Türkiye’de madencilik sektöründe birçok kaza yaşanmıştır. 1941 yılından bu yana 3 binden fazla insan maden kazalarında hayatını kaybetmiştir. 100 binden fazla insan ise yaralanmıştır. Madenlerde en çok görülen kaza sebepleri ise grizu patlaması, göçük ve yangınlardır. Türkiye’de geçmişten günümüze kadar birçok kaza yaşanırken, bu kazaların en çok görüldüğü il ise Zonguldak olmuştur.  

Kız Meslek Lisesi Resim Bölümü Öğretmeni Sema Dönmez, 1995 yılında görev yeri Zonguldak çıkınca, o sıralarda Zonguldak’ta grizu patlaması nedeniyle çok sayıda madencinin yaşamını yitirmesi sonucu madenci eşlerini ve çocuklarını düşünerek ağladığını söyledi. Bolulu olduğunu ve “Geldiğim şehre aşık oldum.” diyerek Zonguldak sevgisini dile getiren Dönmez, madenlerde ölen madenci çocukları ve eşlerinin acısını yağlı boya ile çizdiği ‘Karaelmas Gelini’ adlı resme yazdığı duygu yüklü şiirle anlattı.

Yapmış olduğu tabloyu geçtiğimiz yıl Madenciler Günü nedeniyle Şehitler Parkı’nda kurulan maket maden ocağında sergilenmesi için verdiğini ve tablonun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Beceri Yarışması’nda Türkiye ikincisi seçildiğini söyleyen Dönmez, Zonguldak’ta projesinin önemini anlatamadığını söyledi ve yetkililerin ilgisizliğinden yakındı.


 “MADENCİ EŞLERİNİN ACISINDAN ETKİLENDİM”

Kız Meslek Lisesi Resim Bölümü Öğretmeni Sema Dönmez, Halkın Sesi Gazetesi Muhabiri Nermin Akkaya’ya Zonguldak ve madenlerle ilgili düşüncelerini şu sözleriyle aktardı: “Zonguldak’a, 1995 yılında mecburi hizmet sebebi ile tayin oldum. Göreve başladığım sırada Zonguldak’ta grizu patlaması olmuş ve çok sayıda madenci hayatını kaybetmişti. Ardından, Zonguldak’tan Ankara’ya bu ölümlere tepki olarak yürümüştü Zonguldak madencisi. Birçok madenci hayatını kaybederken, madenci eşleri de dul kalmıştı. Televizyonlarda onlarla ilgili haberleri izlerken çok etkilenmiştim. Bir şehirde bir anda babasız kalan bir sürü çocuk, sabah işe yolladıkları hayat arkadaşlarının akşam ölüm haberlerini alan kadınlar… Beni çok üzmüştü. Bu acıların üzerine hem baba hem ana olmak zorunda kalan, kapanmayacak yaralarla hayata tutunmaya çalışan dul kadınlar… Mecburi hizmet için Zonguldak’a atandığımda bu şehirdeki hüznün kokusunu aldım. Garip bir havası vardı. Hem çok çekici güzelliklerle donatılmış; doğal, hem de çok acılı, kederli ve yorgun bir şehir Zonguldak. Tezatların buluşması…

“HER KIŞ BUNALDIM, İSYAN ETTİM”

Kız Meslek Lisesi’nde görev yaptığım için kızlarımızın çoğunun babası da madenciydi. Onlarla iç içeydim. Alışmışlar, doğal geliyordu onlara. Babaları yeraltında çalışıyor. Yeraltında bir şehir var. Görünen ve görünmeyen yüzü şehrin… Hayranım ben bu şehre. Ama yaşayanlara kızgınım. Sahipsiz geliyor bana. Aynı eşini kaybetmiş bir gelin gibi Zonguldak… Ama çok da gururlu ve güzel bir gelin. Sahipsiz ama emeğin verdiği iç huzur var. Burada hüzün ve direnme var. Güçlü, her şeye rağmen güçlü… Özel geliyor bana bu şehir. Bir değer, kıymeti bilinmeyen bir zamanların en nadide şehriymiş Zonguldak.  Çok dinledim burada yaşayanlardan… Ben Zonguldak’ta her kış bunaldım, isyan ettim, sevmedim ama her bahar tekrar âşık oldum… Bir gün ona bir şeyler yazdım… Hissettiklerimi yazıya, sonra da tasarıma döktüm.

“BEKLEDİĞİM İLGİYİ GÖREMEDİM”

Okulumuzda bir projede tasarımımı kullandık ve derece de aldık. Geçen yıl Madenciler Günü’nü de MTA’da görevli ve Maden Mühendisleri Odası’nda aktif çalışan Yüksek Maden Mühendisi Kebire Kel yakın arkadaşım olduğu ve tasarımımı bildiği için bu etkinlikte paylaşmamı önerdi. Severek kabul ettim. Yağlı boya ile yaptığım resmim 1 yıldır maden ocağı tasviri olan müzede sergilenmekte. (Ben müze diyorum.) Tasarımımı paylaşırken maden mühendisleri odasının, sendikanın, Belediye’nin ve en çok da Valiliğin ilgisini çekeceğini bekledim. Ancak bu konuda hiçbir dönüş almadım. Zonguldaklı değilim, Boluluyum ama ben bu şehri anlatmak istedim hissettiklerimle…

“KİMSEYE ANLATAMADIM”

Aslında herkes bilsin istedim. Tanısın. Ziyarete gelenler ya da burada çalıştığımı duyanlar olumsuz şeyler söylerken inanın üzülüyorum. Neden emeğe bu kadar az değer verilir? Neden bizler yaşadığımız yerleri sahiplenmeyiz? Bir yere giderken buraya ait bir şey götürmek istiyorum. Yok… Madenci heykellerinden başka… Ama anlatamadım kendimi, belki de nasıl anlatmam gerektiğini bilmiyorum. Bundan 6, 7 yıl önce Belediye Başkanı ile görüşmüş, projemizi anlatmıştık. İlgilenmedi. Dinledi, güzel dedi, o kadar. Geçen yıl, sevgili arkadaşım Kebire Kel’in teklifi sayesinde tekrar hayata geçirdim ve tablo olarak yaptım. Ama beklediğim ilgiyi yine göremedim. Ama mutluyum. Benim duygularımı paylaşan çok güzel insanlar aradı beni. Tebrik ettiler.

“GELİŞİM SANATLA OLUR”

Bu arada resim öğretmeni olarak mezun oldum. 22 yıllık öğretmenim ve aldığım seminerler ve eğitimlerle Moda Tasarımı, Grafik, Sanat ve Tasarım, Radyo-TV Grafik Animasyon ve Takı Tasarımı Kuyumculuk alanlarında ders öğretmenliği yaptım ve mezun verdim. Öğrenmeyi, üretmeyi, yenilikleri seviyorum. Gençlerimiz ve ülkemizin geleceği için şehirlerimiz gelişmeli. Gelişimse sanatla olur, Alışveriş merkezlerinde değil bana göre. Tüketim değil, üretim toplumu olabildiğimiz sürece mutlu bireyler oluruz. Umarım bunu başarırız. Bu şehirden tayin olabilirim, her an gidebilirim, ancak Zonguldak her zaman hüzünle bakan, güzel ve yorgun gelinim olarak benimle olacak… Size teşekkür ediyorum. Beni aradınız ve benim duygularımı paylaştınız ya, öyle güzel ifade ettiniz ki çok mutlu oldum.”

Röportaj: Nermin AKKAYA


 

ZONGULDAK GELİNİ

 

Zonguldak…

Karaelmas diyarı…

 

Denizi deli,

Doğasında çeşit yeşili,

Gün batarken izlersin bütün renkleri.

Tepeden tırnağa gelindir o.

Biraz hüzünlü, yorgun,

Gizemli bir gelin.

 

Her sabah gönderir

Yeraltına eşini,

Akşama döneceğini bilmeden

Zonguldak Gelini.

 

Kömür kaynağıdır,

Yaşam gücüdür onun,

Eteklerinde saklıdır,

Toprağın altında bekler,

Bereketiyle.

Toprak yeşile can verir,

Sakınmadan tüm renkleriyle

Bir değildir onun yeşil.

Kollar işler,

Durmaz, emek verir,

Çıkarır kaynağından enerjisini.

Gün biter, batar güneş.

Denize vururken ışıkları,

Kızıla döner gökyüzü,

Emeğin getirdiği iç huzurla.

 

Başındaki taçta parlar elmaslar.

Kömür, eteklerden taşınmış,

Başına taç olmuştur gelinin.

Değeri biçilmez emektir,

Berekettir.

Karalar bağlamaz asla,

Adı karadır ama

Elmaslar saklıdır

Işıltısında.

 

ÖZGEÇMİŞ

1970 Ankara doğumludur. İlk, orta ve lise tahsilini Bolu’da tamamlamıştır. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği Bölümünden mezun olmuştur. 1992 yılında Bolu/Yeniçağa ilçesinde öğretmenlik görevine başlamış, 1995 yılında mecburi hizmet için Zonguldak Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nde Resim Öğretmenliği görevine atanmıştır ve halen Zonguldak Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nde görev yapmaktadır. Sema Dönmez, Moda Tasarımı, Takı Tasarımı, Grafik Tasarım,  Sanat Tasarımı ve Animasyon dallarında eğitim almış ve bu dallarda birçok öğrenci yetiştirmiş ve mezun etmiştir.