Ödüllü Yönetmen Metin Kaya ile “soluk” soluğa bir röportaj

Madencinin soluğu Roma’da

Kurgu ve yönetmenliğini kendisinin üstlendiği “100 bin kişiydiler” isimli belgesiyle büyük başarı kazanan Metin Kaya, şimdi de “Soluk” isimli belgeseliyle sanat severlerin karşısına çıkıyor. Büyük Ankara yürüyüşünün ardından madencilerin yaşamını objektifine taşıyan Kaya, çektiği son belgesel “Soluk” ile Roma’da Asiatica Encounters With Asian Cinema Festivali’ne davet edildi. 30 yıllık kuyumculuk mesleğinden vaz geçen Kaya’nın sanatlayollarının nasıl kesiştiğini ve “Soluk” hakkında merak edilenleri kendisine sorduk.

 

Derya Aktaş: Öncelikle klişe bir sorudan başlayalım; kendinizden biraz bahseder misiniz?

Metin Kaya: En zor sorudur. Kişinin kendisini anlatması… 8-10 yıldır sinema ve belgeselle uğraşıyorum. Fotoğrafçılıkla da bağımı koparmadım.

Derya Aktaş: İlk belgesel çekiminizin ismi “100 bin kişiydiler” Büyük Ankara yürüyüşünü konu alan bir belgeseldi. Serüveninizi dinlemeye buradan başlayalım dilerseniz

Metin Kaya: 2009 yılında yaptığım ilk belgesel çekimim olan “10 bin kişiydiler” ile Antalya Altın Portakal’da ödül almıştım. 90-91 Büyük Madenci Grevini anlatmıştık. Daha sonra 3 Mart’ta Kozlu’da ölen 263 maden işçisinin filmini yaptık.

Derya Aktaş: Peki, daha önce kuyumculuk yaptığınızı biliyorum. Aynı zamanda Zonguldak Kömürspor geçmişinizde var. Özellikle mesleğinizle olan bağınız yönetmenliğe geçiş sürecinde mi koptu yoksa zaten bırakmayı düşünüyor muydunuz?

Metin Kaya: Evet, 30 yıl kuyumculuk yaptım. 89-92 yılları arasında Zonguldak Kömürspor’da as başkanlık ve başkanlık vekilliği yaptım. Bırakmayı zaten düşünüyordum. Sanatla ilişkim resim ve fotoğrafçılıkla devam eder. Hayat böyle yuvarlanıp gidiyor.

Derya Aktaş: Yönetmenliğe merakınız fotoğrafçılıkla mı canlandı yoksa hep hedefleriniz arasında var mıydı?

Metin Kaya: Hiç aklımın ucundan geçmiyordu. Resim ve fotoğraf yürüyüp gidiyordu. Bir sıkıntımda yoktu. Mete Arif Tokmak arkadaşımız, bir gün kısa filmi olduğunu söyledi ve benden çekmemi istedi. Hiç yapmadığım bir şeydi. Ama “yaparsın, edersin” diye bir ittiler. Öyle gidiyor.

Derya Aktaş: Dr. Ahmet Boyacıoğlu, yine ilimizde başarılı olan isimlerden bir tanesi. “Siyah-Beyaz” filmiyle ödül almış biri aynı zamanda. Mesleğini, sanata atıldıktan sonra bıraktı. Şimdi siz de de aynı şeyi görüyoruz. Bu işin fıtratımı böyle? İkisi birlikte gitmiyor mu?

Metin Kaya: Bir söz vardır. ‘Sanat, karın doyurmaz’ diye. İyi ki karnımız tokken başladık. Geçmişte başlasaydık aç kalmıştık. Yapıyorum demeyle olacak bir şey değil. Ben hep söylüyorum. Gözlemi ve görsel sanatları iyi olmayan bu işi yapamaz. Yapmamalıdır. Teknik öğretilebilir, içerik hiçbir yerde öğretilmez. Teknik becerinize duygularınızda eşlik ettiği zaman ortaya bir şey çıkar. Mutlak sanatla uğraşan insanların ek gelir kaynağı olmalıdır. Yoksa çok sıkıntılı bir durum ortaya çıkar.

Derya Aktaş: Evet, biz sanatına ve sanatçısına sahip çıkmayı becerebilen bir toplum henüz olamadık. Peki, İleriki dönemlerde sizi sinema çalışmalarıyla görecek miyiz? Yoksa sadece belgesel mi çekmeyi düşünüyorsunuz?

Metin Kaya: Son iki filmimde belgeselin tarih alanıyla ilgilendim. Bir olayı tanık ve belgeleriyle anlattık. Üçüncü filmde bildiğimiz konvansiyonel sinemanın diline yaklaştığımız bir film oldu. Kaçak ocaklarla ilgili çektiğimiz 45 dakikalık film, röportajlarla yürümeyen, çok az konuşan, sadece kamerasıyla derdini anlatmaya çalışan yani sinemanın dilini zorlayan bir filmdir. Kastettiğiniz kurmalı sinema da çok büyük bütçeler ve yapım gerekiyor. Böyle bir talebim aslında yok. Görüntü yönetmenliği ve kurgu olarak iki ana damar üzerinde çekimler yapıyorum. Görüntü yönetmeni kullanmıyorum. Fotoğrafçılıktan geldiğim ve tekniğini bildiğim için kamerayı ben kullanıyorum. Kurgu, masa başında sinemayı, hikâyenizi çıkartabilme meselesidir zaten. Bu iki çizgi üzerinde yürümeyi seviyorum.  Ülkenin birçok yerinde uzun metrajlı setlerde çalıştım. Bunu zevk için yapıyorum. İnsanda sınırlarını bilmeli, bir adım ötesi aslında ‘baya bir adım’ ötesi demektir. Tabi ki zamanla koşulları değerlendiririz.

Derya Aktaş: “Soluk” yeni belgeseliniz ve 22-25 Kasım tarihlerinde seyirciyle buluşacak. Aynı zamanda sizin için yine bir başarı öyküsü niteliği taşıyor. Roma’da film festivaline seçildi. “Soluk ”tan bize biraz bahseder misiniz?

Metin Kaya: Şuanda Roma’da Asiatica Encounters With Asian Cinema festivaline davet edildi. 22- 25 Kasımda filmin gösterimine katılmak için Roma’da olacağım. İlk olarak İstanbul Film Festivaline çıktı. İlk belgesel festivaliydi ve ilk yarışma bölümüne çağırıldı. Orada bir filme sansür uygulanması neticesinde tüm yönetmenler boykot kararı aldık ve filmlerimizi çekmiştik. Şuanda Antalya’da yapılan belgesel film festivalinden de 150 imzayla boykot kararı alan yönetmenlerden bir tanesiyim. Oraya da göndermedik. Ama diğer festivallerde önce yurt dışı sonra yurt dışı muhtemelen ortağım ve filmin yapımcısı olan şirkette bir TV kanalına satışını yapacaktır. Zonguldak’ta da bir ara fırsat bulduğumuzda gösterim koşulları teknik olarak oluşursa hep birlikte izleyeceğiz.

DERYA AKTAŞ