi bir anne olduğumu söylerler diye düşünüyorum. “burada yazar gülümsüyor”


Demir: Yazmaya ne zaman başladınız?

Aydın: Yazmaya tam olarak 2010 yılında başladım diyebiliriz,  kırk yaşımdan sonra kendi hayallerimin peşinden gitmeye başladım. Sunuculuk teklifiyle, bir büyüğümden miras olarak bana sunulan teklifle ve hatta emri vakiyle  yıllar sonra mikrofon aldım elime, yıllar sonra diyorum, kitaplarımı okuyanlar bilir çocukluk hayalimdi sunuculuk. Havan tokmağının ucuna bağlı saman çuvallarının kırnap ipleriyle mikrofon kablosu yapardım, babaannemin pazen gecelikleri kostümlerim olurdu, her şey çocukluk hayallerimin marifeti aslında “gözleri doluyor ve ağlamayacağım diyor”  Sahnelerdeki sunumlarımın getirisidir beni yazmaya iten sebep, aslında sancılı bir dönemden sonra koyuldum yola, bu alanda eğitimim olmadığı için  yapamayacağıma inananlar çoğunluktaydı, haklılardı aslında kendilerince ama benim pes etmeyeceğimi bilmiyorlardı etmedim de “kendinden emin olarak gülümsüyor”  İşte bütün bunların ışığında bu dönemde eşime tek bir kitabım olsun istiyorum dedim, sadece bir adet. Eşim zaman zaman bana göndermeler yapar, sen bir tane istedin ben sana binlercesini bastırdım diye minnettarım ona.  İlk yazdığım ve hiç değiştirmeden kitabıma koyduğum “sigarasına çay çayına akasya kokusu karışmış sevgili” şiir tadındaki yazımdır.


Demir: Kitaplarınız ne zaman hangi tarihte baskıya girdi?

Aydın: ilk kitap Kırkımdan sonra azmadım kırkımdan önce yazmadım 2011 mayıs ayında çıktı, ilk imza günümü İstanbul Tüyap’ta yaptım,  aynı kitabım genişletilmiş  olarak ikinci baskıya girerken aynı anda da  “Rutubet böcekleri” adlı roman çalışmasıyla 2013 yılında raflardaki yerini aldı.  Bu yıl 2016 yılında Mart ayında çıkan “Yolsuz dere” kitabımla, “Üvey şehirler” adlı şiir kitabım okuyucuyla buluştu ve 14 Mart’ta lansmanını yaptık. Yolsuz dere kadınların hayatlarından kesitler anlattığım bir kitap, geri dönüşümlerini merak ediyorum okuyucumdan alacağım eleştiriler yorumlar çok önemli.

Bununla birlikte üç kez içinde sanata dair birçok çeşitlilik bulunan şiir dinletileri düzenledim. İlkini kendi imkânlarımla yaptım ve beğeniler beklentimin çok çok üzerindeydi. Talipleri çoğaldı dinletimin Belediyemizin ısrarı üzerine özellikle Başkanımızın, ikinciyi 25 Şubatta belediyemizin katkısıyla gerçekleştirdim ve bu yıl Mart 16 da yaptığım üçüncüyü de yine  Belediyemiz adına yaptım ve birde sayın Cemal Safiyi konuk olarak ağırladım sahnemde, inanılmaz bir gurur, onur yaşadım.bunun yanı sıra 2015 yılında yaptığım  tsm formundaki üç bestemi de gecede görücüye çıktı birini oğlum seslendirdi. 


Demir: Hayatta iyi ki yapmışım dediğiniz şey nedir?

Aydın: Çocuklarım…..Ve mesleğim….


Demir: Yaşamınız film olsaydı bu filmin en acıklı ve en mutlu sahneleri hangileri olurdu? Eğer bu yaşamınız filme alınsaydı hangi oyuncunun oynamasını isterdiniz?

Aydın: Çok ilginç bir soru bu…. Bu kadarını ben bile hayal etmemiştim Meryem hanım. Hayatımın film olabilme ihtimali sahiden de ilginç. Benim hayatım birçok kişinin hayatında da olduğu gibi içinde çok doneler barındırıyor ama beni en çok inciten canımı hala daha en çok yakan, baba sevgisini diğer çocuklar kadar sıcacık hissedememem olmuştur ya da hissettirilmeyen diyelim. Babam çok otoriter ve agresif biriydi yıllar sonra aramızdaki uçurumu biraz da olsa kapatabildik karşılıklı.Sevgi eksikliği sevgi arsızı yapıyor insanı fazlası değil bence zararlı olan azı sıkıntı yaratıyor.Bunu kendi çocuklarımla olan iletişimimde ve koşulsuz sevgi aktarımında daha iyi gördüm, ben yapabiliyorsam eşim yapabiliyorsa benim annem babamda bizi bu kadar çok sevebilirlerdi diye düşünüyorum. Babamla ben yazmaya başladıktan sonra bu sevgisizliğin hesabını yaptık, ona yazdığım şiirleri birlikte okuduk birlikte ağladık ve benim kollarımda ruhunu teslim etti canımı daha da çok yakarak, birbirimizin gözlerine bakarak vedalaştık babamla” gözyaşlarını özgür bırakan bir kadın görüyorum şu an  karşımda”  ah hayatımın film olmasından ziyade oyunculuğuna hayran olduğum aktrisler var elbette Yıldız Kenter’i ilk sırada söyleyebilirim.


Demir: Şiire olan merakınız ne zaman başladı? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız hatırlıyor musunuz
?

Aydın: Okul yıllarında başladı her çocuk gibi, ilkokul dördüncü sınıfta ulusal bir şiir yarışması vardı ve bizde okul olarak katılmıştık o zaman Cumhurbaşkanı sayın Fahri Korutürk’tü ödüllerimizi o verecekti kazandığımızda, benim şiirim dereceye girmişti fakat altında başka birinin adı yazıyordu aaaaaa bakın ben o günde çok ağlamıştımJ.

Şiirim şöyleydi:

Çocuğun sevgisiyle annenin kalbi yanar

Güldüğünü görünce içinde sevinç doğar

Yavrum diye sarılır ona

Açar kollarını dolar boynuna

Yavrum diye bağrına basar

Annenin sevgisi çocuk……

Olsun  ben yılmadım bugün şiire daha çok aşığım ve bir şair olabilirim günün birinde düşüncesiyle de yazmaya devam ediyorum.


Demir: Sizce günümüz gençliğinin şiire bakış açısı nasıl?

Aydın: Yaşadığım coğrafyanın gençlerini kısmen gözlemleyebildiğimde şiir yazmayı deneyen gençleri görüyorum, duyuyorum. Paylaşımlar sosyal medya üzerinden de takip edildiğinde bir kıpırdanma var gibi görünse de yeterlimidir değimlidir bilemiyorum. Neyle, hangi zaman dilimiyle mukayese edilmeli onu da bilmiyorum, duygusallıktan uzaklaşıp mekanikleştiğimiz için şiire sarılana bende sıkıca sarılabilirim ve şiire olan aşkımın birçok kişiye ilham olduğunu biliyorum çünkü çok güzel geri dönüşler alıyorum gençlerden umutsuz değilim.


Demir: Günümüzde şiire yeterince önem veriliyor mu? Önem verilmiyorsa sizce neden?

Aydın: Bu konuda birkaç yıl öncesine kadar bende muzdariptim,  yaklaşık on yılı aşkın bir zaman diliminde sunuculuk yapıyorum, öyle ki her sunumumda mutlaka şiir okurum, hatta resmi sunumlarda bile,o kasvetli havanın dağılmasına katkı sağladığını düşünüyorum şiirin bürokratlar bile kendilerine iyi geldiğini söylediler çok kereler. Programlarda protokol dışındaki sunumlarımda  şiir  konusunda bir ara çok sıkıştırıldım şiir okumamam konusunda beni uyaran işverenlerim sonrasında kendileri de şiire sarıldı.  Bu benim için sahiden de bir kazanımdı ve yürüdüğüm yolda devam etmem gerektiğinin somut örneği. Şiir en iyi ilaç bence meditasyonda aynı zamanda ben kendimi şiir ile arındırıyorum içine düştüğüm tüm çıkmazlardan.

Demir: Sizce şair mi doğulur sonradan mı olunur?

Aydın: Bu konuda genel bir tahlil yapamam ama kendim şiirin içinde olduğum için en azından bir öğrenci olarak, her ikisini de yaşıyorum ben yazmak için oturduğumda da yazıyorum, aklıma bir şey geldiğinde de yazmak için sarılıyorum kaleme kâğıda. Yani doğulursa da sonradan oluruna da şahitliğim var kendi ruh dünyamdan süzülen üretimlerimde.

Demir: Şiirin şairin aynası olduğunu düşünüyor musunuz?

Aydın: Evet, çünkü kişinin kendi penceresinden gördüklerinin özümsenmişliğinde düşüyor satırlara duygular, öyle değil midir karakteristik şiirlerin ait olduğu şairlerin, şiirlerinden tanınması. Bununla birlikte şiire yansıyanlar şairin duruşunu da özetler yaşama karşı.

Demir: Şiire dair neler söylemek istersiniz? Geleceğe ait planlarınız nelerdir?

Aydın: Şiiri öğrenmeye çalışıyorum,  şiiri anlamaya çalışıyorum, oturdum yazdım ve şiir oldu demekle olmuyor, içeriğinden kurallarına kadar çok ince bir süzgeçten geçirmeniz gerekiyor her bir harfi ve içinde barındırdığı duyguyu nakış misali işlemeniz gerekiyor. Bunu arşivlerde yer alan ve klasik olmuş şiirleri iyice okuduğunuzda daha iyi anlayabiliyorsunuz, gizlenmiş şifreleri var şiirin bunu çözebildiğinizde şair oluyorsunuz sanırım, çünkü öylesine engin bir derya ki şair oldum demek için haddinizi bilmeniz gerekiyor ben de haddimi bilenlerdenim öğreniyorum yavaş yavaş.

Geleceğe ait planlarıma gelince: İyi bir yazar olmak istiyorum, kalıcı ve içeriği olan yazılarımla eserler üretmek istiyorum. Bu hiç kolay değil ama imkansız da değil, sohbetin başında da dile getirdiğim gibi azimli biriyim ve çalışkanım, ömrüm vefa ettiği sürece yazmak istiyorum, şimdiye kadar beş kitap oldu  ve Zonguldak çocuğu olarak bu coğrafyanın kültüründe bir yer edinmek.

 Çalışıyorum geç başladım ama kendimden umutluyum. İçimdeki kalabalık çocuklarımla büyüyorum çoğalıyorum, ilk gün ışığına çıkan sunucu çocuğumdu, sonrasında şiir’e olan aşk’ıma yazmak isteyen yazar olmak isteyen çocuğum eşlik etti, en son olarak beste yaparak beni şaşırtan içime saklanmış çocuğumla da tanıştım 2015 yılında, üç TSM formundaki bestelerimle TRT ‘nin kapısını zorluyorum. Çok ciddi bir projem daha var ve hatta Milli Eğitim Bakanlığına da sunmayı düşündüğüm ama biraz zamana ve kendimi geliştirmeye ihtiyacım var ama startını verdim notlarını tutuyorum  umutluyum.


Demir: Edebiyatla ilgilenmeye başladığınızdan beri kimlerden ya da hangi kurumlardan destek gördünüz?

Aydın: Ben projelerini içine sığdıramayan kadınım, destek görmek için üretmeniz ve ürettiklerinize insanları inandırmanız gerekiyor. Ben üretiyorum ve insanları son on yıldır şaşırtıyorum, çünkü kendi kendimin öğretmeni olarak tek başıma doğuruyorum projelerimi, düşünüyorum öyleyse varım sözüne bir gönderme benimkisi, “ Üretiyorum öyleyse paylaşmalıyım” Benim otokontrolüm sağlamdır olmadan olmak şımarmak işte bunların önüne geçebilmek için kendime sürekli söylediğim haddini bilmekle alakalı bir sözüm  var, “bir kum tanesiyim yürüdüğüm yolda” kendimce.

Destek kelimesi ne güzel bir kelime, en azından köstek kelimesinden daha güzel. Kendimi bazen bir dilenci gibi hissediyorum, destek dilenen bir dilenci, zor şartlarda ortaya çıkardığım işlerimin projelerimin artık hakkını veriyorum, şiir dinletilerimin başarısıyla övünüyorum ben en çok kendime ve eşime güveniyorum. Kurumlar dernekler ve elbette başım sıkıştığında içimi döktüğüm dostlar. Hiç kimse tek başına hiç bir işin içinden çıkamaz ama bir kişi tek başına düğmeye basabilir, benim yaptığım şey de bu.  Zorlanarak, yıpranarak, üzülerek ve her şeye rağmen başararak yola devam, değer mi peki bütün bunca üzüntüye, incinmeye, yıpranmaya, üstelik kişisel hiçbir maddi kazanç da yokken ortada. Değer iz bırakmak için üretmek şart.