Yaşananları takip ederken, 40-50 yıl geriye gidiyor, GırGır dergisinin “seçme saçmalar” bölümünü okuyor sanısına kapılıyorum çoğu kez… Çocukça saflık işte, bu yaşıma geldim, tanığı olduğum ya da bilgisine ulaştığım pek çok olayı, başka türlü anlamlandırmam hâlâ mümkün olmuyor… Benim gibi saçı sakalı ağarmış zevatın, ilkokul çocuklarının basiretinden yoksun davranışlarını aklım almıyor bir türlü… Şaşıyorum, bağlantılarını çözmekte zorlanıyorum… Onlar adına utanıyorum daha çok da…
 
Baro Başkanları kendileriyle ilgili yasada yapılmak istenen değişikliğe karşı sembolik bir yürüyüş yapıyor… Toplasan 200 kişiyi bulmayan kalabalık Ankara önüne geliyor… 200 metre daha yürüyüp Anıtkabir’de yapacakları açıklamanın ardından herkes geldiği yere geri dönecek... Şu saçmalığa bakın ki, hükümet buna bile tahammül edemiyor… Otobüsler dolusu polisle önlerini kesiyor, etraflarına barikatlar örüp yağmur altında saatlerce bekletiyor… Yemek, battaniye verilmesini engelliyor hatta…
 
HAMDİ UÇAR KUYUYA BİR TAŞ ATTI KIRK AKILLI ÇIKARAMIYOR
Müdahale edilmese gazetelerin birinci sayfalarında zor yer bulacak yürüyüş, bir anda, ülkenin gündemine oturuyor… Havuzdan beslenmeli kubur medyası, yine “kaos planı” vaveylası ile çıkıyor ortaya… AKP sözcüleri de kendilerinin bile inanmadığı cümlelerle yaygaraya katılıyor… Kabuklaşmış kitle dışında kimseyi ikna edemeyince de geri adım atıyor…  Yürüyüş yapılıyor, açıklamalar yapılıyor, hayat normale dönüyor… Barolar Birliği Başkanı olacak şahsın kötü performansı kalıyor geriye…
 
Bir deli bir kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkaramıyor şimdi… Hamdi Uçar, “Hastaneye otopark lazım, Kız Meslek Lisesi yıkılsın” dedi, devlet seferber oldu adeta… Valisi, belediye başkanları, daire amirleri yan yana dizilip okulu yıkmak için harekâta geçti… Koruma Kurulunun sözde bilim insanları, baskıyı görünce, iki-üç ay önceki imzalı görüşlerinden çark etti… Kendilerini yok sayıp, mimari özellikleri ile kent yaşamındaki yerini öve öve bitiremedikleri binanın, değersiz bir yapı olduğuna hükmetti sonra da…
 
BİRİLERİNE YARANMA DUYGUSU KADAR, MUHTEŞEM EGOSUNUN DA PAYI VAR
Her yanı zaten saçma olan tartışmanın en seçme saçması da Ali Rıza Tığ’dan geldi… Tuttu, “Kız Meslek Lisesi kent hatırasında yeri var diye korunmak isteniyorsa, genelev de korunsun, orada insanların daha çok hatırası var” şeklinde her yanından kötülük sızan cümleler kurdu… Binlerce öğrencisinin, on binlerce mezununun, öğretmenlerinin nefretini kazanan bu cümleler birilerine yaranma duygusu kadar, kendini bu kentin dokunulmazı sanan muhteşem egosunun da payı vardı… Yaşadığı özgüven patlamasının ürünüydü bence…
 
Bu kentte her şey saçma… Belediye başkanı adam gibi bir planlamayla değil de günübirlik kararlarla çağdaş bir kent çıkaracağını zannediyor ortaya… Yüzlerce yıllık birikiminin ürünü endüstri mirasını yok edecek projeleri hararetle savunuyor… En çok koruması gereken kişi kendisi oysa… Kentlerin ne kadar çok kültür varlığı varsa o kadar varsıl sayılacağından, itibar kazanacağından bihaber başkanlık yapıyor… Bize de seçme saçmanın hangisi daha saçma diye bulmaca çözmek düşüyor…