Zonguldak Mimarlar Odası Başkanı Nejat Altınkaya ve Genel Sekreter Ece Bakioğlu, Halkın Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Meryem Demir’in sorularını yanıtladı...

‘Yapılaşma %80 kaçak’

Zonguldak Mimarlar Odası Başkanı Nejat Altınkaya ve Genel Sekreter Ece Bakioğlu, Halkın Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Meryem Demir’in gündemdeki sorularına yanıt verdi. Lavuar alanından sahildeki kaçak kafelere, Gazipaşa Caddesi’nin trafiğe kapatılmasından, şehirdeki kamu binasının koşullanmasına kadar bir çok konuda Mimarlar Odasının görüşlerini açıklayan Altunkaya ve Bakioğlu Zonguldak’da kaçak yapılaşmanın %80’lere ulaştığını belirterek, kentsel dönüşümün yanlış uygulandığını, denetimsizlik yüzünden sorun yaşandığını söylediler.

 

Meryem Demir: Nejat Altınkaya kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Nejat Altınkaya: Zonguldak doğumlu merkezde 78’den beri mimarlık yapıyorum. Serbest meslek olarak çalıştım. Zonguldak’ta genel olarak çalışmalara başladım ve daha önce 3 sene İstanbul’da da uzun süre çalışmışlığım var. Zonguldak’ta serbest meslek olarak mesleğimi ifa ediyorum. Aynı zamanda mimar odasında 2 dönemdir çalışıyorum. Üyelik bazında gidiyordu son dönemde de arkadaşlar başkanlığı layık gördüler ve odamızın düşüncelerini, görüşlerini burada savunmaya yansıtmaya devam edeceğiz.

Demir: Lavuar alanı “parçalanıyor” bu konuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Altınkaya: Biz, Mimarlar odası olarak başından beri lavuar alanının parçalanmasına karşıyız, zaten lavuar alanının bir projesi var. Biz buranın bütün şekilde projeye sadık kalınarak yapılmasını istiyoruz. Çünkü bugün kentsel değişim ve dönüşüm dediğimiz şeye sadık kalmak ve başarı yakalamak için bütünden gitmek gerekiyor. Parça parça yaptığın zaman ortaya çıkan şeyler hiçbir zaman için verimlilik vermiyor. Lavuar alanı da bugün kamuya mal olmuş bir alan yani Zonguldak’ta da burası heba edilirse parça parça yapılar şekline dönüşürse, bugün Zonguldak halkının faydalanacağı alanda da göze hoş gelecek bir yapılanma olmayacağı kanaatindeyiz.

Projede, günün şartlarına göre güncellemeler yapılabilir. Güncellemenin de bütünden ilerlemesi gerekiyor. Bugün bir tiyatromuz bile yok…  Kültür alanımız yok. Zonguldak, kültürel etkinlikler açısından salon sıkıntıları yaşıyor. Şimdi bunlar burada çözülecek. Gezme, seyir terasları insanların gezineceği alanlar lazım. Bunların sağlanabilmesi içinde gerekli kuruluşlar tekrardan bir araya gelip ortak çalışıp projeyi görüşmeliler. Artık belediyelerde estetik komisyonları kuruldu. Bütünden gelecek yapının o estetik kurula da sunulması gerekiyor oda bakacak buraya yakışırlığına ihtiyaçlarına ona göre öneriler getirecek, biz burada Zonguldak’ı kamuya mal olmuş şekilde görmek istiyoruz. Herkesin kullanabileceği kültürel ihtiyaçlarını sosyal ihtiyaçlarını yapacağı gezilebileceği seyir teraslarından istifa edebileceği bir alan istiyoruz. Duyuyoruz mesela buraya teleferik olabilir. Burada şimdi otopark alanın bunun yarısı kadar olan bir kısımda çözülüyor yani mimarlar odası olarak buranın altının komple otopark yapılmasını istiyoruz. Birisi nikah salonu yapılsın bunun üstünde otoparkını üstte çözülüyor yani biz hepsinin yer altına girmesini istiyoruz. Otoparkın normalinde de zaten yeraltında olması lazım Zonguldak’ta büyük otopark sıkıntısı var. Şimdi çıkıyorsunuz bir saat araba park edecek yer bulamıyorsunuz, Zonguldak’ın içindeki bütün trafiği de yasaklayıp buraya park etme imkanı da var. Otopark mutlaka şarttır.

Bakioğlu: Ben süreç içerisinde aktif çalıştım. Lavuar alanının tescil edilmesinden o kriblaj binasının mevcut yerinde olmasından daha sonra mimarlar odasıyla kent müşteri fikir yarışmasıyla bir kamu oyu oluşturmuştuk. Peşinden de belediye bir mimarı yarışma projesi yaptı. İsmail Eşrefle, katılımcılardan biriydim aktif yer almıştık. Şöyle bir şey var orda ki proje değiştirilebilir dönüştürülebilir ve kent isteklerine ve taleplerine göre yenilenebilir bir vaziyetteydi. Bu genel anlamda tasarım olarak içinde bulunan elemanlar kullanım alanları o anlamda seçilmiş bir projeydi. İhtiyaca göre değiştirilip dönüştürülebilir bir durumu vardı. Tasarım olarak kaldı uygulama haline dönüştürülemedi. Uygulama haline dönüştürülse de sivil toplum örgütleriyle birlikte ihtiyaca göre şekillenerek bir vaziyete gidecekti. O projenin genel özelliği de çok fazla betonarme yapı bulundurulmaması, genel anlamda kültürel alanların yeşil alanların sosyal alanların fazla olmasıydı. Zaten seçilme sebebi de oydu.


Demir: Sahildeki cafeler yüzünden Belediye Başkanlarıyla mahkemelikler suç kimde. Sizin çözüm öneriniz var mı?

Altınkaya: Biz olayı basından izliyoruz. Belediye daha öncede onlara metrekare bazında vermiş ama ondan sonra büyüterek genişletmişler. Üç Belediye Başkanını dinledik, hepsi de “Bizim bundan haberimiz yok”  “O yaptı bu yaptı…” diye konuştu. Uzaydan mı geldi bunlar! O mevzu belediyenin kendi içişlerini ilgilendiriyor. bu da Zonguldak’ta bazı şeylerde çok ciddi davranılmadığını gösteriyor.

 

Bakioğlu:  Aslında sadece cafelerle ilgilide bir durum değil yani diğer yapılanmalarda da mevzuatların iyi işletilmediği kişiye göre durumların ortaya çıktığı çok net olarak görülüyor.  Çünkü bir yerde yapı yüksekliği bellidir yapı yaklaşımı mesafesi bellidir. Zonguldak ta baktığınız zaman o oranı orantıyı algılayamazsınız yani buda işte mekanizmanın yanlış işlemesiyle kişiye göre işlemesiyle meydana geliyor. Kentin ortasında görünen bir yerde herkesin gördüğü bir şeyi görmezden gelip de “Benim haberim yok” demek komiklik yani herkesin haberi var sonuçta.

Demir: Gazipaşa Caddesi’nin kapatılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?....

Altınkaya: Gazipaşa caddesinin tek şeride düşürülmesi ve hiç orda duruş yapılmadan yaya trafiğini kaldırmak, Gazipaşa caddesinin trafiğe kapatılması çok yararlı olur ama trafik sorununun da onunla beraber çözümünün yapılması gerekir. İsmail Eşref, “Alt geçit yapacağım. Buradan karşıya geçeceğiz” dedi.  Bunlar düşünülüp trafik sorunu çözülürse Gazipaşa’nın kapatılması lazım. Kapanana kadar, şahsi önerim bugün İstanbul’da bazı bölgelerde kullanılan tek araçlık geçiş sisteminin Zonguldakta’da gündeme getirilmesidir. O zaman kaldırımlar iki misli genişler yayanın burada kullanım alanı genişler.  Gazipaşa caddesinde kimse durmayacak transit geçecek. İlk etapla öyle bir çözüm olabilir. Durakların yapıldığı yere kazık çakılarak bir yol yapıldı o yolun yapılış amaçlarından bir tanesi de gidiş geliş yolunu arka kısma vermekti. Gazipaşa caddesini trafiğe kapatmaktı. Orayı otobüs durağı şekline dönüştürdü oda olabilir yani arkadan o kısmı yol olarak devam edebilirler.

 Lavuar alanı benim için Zonguldak için son şanstır. Şimdi Gazipaşa Caddesi’ndeki binalar yenilendi de ne değişti? bir şey değişti mi sizce? Halk adına bir şeylerin değişmesi için Gazipaşa Caddesi trafiği kapansaydı bir kentsel dönüşüm olurdu. Onun önlemini alıp da orda oturma yerleri dükkânlar arası vatandaşın vakit geçirmesi, masaların yazın dışarı atılması, insanların yemek yiyebileceği mekanları olursa Gazipaşa caddesinde biz, bir değişim hissedebilirdik. Bunlar radikal kararlar alarak olur. Yoksa orda o iş hanı yaptı bu iş hanı yaptı o bir kentsel dönüşüm sayılmaz. Şimdi sadece binalar yenileniyor ama hayatımızı değiştiren bir farklılık yok. Farklılık olması için faydalanabileceğimiz alanlar gerekir.

Bakioğlu:  Zonguldak’ta yayalarda araçlarda kendi hükümdarlığını koruyor. İstediği yerde duruyor istediği yerde geçiyor, yayada öyle. Çok kısa zaman içerisinde Zonguldak’a ışıklar konuldu mesela… Ondan öncesinde ışıklarda yoktu. Ama hala ışıklara uyana da çok denk gelmedim. Kamusal anlamda bir çözüm yok kişiye bir faydası var ama kamusal olarak ben ne hissediyorum o sokaktan geçerken o estetik duygusunu değişimi dönüşümü hissedemiyorum.

fark ettiyseniz Kent içerisinde kentsel dönüşüm adı altında eski binalar yenileniyor. sokakta gezerken biz sokakta ki estetikte bir değişiklik fark etmiyoruz. Çünkü herkes kendi bina bazında yapısını yapıyor ve bütünlüklü bir şey gene ortaya çıkmıyor. Malzemeler farklı, pencereler farklı, yükseklikler farklı, dolayısıyla sokakta dolaşan insan için değişen hiçbir şey yok.

Aynı şeyi lavuar alanı olarakta düşünelim; şimdi bunu parçalayıp her bir parçasını ayrı bir mimariyle ayrı bir projeyle ele aldığımız zaman gene ortaya birbiriyle ilgisiz alakasız bütünlüksüz ve işlemi de parçalayan bir durum ortaya çıkacak. Bizim karşı çıkmamızdaki sebeplerden biri hem işlevin parçalanması hem de estetik olarak o bütünlüğün bozulmasıdır.

 

Demir: Peki, adliye binasının yeri sizce uygun mu ?

Altınkaya: Ben onu defalarca söyledim. Adliye binası yeri uygun değil. şimdi siz dünyanın bütün limanlarını gezdiniz hangi limanda adliye binası var? Benim gezmediğim liman kalmadı. Hiç birinin içinde ben adliye binası görmedim. Orada akşamları yemek yiyebileceğin yer vardır. Gece 9-10 a kadar eğlenilir. Şimdi bizim limanımız ne oluyor? Akşam 5 te adliye kapandığı anda orda hayat bitiyor. Hâlbuki limanın gece yaşaması lazım…

 Allah’tan şimdi gemi çalışmıyor. Baştan ana plan içinde mahkemelerin nerede yapılacağı, belediye binasının nerede olacağı, alışveriş merkezi vs. bunlar planlamalarda genelde çözülürse o zaman çıkan şeyde lezzetli olur. Bir orkestra gibi düşünün. Farklı farklı sesler çalındığı zaman herkesin hoşuna gidiyor bu mimarlıkta da böyledir. Gezinti yerleri olur, parkları olur bunlar size mekânsal atmosfere sokar şimdi onların oturması da önümüze değişimi çıkarır bunlar yapılamayacak şeyler değil.

Demir: Çöplük alanının ve uzun Mehmet anıtının olduğu yere Cami olacağı kamuoyunda gündeme getiriliyor. Sizce kültürel alanda kullanılması daha doğru olmaz mı?

Altınkaya: O kısım bütünden gidilmeği zaman herkes parça parça bir yere bir şey koymak istiyor cami de tabi lazım ama ana plan içerisinde yerleri ne olacak. Bunlar tartışılır… bütünden bakılmadığı için bu sefer parça parça nerde boşluk yer görülürse, herkes boş alanı kendi isteğine göre değerlendirmek istiyor. Ama bütünden baktığımız zaman caminin yapılacağı yerlerde vardır onlarda bulunur ama dediğiniz gibi yeşil alanlarda vatandaşın günlük ihtiyacını gezeceği alanların yaratılması gerekir. Orada üniversite alanı var öğrencilerinde gezebileceği alanlar lazım. Hatta Uzun Mehmet anıtının olduğu yer esasında düzlenmiş olsa oraya güzel gezinti alanları, parklar, havuzlar orada daha gösterişli şekilde durabilir. Bizim deniz kenarlarında açılacak alanımız var. bütün sahili kapattığınız zaman oralarda günü birlik tesisler olması lazım işte vatandaş gidecek yemeğini yiyecek çayını içecek çıkacak ana plandan gidilirse yani “master” plandan caminin nereye yapılacağı yeme içme yerlerinin nereye yapılacağı bunlar planda olur o zamanda hiçbir problem yaratmaz yani bütünleşik olarak plan gelişir ama ana planda bakılmayıp ben şurada görüyorum onu yapıyım buraya yapayım dediği zaman o plan bozuk şekilde ilerliyor plan dejenerasyonu başlıyor bu sefer. 

Bakioğlu: Şahsi görüşümü söyleyeyim zamanında oraya alışveriş merkezi ve otel yapılırken  aslında Kent Bilim’in itiraz etmesi lazımdı. Bu da politik bir şeydi bence çünkü o otel için tartışmalar olmuştu. Anıtı kapatmayacak anıt görünecek dediler. Çünkü anıt kentin simgesiydi emek ağırlıklı bir kent işçi kenti Karaelmas gibi Türkiye’nin her yerinde öyle anılıyorsa onun simgesel değerlerini de kentin koruması gerekirdi. Kentin idarecilerinin de koruması lazım. Baştan zaten orası tamamen belediye tarafından terkedilerek işletilmeyerek başka sebeplerle yalnızlaştırıldı. Önüne otel dikildi kapatıldı. Zonguldak’ın her yerinden görünen bir anıttı yer olarak seçilmesinin sebebi oydu anıt hepten görünmez hale geldikten sonra da işin içerisine son dönemde de cami olayı girdi. Caminin olayına şöyle bakıyorum; tamamen siyaset!

Günlük siyasetimizde sembolümüz dini yapılar haline geldi. Büyük gösterişli ve her yerden görülebilecek dini yapılar. Ben Türkiye’de dini yapıların çok doğru yapıldığını da düşünmüyorum dünyanın her yerinde kutsal mekanlar dışarıdan ve içeriden tamamen cezbedici yapılardır. Dünyanın hiçbir yerinde sinagoga gitseniz kiliseye gitseniz altında dükkânlar göremezsiniz. Türkiye’de böyle bir şey var ticarethanelerin üstüne dini yapıları yapıyorlar ve çirkinlik var şu merkezde iki camiden bahsediyorum.

Demir: TOKİ konut sahibi olmayan vatandaşın tek çözümümü alternatif yok mu?

Altınkaya: TOKİ’den başka alternatif var. Kentsel dönüşümü yapılması. Şimdi Zonguldak’a şöyle bir bakalım inceleyelim. Binaların toplamının %80’i kaçak yapılar.  Bunlar neden kaynaklanıyor. Havza i fahmiye teskeresi samiye diye bir yasa vardı burada, Özal döneminde kalktı bu yasa tapu verilmiyordu. Hepsi hazinenin tasarrufundaydı. Belediyeler bir türlü bu planları gerekli özveri vermeden geciktirdiler. Islak planları bitmediği için insanlar tapularını alamadı. Değişim yapılamadı süre biterken kanun teklifiyle kadostra müdürlüğü yapacak artık bir senede mi biter iki senede mi biter. Burada ne yapılması lazım kentsel dönüşümün buralarda yapılması lazım, İncivez’in arkası ya da Gümüşhane’nin arkası Mithatpaşa mahallesi bizim demek istediğimiz şu, yıkıyor yapıyor. Bunlar kentsel dönüşüm imkanlarından faydalanıyorlar. Orda devlet bir avantaj getirmiş tapu harcı alınıyor alım satım harç alınıyor. İsterseniz kredi imkanları tanıyor. Bu şimdi kentsel dönüşüm değil kentsel değişim. Kentsel dönüşüm çarpık yapılar var. Buranın tümünü yıkarak kapalı otoparkı yüzme havuzlu bu tür konutları bulup teşvik etmek lazım onu içinde parsel bazında yapılanmayı teşvik etmemek lazım parsel bazında yapıdır bunu bozan çünkü bir kişi kendi binasını arsasına yapıyor. Otoparkı yok ve sahresi bizde çizim yapıyoruz ama imar yönlendirecek kentsel dönüşümü burada uygulattıracak. Belediyeden bütün mahalleleri toplayacaksınız kentsel dönüşüm için yeni imara getirmek gerekir. Gene bunu müteahhitler yapacak belediye bunun altyapısını yapacak. Müteahhitler tek tek bina yapmayıp 50 blok yapacak. 5-6 müteahhit konsorsiyum yapıp beraber girecek. Yaptıkları yapının etrafa bir katkısı olacak. %30 unu devlet öderken kredi imkanı varken zor değil. Belediye de bu şekilde yapabilir.

Bakiroğlu: TOKİ vatandaşa hizmet olsun diye kuruldu ama o mantıktan çıktı ticariye dönüştürüldü. İlk örneğine bakalım İnağzında’ki TOKİ’de 5 blok var. İkisi dar gelirlilerin alabileceği,  üç tanesi diğerlerinin alabileceği konutlar. oradaki adaletsizliği fark ediyorsunuz. Dar gelirliye iki blok verirken normal alım gücü yüksek olanların alabileceği üç blok var. Aynı şey Üzülmez bölgesinde de geçerli. Orada çok sayıda konut yapılacak ve o konutlardan kar edecek kar zarar amacıyla hareket eden bir kurum şimdi kamusal olarak düşünmüyor. Vatandaşı konut sahibi etmekte kolaylaştırma yolu var ama artık TOKİ villalar yapıyor. Alışveriş merkezleri yapıyor. Farklı binalarda yapmaya başladı. Birde oradaki bütün kararları kendisi alabiliyor. Hiçbir yere danışmadan birde böyle kolaylık getirdiler. Üzülmez bölgesinde kentsel dönüşüm konutlardan bahsediliyor ama ilk başta yola çıkarken oradaki sosyal alanlar, insanların kullanacağı sinema, okul, ticaret alanları, sosyal donatıları olacak mı? Bunlar varsa da nerde? hiç projelerini görmedim. Ya da hiç tanıtımını duymadım. TOKİ sadece o bölgeye gidip Kentsel dönüşümü altında konutları yapıyor. Bir okul yapıyor. Bir cami yapıyor ve geçiyor. Sosyal donatı olarak gördüğü tek şey budur. Burada rant içeren bir şey olsaydı, ofisler ticaret merkezleri olsaydı çoktan buraya TOKİ el atıp yapmıştı. Burada alanın % 90’ı kamusal olarak kullanılacak buradan bir gelir elde edilmeyecek. Halka açık alanlar olduğu için herkes elini ayağını çekiyor. Çünkü kimse buradan para kazanamayacak. Alanın bu şekilde termal kalmasının sebebi de bu.

 

Demir: Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var m?

 

Altınkaya: Bütünden gelişmeye gitmek lazım planı bütünde çözüp geniş alanlar yapılacaksa bütün olarak yapılması lazım kamuoyuyla tartışılıp yapılacak olanlar ortak platformda karar vermek lazım. Parçalandığı zaman güzel şeyler ortaya çıkmaz. Halkın kullanacağı gibi kapalı yolların yapılması limanda gezi yeri, şoförler cemiyetinin orası doldurularak yeşil alan yapılabilir. Yazın oradan denize de girilir. Kamunun kullanacağı alanlar artırmak lazım. Onların daraltıldığını görüyoruz. Kozlu sahilinin ilk yeşil alanı yapıldı. Zeki Çakan döneminde Fener mahallesi sit alanı ilan edildi. Yıkılsa da kendileri yapılmayacak ona rağmen bir dejenerasyon oldu ama yüksekliği aşamadılar. Aslın koruyarak yenileyeceklerdi bozdular ama sureti bozamadılar. Gezi yolu üzerinde çay kahvelerini içmek amaçlı verilmiş küçük büfelerdi.

Büfeler yapıldıkları zaman kültür ve tabiat kanunlarına sit alanlarına onaylattırılıp da tescillenseydi kimse o büfeleri büyütemezdi o zaman cezaları da para cezaları da büyük olurdu. Yapıların mimari projesine uygun yapılması lazım. Aykırı yapılan yapılar var. Tespit edilse bulunur bu kadar yapı denetimin içinde bu yapılıyorsa o zaman büfede de orda da burada da olur. Burada tamamen göz yummak ve denetimsizlikten kaynaklanıyor. Herkes görevini yerine getirse zamanında, burada ne sorun oluyor maddi sıkıntı oluşuyor. Bir şey yapılmadan önlemini almak lazım. Ben dönemimde görmedim oda görmedi uzaydan mı geldi?

 

Bakiroğlu: Sahilde ki cafelerin örneğini Kozlu sahilinde de yaşıyoruz. Yapılmaya ve büyütülmeye başlandı. Bu tamamen yerel yönetimin idarecilerin sorumsuzluğu, kuralların işletilmemesi, kuralların kişiye göre genişletilmesiyle ilgili bir şey.

Kent merkezinde ki bir dernek lokali örneği o da kentin göbeğinde kaçak yapı. Birinci salonu ekledi, ikinci salonu ekledi, üçüncü salonu ekledi. Oraya istinat duvarı çıkacağım dedi.  valilik binasına TTK’ye kaç metre göz göre göre usulsüzlük, belediyelerin büfelerin yaptığı gibi. İmarı verecek kontrol ederek baştan izin vermeseydi. Ben hatırlıyorum büfelerin en eski halini

Şu anda Zonguldak’ta yapı denetimi yapılıyor. Yapılan yapılarda da kaçak uygulama var. Ya çatısını imara aykırı yapıyorlar. O kadar taşıyıcı stratejik denetim var ona rağmen projesine uymadan yapılan yapılar var. Bunların ruhsatını kim yapıyor. Bunu kim denetleyecek belediye denetleyecek tabi.

 

Röportaj: Meryem Demir

Fotoğraf: Buse Ay