Rüşvet ve Şatafat...
DİKTATÖR!
 
Yerel seçim startı verilmeden kısa bir süre önce açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne diyordu gazetecilere...
“Seçimlerde şatafat, halkı rahatsız edecek görüntü ve gürültü kirliliğiyle gereksiz seçim harcamalarından uzak duracağız...”
 
Peki ne oldu?
Etrafınıza şöyle bir bakın lütfen...
Kaynağı belli olmayan çılgın paralar harcanıyor siyasette...
Ankara ve İstanbul’da kilometrelerce uzunluğundaki poster ve afişler...
Esasında reklam, harcanan paranın en masum kalemi...
Oy satın alan belediye başkan adayı bile var bu şehirde!
Gıda yardımı seçim rüşvetinden sayılmıyor bile...
Müteahhitler önümüzdeki 5 yılı garanti altına almak için favori adaylara kesenin ağzını açtı şimdiden...
Bir de devlet eliyle verilen seçim rüşvet var...
Daha düne kadar Zonguldak’ın yolunu bilmeyen bakanlar geldi son on günde...
Ülkenin her yanında duran devlet yatırımları bir anda yeniden başladı...
Mithatpaşa Tüneli...
Uçak seferleri, duran havaalanında yapılan test sürüşleri...
Aylar sonra yeniden başlayan protokol camii...
Yılbaşından önce alınacağı açıklanmasına rağmen tam da seçim arifesinde TTK’ya dobra eşliğinde kura çekimiyle alınan bin işçi...
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün Zonguldak’taydı...
Aman Allah’ım dersiniz, Suudi Arabistan Kralı Salman Bin Abdülaziz Zonguldak’a gelmiş...
Şatafatın kralı var!
Bakanın kortejinde onlarca çakarlı araç...
Onlarca koruma ve altlarında ultra lüks arabalar...
Bir de peşine takılan bir o kadar daire müdürü...
Nerede kaldı tasarruf?
Bakalım, yoksullaşan, işsiz kalan halk, iktidarın seçim rüşvetlerine teslim mi olacak...
Yoksa, “Buraya kadar mı?” diyecek?
Aklımın almadığı, bu millet bu çileye daha ne kadar katlanacak!
         ...
Sevgili Ahmet Öztürk’ün dünkü köşesi esasında konuyu özetliyor...
Bir süre Halkın Sesi’nde yazan aykırı yazar-şair-ressam Osman Günay’ın bir şiir yüzünden başına geleni okuyunca, şiir yüzünden Pınarhisar Cezaevinde yatan ve bu sayede siyasi prim yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan geldi aklıma...
Osman Günay’ın şiirini iki kez okudum...
Şimdi size sansürleyerek yazsam Günay’a saygısızlık olacak...
Şiiri yayınlasam aynı mahkeme başkanı 11 ay 20 gün de bana ceza verecek...
Ne garip bir ülkede yaşıyoruz...
Merakınızı hemen gidereyim...
Şiirde geçen ve hakimin ceza vermesine neden olan tek kelime...
“Diktatör”
Şiirin ne öncesi, ne de sonrasında Recep Tayyip Erdoğan’ı ima eden tek bir kelime dahi yokken, kararı veren hakimin “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan böyle bir hüküm getirmesi geldiğimiz noktanın en son aşaması olsa gerek...
Osman Günay’ın kitaplarını, şiirlerini, resimlerini değme sanatçı yorumlamakta güçlük çekerken, bir yargıcın nasıl bir sanatsal derinlik içinde olduğunu görünce duygulandım, gözlerim yaşardı...
iyi de bu ülkede “Diktatör” deyince ilk akla “Cumhurbaşkanı” geldiği yargı eliyle resmileşmedi mi şimdi!
Ben Erdoğan’ın yerinde olsam o savcı, o hakim hakkında derhal “hakaret” davası açardım...
Aksi halde Türk Dil Kurumu, “diktatör”ün karşılığına Recep Tayyip Erdoğan yazmak zorunda kalır!